Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı imzalayacağını açıkladı. Açıklanan bu kararın ardından çevreciler, vatandaşta farkındalık oluşturulabileceği ve mühendislere büyük iş düştüğünü vurguluyor. Özellikle suyun gelecekte büyük problem oluşturabileceğini belirten Sosyal İklim Derneği Başkanı Oğuz Ergen, “Türkiye üzerine düşen yağışlardan faydalanma konusunda birçok ülkeye göre geride kalıyor. Binalarımızı, tarım alanlarımızı ve altyapımızı yağışlardan maksimum düzeyde faydalanacak şekilde planlamamız gerekiyor” dedi.

‘ÖNCELİK OLMALI’

İklim değişimi krizinin tüm dünyayla birlikte Türkiye’de de öncelik olacağını aktaran Ergen, “Bu durum bizim önceliğimiz olmalı. En başında fosil yakıtları bırakmak ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına yönelmek geliyor. 2020 yılında yeni bulunmuş her fosil yakıt rezervi dünyanın daha çok ısınmasına neden olarak insanlığın sonunu getirecek. Ülkemizin birçok bölgesinde gerçekleşen orman yangınları birçok canlının ölümüne neden oldu. Bu ormanlık alanların zamanı geldiğinde yeniden ağaçlandırılması gerekiyor. Orman yangınlarının sorumlularına ciddi yaptırımlar uygulanmalı. Marketlerde poşet almaktan bir miktar vazgeçilmiş olsa da alacağımız tüm ürünler bir plastiğin içinde bulunuyor. Marketlerde dolum yapılacak sistemler kurmalıyız. Binalarımızı, tarım alanlarımızı ve altyapımızı yağışlardan maksimum düzeyde faydalanacak şekilde planlamamız gerekiyor. İklim değişimi krizi bizim önceliğimiz olmalı. Çevre aktörleri daha fazla rol alabilmeli” diye konuştu.

‘SORUN BÜYÜYOR’

Ekolojik çöküşün engellenebilmesi için çevre aktörlerine büyük roller düştüğünü belirten İzmir Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Helil İnay Kınay ise, “Bir taraftan iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini aşırı sıcaklar, soğuklar, kuraklık, yağış rejimindeki değişiklikler, afet sayısı ve türündeki artışlar, kayıplar ile dünyada ve ülkemizde özellikle son yıllarda çok daha ağır yaşıyoruz. Çevre için büyük sorumluluklar başlıyor” dedi. Paris İklim Anlaşması’nın ardından çevre aktörlerinin büyük oranda önemli roller üstleneceğini aktaran Kınay, “İklim sorununun aslında bir sistem sorunu olduğu gerçeği ile ekolojiyi, ekonomiye kurban eden yönetim ve uygulamaların sonucu olarak ortaya çıkan iklim krizi ve afetlere yönelik olarak uluslararası ölçekte bir politika ve zorunluluk haline geldiği bir süreci yaşıyoruz. Bu noktada yaptırımlar, fonlar, karbon vergisi vb. ekonomik süreçler ile zorunluluklar geliyor. Çevre mühendisleri bu sürecin en önemli aktörü. Ancak Bakanlık ve kamuda yok sayıldığı gibi sektörde de istihdam ve mesleğini yapabilme noktasında yoklar. Bakanlık çevre mühendisliği tanımını yok sayarak çevre görevlisi ya da sorumlu gibi kavramlar ile birkaç günlük eğitim, sınav ve bedel karşılığı diğer mesleklere açarak itibarsızlaştırıyor. Ancak iklim sürecinde geldiğimiz noktada Yeşil Mutabakat’ın da getirdiği zorunluluklar bu konuda uzmanların yürüteceği doğru planlama ve çalışmalar ile etkili olacaktır. Çevre mühendislerinin ana aktör olduğu bu süreçte teorik olarak niyet ortaya konmasına rağmen pratikte yaşanan yok sayma anlayışı ve uzmanlık dışı uygulamalar hem sürece hem yaşam kalitemize katkı değil zarar vermektedir” ifadelerini kullandı. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber