Yaşadığımız coğrafyada savaş, kan, gözyaşı hiç eksik olmuyor. Adeta ateş çemberinin içerisinde yaşıyoruz. Bu yaşam süresi içerisinde iyi dileklerde bulunmak, sadece temenniden bulunmaktan ibarettir. Başkasını düşünebilir misiniz? Temenni etmek, sadece umut etmektir. Savaşlar, yaşanan acılar, gözyaşı, barış içerisinde yaşamanın, huzurun, yerini tutar mı? Artık klasikleşmiş, çok doğru bir yaklaşım var. Ve bu yaklaşımı sırası geldi mi kullanmak, bir alışkanlık olmuş. Savaşın iyisi, barışın kötüsü olur mu? Bu tek başımıza kabullenebileceğimiz bir yaklaşım değildir. Hiçbir zaman da olmayacak. Esas konu, bir yanlışa, bir hataya, binlerce insanın hayatını, yaşamını, coğrafyaların geleceğini belirleyecek girişimlere ses çıkarılmaması, hatta destek verilmesidir.

İçerisinde bulunduğumuz coğrafya dünyanın en sorunlu coğrafyası. Çok uzun yıllardır, İsrail, Filistin anlaşmazlığı yaşanıyor. Dünya kamuoyuna bir süre yansıyor, sonrasında unutuluyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, haricinde çözüm için uğraşan ve yardım elini uzatan kimse yoktur. Ekonomik ve siyasi nedenlerle birçok ülke ve BM dahil, söylemden ve temenniden öteye gidemiyor.

Güçler dengesi yok, eşit bir ortam yok, bazen yüksek sesle, bazen de sessiz sedasız bombalama ve sivillerin öldürülmesi devam ediyor. Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, İsrail ordusunun hava, kara ve denizden düzenlediği saldırılarda, Ramazan Bayramı'nda 3 günde çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere 274 Filistinli öldürüldü, 221 kişi de yaralandı. Sağlık Bakanlığı, enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğunu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığını vurguluyor. Dünya kamuoyu, böylesi kutsal bir zamanda, bu katliama neden ses çıkarmadı? Veya neden sonuç alıcı girişimlerde bulunmak istemiyorlar? Bir gazeteci olarak daha öncede yazılarımda sordum; “Nerede uluslararası hukuk, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği?” Geçtiğimiz hafta sonu, İran, İsrail’e karşılık bir saldırı düzenledi. Bu gelişmenin etkilerini bekledim ve bu yazıyı yazmayı birkaç gün erteledim. İran'ın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği; “Saldırı 1 Nisan'daki İsrail saldırısına karşı BM’in 51. maddesine istinaden İran "meşru müdafaa" olarak düzenlenmiştir. Meselenin sonuçlandığı düşünülebilir. Ancak İsrail rejiminin bir hata daha yapması durumunda İran'ın tepkisi çok daha sert olacaktır. Bu, İran ile haydut İsrail rejimi arasındaki, ABD bu çatışmadan uzak durmalıdır!” ABD ve AB Orta Doğu’dan elini çekmelidir. 

İsrail ordusu ise, İran'ın saldırıda 200'den fazla dron, balistik füze ve seyir füzesi kullandığını açıkladı. Saldırının sebebi, Nisan ayında, İran’ın Şam'daki konsolosluklarına gerçekleştirilen İsrail saldırıları. İran saldırıları pek etkili olmadı. İsrail, başta ABD ve İngiltere olmak üzere bazı ülkelerin desteğiyle saldırının etkili olmadan atlatılmasını başardı. İsrail’in yakın zamanda karşılık verip vermeyeceği bilinmiyor. İki taraf karşılıklı olarak tehditkâr açıklamaları yapıyor. ABD, İsrail’in karşılık vermesi durumunda, destek vermeyeceğini açıkladı, ama net bir duruşu yoktur. Ne oldu, neden oldu, pek anlaşılmadı. Ancak sıcak günler yaşanıyor ve hemen yanı başımızda bu olaylarla ilgili olarak “Esas meseleyi” kimse görmek istemiyor. İsrail, Filistin arasındaki dengesiz güçlerin savaşı, hayatını kaybeden, siviller, çocuklar. Travmaları yaşamaya devam ediyor. Bu kadar enerji ve zaman konunun esasına ayrılmış olsaydı, bugün bu konular kapanmış olurdu. Barış sağlanmış olurdu.