Mayıs ayında yaşadığımız genel seçimler öncesi, kazanacağından emin olan CHP’nin başı çektiği Millet İttifakı, “Sana söz yine baharlar gelecek” derken, Cumhur İttifakı “Doğru adımlarla yola devam” mesajı veriyordu. Sonuçlar açıklandığında zafer her iki seçimde de Cumhur’un oldu. Bahar gelemedi, ama yola devam işinde de sıkıntı var.

Ve seçimlerin üzerinden 2 aya yaklaşan bir zaman geçti. Türkiye tıpkı sıcaklıkların artışı gibi zamlar ve pahalılıktan kavruluyor. Gün geçmiyor ki, bir mal ve hizmete zam gelmesin. Akaryakıtta ÖTV ayarlaması denilerek artış yapılmış benzinin fiyatı 34 kusur lirayı bulmuştu. Önceki gün de 2 lira daha artık geldi. Yakında 50 lirayı bulursa şaşmayın.

Hadi bu konu en çok araç sahiplerini ilgilendirir diyelim, ama ya toplu ulaşım ve nakliyat. Onları ne yapacağız. Kamyoncu, minibüsçü nasıl iş yapacak. Kent içinde hergün 1 milyona yakın insanı oradan oraya taşıyan toplu ulaşım araçlarını bilet fiyatlarına zam yapmadan bu işi sürdürebilir misiniz?
Oradan geliyorum market ve pazar fiyatlarına. Girdiğiniz bir marketten aldığınız 3 parça birşeye 100 liradan aşağı para ödemiyorsunuz. Bir aldığınızı aynı fiyattan bir daha alabilmek ne mümkün. Görevlileri her gün etiket değiştirirken görmek vaka-i adiyeden oldu artık. Pazarlarda deseniz daha dün 100-150 liraya sebze ve meyvesini alırken rakam 300-400 liraya çıkmış vaziyette. Özellikle meyvelerin yanına yaklaşılmıyor. 60 liraya barbunya, börülce ve fasülye olur mu kardeşim.
Pazar demişken, denetim de hak getire. Güya pazarlerinden sorumlu belediye zabıtaları değil mi? Ara ki bulasın zabıta efendileri. Tezgahlarda ne doğru dürüst bir etiket var ne de acayip rakamlara şöyle bir bakıp, “Çıkar bakalım bunun faturasını ve irsaliyesini” diyecek görevli. Kim kime dum duma. Kimi kime şikayet edeceksin ki. Halkçı geçinenler, halkın derdine çare olmazken, maazallah bir de fırça, diklenirseniz de dayak yiyebilirsiniz. Aman ha. Verin parayı kurtulun. Siz rezil olacağınıza paranız rezil olsun.

Peki, seçim öncesi kapı kapı dolaşan siyasetçiler nerede. Ortalıkta görünmüyorlar. Hazır meclis de tatil ya, yazlık mekanlar, memleket yaylaları onların olmuş. Seçimin yorgunluğunu atıyorlar. Ama onları o noktalara getiren seçmenlerinin yorgunluğunu, stresini anlayan, çare arayan yok. Varsa yoksa siyaset. Koltuk koruma telaşı kendilerini bir sarmış ki demeyin gitsin. Hem de aynı partide birbirlerini rencide edecek cinsten. Tabi millet de bunları ibretle izliyor.
Memura işçiye ve emekliye maaş zamları yapıldı. Memur hadi bir nebze memnun ama işçi ve emekli resmen kan ağlıyor. Daha düne kadar asgari ücretin 1,5 katı olan maaşlar, özellikle emeklilerde yaygın vaziyette asgari ücretin altında kaldı. Türkiye ilk kez böyle bir dejavu yaşıyor. Hükümet emeklilere beklenen artışı veremedi. Son olarak MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin seyyanen zam talebi, ne hikmetse rağbet görmedi.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da haftabaşı Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Kendini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü mutlaka alacağız” dedi. Ama verilen tarih 2024 Ocak ayı. İyi de o tarihte ücretler zaten artmayacak mı? Acaba birileri Cumhurbaşkanını yanlış mı bilgilendiriyor. 
Bu arada konuştuğum MHP’liler, Sayın Devlet Bahçeli’nin seyyanen zam talebinin yerine gelmemesine, “Liderimizin sözü yerde kaldı” yorumunu yapıyor. Bu beklenmedik bir sonuç doğurur mu onu zaman gösterecek. Önemli olan Türkiye’nin bu cendereden bir an önce çıkarılması. Yoksa gidişat kötü. Ve ivedilikle tasarruf tedbirlerinin en tepeden aşayıya doğru sıkı biçimde uygulanması. Bu tedbirler tepeden değil de şimdi yapılmaya çalışıldığı gibi tabandan uygulanmaya kalkılırsa sonuç vermez. Benden söylemesi…