Ege Telgraf Gazetesi'nden Nihat Ak'ın haberine göre;  Dar gelirlilerin ‘Susamlı Döner’i  gevrek, yüksek enflasyona direniyor. Kimi zaman bir köşe başında kimi zaman da seyyar satıcıların sokaklarda attığı naralarla karşımıza çıkan gevrek 600 yıllık bir lezzeti temsil ediyor. Ana kalemde un, pekmez ve susamın birleşmesiyle oluşan ürün, ustası olmadan gevreğe dönüşmüyor. İzmir Pide, Gevrek İmalatçıları ve Benzerleri Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Mehmet Şükrü Erişen, sektöre dair gelişmeleri Ege Telgraf’a değerlendirdi. 

Getir, Avrupa ve ABD pazarından çıkacağını açıkladı Getir, Avrupa ve ABD pazarından çıkacağını açıkladı

‘SARAYLARA LAYIK’

Gevreğin kültürün ayrılmaz bir parçası olduğununa dikkati çeken Başkan Erişen, “Simit, İzmir söylemiyle gevrek, çok eskilere dayanan bir lezzet. Bu lezzete geniş bir coğrafyadaki halk sahip çıkıyor. Simit veya gevrek, susamla kaplı yuvarlak biçimli ekmeklere verilen genel bir isimdir. Türkiye ve Yunanistan'da yaygın olarak tüketilen simide Yunanistan'da kuluri adı veriliyor. Tüketilen coğrafyaya göre kullanılan malzeme değişse de üretilen simitin gevrek olması genel bir tercihtir. Kentimizde simit, gevrek adıyla ün yapmıştır. Bulgaristan'da 'gevrek' ve Sırbistan'da 'çevrek' ve Romanya'da da 'covrigi' deniliyor. Balkanlar'dan İzmir'e gelen göçmenlerin etkisiyle simite 'gevrek' denildiği düşünülüyor. Fırınlardan halkın kahvaltılarına, Osmanlı saraylarına kadar uzanan gevreğimiz 6 asırdan daha eski bir tarihe sahip. Damaklarımızda unutulmaz bir tat bırakan ‘susamlı halka’nın tılsımı aslında çok zengin bir mirası gözler önüne seriyor. Saraylara layık bu lezzetin yaşatılması için oda üyelerimiz inanılmaz bir özveriyle çalışıyor” diye konuştu.

‘GEVREK ÖZGÜNDÜR’

Gevreğin İzmir’de özgün bir lezzet olduğuna dikkati çeken Başkan Erişen, “Gevreğin asırlardır tüketilmesinin sırrı, özgün olmasında gizli. ‘Susamlı Simit’, ‘Makarna Simidi’, ‘Anadolu Sarması Simidi’ gibi gibi isimleri var. Bursa simidinde incir pekmezi kullanılıyor. İstanbul simidi soğuk pekmezle hazırlanıyor. Nevşehir simidi nohut mayasıyla karılıyor. Ankara simidinin hamur şekli diğer simitlerden daha farklı. İzmir’in gevreğinde de kendine has özlellikler var. Bu özgünlük nedeniyle gevreğimize rağbet ediliyor. Ama bu lezzetin sürdürülebilir olmasını istiyoruz. Usta yetiştirmekte zorlanılıyor. Tüketici rengiyle, susamıyla pişirilme derecesiyle aynı tadı istiyor. Sürdürülebilir lezzeti her personelin vermesi mümkün olmuyor. O nedenle bizim gerek gevrek gerekse pide ustalarımız el üstünde tutuluyor. Eskiye göre, bu özgün tadı tutturabilen usta sayısı azaldı. Sürdürülebilir bir kalite sunan ustalar dolgun maaşlar alıyor” ifadelerini kullandı. 

KUYRUKLAR TÜKENDİ

Gevrek ve pide müşterilerinde bir azalma olduğunu belirten Erişen, “Yurttaşlarımız eskiden sabahın ilk saatlerinden başlayan uzun kuyruklara girerdi. Gevrek boyoz kuyruklarında memleket meseleleri konuşulurdu. Pideciler tıklım tıklım dolar, müşteri hizmet süresinin uzamasını da göze alırlardı. Yükselen enflasyon hepimizin tadını kaçırdı. Elektrik, doğal gaz, odun, kira, vergi ve personel giderlerimiz katlandı. Vatandaşın alım gücü düştü. Üyelerimizin işletmelerinde beşer kişi çalışırdı. Şartlar zorlaşınca yaşlı analar babalar dükkana gidiyor. Eşler çocuklar aile işletmelerinde görev alıyor. İstihdam düşüyor. İstihdam düşünce piyasada para dönmeyince bu tüm esnafa olumsuz yansıyor. Esnafın girdi maliyetlerinin düşürülmesi, üyelerimize verilecek destek aslında kent ekonomisine can demektir. Yine sabahları gevrek ve boyozlarımızın önünde uzayan kuyruklar görmek istiyoruz. Pideci meslektaşlarımızın işletmelerinde yoğunluk olsun arzu ediyoruz” diye konuştu.

Kaynak: EGE TELGRAF