294 kıtada vefa bulana...

“Geçen hafta unutmak mı, unutmamak mı?” diye sormuştum size... Bu konuda farklı bakış açıları olduğunu da eklemiştim. Bu hafta ‘vefa’ demek istiyorum izninizle; vefa... Dört kelime, iki hece......

Abone Ol
Takip edenler, bilir... Hayranıyımdır Abdülhak Hamit Tarhan’ın... O mahzun şiirleriyle yıkanır gözlerim, hele bir ‘Makber’i vardır ki okuyup da titremeyeni görmedim... Sonradan öğrendim, eski eşine yazmış, Fatma Hanım’a... Çok çapkınmış Tarhan, görev onu oradan oraya sürüklerken bir denizci misali her limanda bırakmış bir gözü yaşlı afet... “Ne olursa olsun ben dönerim Fatma’ya” demiş... Bir gün dönmüş ama Fatması’na yetişememiş. Kara toprak olmuş Fatma Hanım... Tarhan’ın gözü yaşlı, gönlü kırık... Oturmuş o acıyla yazmış Makber’i ama işte o vefa... Son borcunu öderken belki de eşine, gözü takılmış yine bir başka dilbere... Cenazesinde sevmiş bir başka kadını. Şimdi inanırlar mı ‘Eyvah! .. Ne yer, ne yar kaldı, gönlüm dolu ah ü zar kaldı’ demene... Şimdi inanırlar mı gönlünün vefa dolu yüzüne... Bu dünyada vefa olsaydı, borçlar o son ana kalmazdı. Eğer aşk gerçek olsaydı, çok sevdiği eşinin vefatına üzülüp 294 kıta şiir yazan adam kendi eşinin cenazesinde gördüğü bir başka kadına aşık olmazdı...