Pandemi tedbirleri kapsamında Türkiye genelinde 17 günlük tam kapanma süreci devam ediyor. Ancak her gün işine gidip gelen milyonlarca vatandaşın oluşturduğu kalabalıklar ve ortaya çıkan yoğunluk korkutuyor. Tam kapanmanın çalışanlar ve ekonomi üzerindeki etkisini Ege Telgraf'a değerlendiren DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Alınan kapanma kararı yanlıştı. Bizim talebimiz 28 günlük bir kapanma idi. Kaldı ki bu kapanma uygulamasında sadece mal ve hizmet üreten iş yerlerine muafiyet getirilmesi de yanlıştı. Muaf tutulacak sektörler sağlık, temizlik ve gıda gibi hayati öneme sahip ve acil alanlar olmalıydı. Tabii bu kapanma kararı uygulanırken de herkesin gelir kaybını karşılayacak, mağduriyet yaratmayacak bir ekonomik paket açıklanmalıydı. En az asgari ücret düzeyinde olmak şartı ile vatandaşlarsa gelir desteği verilmeliydi. Uygulama bununla da sınırlı kalmamalı ve herkesin aşılarının uygulanmalıydı. Böylece başımıza musallat olan bu virüs belasından kurtulabilirdik.” dedi.

‘İŞÇİYE BULAŞMIYOR MU?’

Sarı, alınan tüm tedbirlere karşın vaka sayılarının önümüzdeki dönemde de düşmeyeceğini belirtti ve şunları kaydetti: Ne yazık ki Hükümet her zaman olduğu gibi yine çarklar dönsün ama işçiler ölsün mantığı ile hareket etti. İçişleri Bakanlığı'ndan çalışma izin belgesi alan 16 milyon fiili çalışan ve yaklaşık olarak da 6,5 milyon da kısmi çalışan olmak üzere, toplam 22 milyon vatandaş bugün ülkenin sokaklarında, sanki hiç virüs yokmuş gibi toplu taşıma araçlarıyla, servislerle sırt sırta fabrikalara, işyerlerine gidiyor, üretim yapıyor. Oysa bu 22 milyon, çalışma ortamında kapacağı herhangi bir virüsü evine geldiğinde ailesine, yakınlarına ve çevresine bulaştırabileceğini bilmelerine rağmen sadece çarklar dönsün, patronların cebi dolsun diye işçileri gözden çıkaran bir Hükümet ile karşı karşıyayız. Zaten emeği karşılığında çalışıp ücret almaya çalışan işçilere gelir güvencesi sağlamaz ve doğalgaz, elektrik, su gibi temel ihtiyaçları karşılanmadığı sürece bu insanlar işe gitmek zorunda kalacak. İşe gitmeyen vatandaş ya açlıktan ölecek, ya kirasını ödeyemeyecek. İşe giderlerse de virüs kapacaklar. Bunu bile bile sadece üç beş tane işverenin çıkarını düşündükleri için 22 milyon insanı bugün hiçbir şey yokmuşçasına cepheye sürdüler. Patronlar teşviklerle, geçiş garantileriyle beslenirken, işçi ise adeta kar hırsına kurban edilmektedir. Hükümet işçileri gözden çıkarmıştır.” diye konuştu.

‘VATANDAŞIN SUÇU NE?’

“Tam kapanma sürecinde tatil beldelerindeki oteller lebaleb dolu. Zenginler tatile gidip zevki sefasını sürerken, turistler otelleri tıklım tıklım doldururken, insanlar denize girip eğlenirken, hemen yanı başındaki yerli halkın denizin kenarına gitmesi bile yasak.” diyen Sarı “Turistler denize girebilirken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yasaktır, siz giderseniz ceza yerseniz. Otellerde partiler, kutlamalar, yemekler, programlar devam ediyor. Ama emekli vatandaş para çekmeye gittiğinde, çocuğu markete gittiğinde onlara ceza kesiliyor. Vatandaşa bir şey verilmiyor. Tam tersine vatandaştan alınıyor, cezalar kesiliyor. İşçiler üzerinde her türlü baskı artrılıyor. Pandemi krizi de fırsata çevriliyor. Bugün müteahhitlere ödenen o hazine garantili ödemeler işçiye yapılmalıydı. Garantili ödemeler çiftçiye, esnafa yapılmalıydı. Bugün ürettiğini satamayan çiftçiler ürünlerini çöpe dökmektedir. Vatandaş hem 17 gün boyunca evlerinde hapis durmakta, hem de o köprülerin, tünellerin, otoyolların garantilerini cebinden ödemektedir. Bu çifte standart artık vatandaşın sabrını taşırmıştır. Kendi halkına bakamayan ama üç beş tane iş adamının cebini dolduran bir iktidara bu halk seçim vakti geldiğinde kırmızı kartı gösterecektir.” iddiasında bulundu. Erman Şentürk / Özel Haber