Amerika Birleşik Devletleri'nde doğumla kazanılan vatandaşlık hakkı, uzun yıllardır tartışma konusu olurken, Yüksek Mahkeme’nin son kararı bu alanda önemli bir kırılma noktası olarak değerlendiriliyor. Başkan Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturduktan sonra imzaladığı ve yasal statüsü olmayan kişilerin ABD’de doğan çocuklarına vatandaşlık verilmesini engellemeyi amaçlayan başkanlık emri, mahkemelerin yetki sınırlarıyla ilgili yeni bir hukuki süreci tetikledi.
Yüksek Mahkeme, bu emirle ilgili olarak daha önce ülke çapında yürütmeyi durdurma kararı veren alt mahkemelerin yetkisini sınırlandırdı. Mahkeme, üç eyalette (Maryland, Massachusetts ve Washington) alınan “genel ihtiyati tedbir” kararlarının hukuki zemini olmadığını belirtti. Böylece federal mahkemelerin bu tür kararlar almasının önüne geçildi.
Yargıdan “Yetki Aşımı” Vurgusu
Yüksek Mahkeme’de 6’ya karşı 3 oyla alınan kararda, çoğunluk adına gerekçeyi kaleme alan Yargıç Amy Coney Barrett, “1789 Yargı Yasası, federal mahkemelere evrensel düzeyde ihtiyati tedbir verme yetkisi tanımamaktadır” dedi. Kararın, doğrudan Trump’ın emrinin yasal olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme içermediği vurgulansa da, uygulamada başkanlık emrine karşı açılan davaların etkisini sınırlayabileceği belirtiliyor.
Liberal Yargıçlardan Sert Tepki
Azınlıkta kalan üç liberal yargıç ise karara karşı çıktı. Başkanlık emrinin açıkça anayasaya aykırı olduğunu savunan yargıçlar, bu tür düzenlemelerin yalnızca hukuken değil, insani açıdan da büyük sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti. Kararın, özellikle kısa süreli vizelerle ya da kaçak yollarla ülkede bulunan kişilerin çocuklarının geleceğini doğrudan etkileyebileceği kaydedildi.
Trump’ın Göçmen Politikalarında Yeni Dönem
Trump’ın ikinci başkanlık döneminde göçmen karşıtı politikalarını hızla uygulamaya koyması beklenirken, bu karar Beyaz Saray’ın elini güçlendiren bir gelişme olarak yorumlandı. Başkan Trump’ın imzaladığı yürütme emri, ABD'de doğan ancak ebeveynleri yasal statüye sahip olmayan çocukların vatandaşlık hakkını ortadan kaldırmayı hedefliyor.
Uzmanlar, bu kararın yalnızca bu özel davalarla sınırlı kalmayacağını, aynı zamanda göçmenlikten çevre düzenlemelerine kadar birçok alanda açılan yüzlerce davayı etkileyebileceğini belirtiyor. Yaklaşan seçim sürecinde ise konunun kamuoyunda daha fazla yankı bulması ve siyasi tartışmaların merkezine oturması bekleniyor.
(Sözcü)