Nihat AK/EGE TELGRAF- İşsizlik maaşına başvuranların sayısı yüzde 85 artış gösterdi. 2025 yılında işsizlik maaşı için müracaata bulunanların sayısında çok ciddi bir atış var. Bu yılın ilk iki ayda 498 bin 429 kişi işsizlik ödeneği için başvurdu. 2023-2024 yılında ortalama 135 bin kişi aylık işsizlik maaşı için müracaatta bulunurken 2025 yılında aylık müracaat sayısı ortalama 249 bin 215 kişiye çıkmış durumda.
‘REKORA KOŞUYOR!’
Gerçek işsiz sayısının 12 milyona dayandığını belirten DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “TÜİK’e göre dar tanımlı işsizlik 2012’den bu yana en düşük oran olsa da geniş tanımlı işsizlik pandemi günlerini yaşıyor. Geniş tanımlı işsizlik ile dar tanımlı işsizlik arasındaki makas açılmaya devam ediyor. Geniş tanımlı işsizlik oranı salgın günlerindeki işsizlik oranına yaklaşarak yüzde 28,8’e ulaştı. Öte yandan dar tanımlı işsizlik yüzde 7,9’a olarak açıklandı. Geniş tanımlı işsizlik 2014 yılından bu yana (134 ay) en yüksek 4. ayında. TÜİK’e göre dar tanımlı işsizlik düşerken gerçek işsizlik rekora koşuyor! Yaklaşık 5,3 milyon kişi çalışmaya hazır ancak iş aramaktan vazgeçmiş durumda” dedi.
10 KİŞİDEN 2’Sİ
Her 10 işsizden yaklaşık 2’sinin işsizlik ödeneğinden yararlanabildiğini vurgulayan Sarı, “İşsizlik ödeneği işsiz olan herkese en azından bir gün de olsa verilmeli. İşsizlik sigorta fonu işsizler için ayrılmış bir fondur. Bir iş yeri işsiz kalmış bir yurttaşımızı sigortalı olarak denemek için çalıştırmaya başlıyor. İşsizlik ödeneği alan vatandaşın ödeneği kesiliyor. Başladığı işyeri bir ay sonra işten çıkardığında eski ödeneğinden de oluyor. İşsizlik ödeneği için prim gün sayısına bakılması doğru bir yaklaşım değil. İş başı yapıp işten atılan herkesin işsizlik ödeneğinden faydalanması gerektiğini doğru buluyoruz” diye konuştu.
KAN DOĞRUYORLAR
Ekonomide işlerin yolunda gitmediği ilk süreçte emekçilerin kapı önüne konulmasının büyük bir yanlış olduğunu vurgulayan TÜRK-İŞ Ege Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak, “Ekonomik olumsuzluklar en çok emek yoğun sektörleri vuruyor. Tekstil ve konfeksiyon, bu olumsuzluklardan en fazla etkilenen sektörlerin başında geliyor. Demir-çelik ve otomotiv sektörü de durağan bir seyir izliyor. Bu durum, istihdamda daralmaya yol açıyor. Yılın ilk çeyreğinde bu sorunların aşılabileceğini düşünüyorduk, ancak maalesef verilerde düzelme olmadı. ABD'nin gümrük vergilerini artırma girişimi, Türkiye'nin üretimini ve istihdamını olumlu etkileyebilir. Bu yılın ikinci çeyreğinde biraz daha hareketlenmeyi umut ediyoruz. Ancak, piyasalardaki güvensizlik hala aşılamadı. Ekonomide işler iyi giderken, işverenlerin para kazanmasını sağlayan emekçilerin durumlarını iyileştirme konusunda zamanında adımlar atmamaları büyük bir adaletsizlik. İşler kötüleştiğinde ise faturayı emekçilere kesmeye hızla başlıyorlar. Birlikte çalışıp kazandığımız zorlukları birlikte aşma anlayışı yaygın değil. Patronlar, ilk zorlukta işçilerini feda ediyor; kısıntı yapılacak ilk şey olarak emekçi tercih ediliyor. İşçinin emekçinin ekmeğine kan doğruyorlar. Başka bir yerden tasarruf yapmak akıllarına gelmiyor. Ne yazık ki iş dünyası, sıkıntı anındaysa hep işçiden tasarruf etmeye yöneliyor ve işçilerin ekmeğini kesiyor. İş dünyası yalnızca üretime odaklanmalı ve bu şekilde kazanç sağlamalıdır. Ancak bizim ülkemizde herkesin birilerine yandaş olması ve belli bir grubun peşinden gitmesi üretimde zorluklar yaşanmasına sebep oluyor” dedi.
‘FONDA ADALET ŞART’
İşsizlik fonunda bir adaletsizlik olduğunu savunan Çakmak, “Emekçilerden kesilen işsizlik fonunun adaletli olduğunu düşünmüyorum. Almanya'da işsiz kalan biri bu fondan yararlanarak hayatını sürdürebiliyor ancak Türkiye'de işsiz kişi mutfağını zor geçindiriyor ve bu adil değil. İşsizlik fonundan herkesin yararlanabilmesi gerekir. Hırsızlık veya yüz kızartıcı bir suç işlemeyen herkes bu fondan yararlanmalı. Bu işsizlik fonundaki paradan GAP’ı desteklemek için para kullandılar. Yıllar önce kredi tazminatını fona devredelim, bilmem ne yapalım dediler ama TÜRK-İŞ'in kırmızı çizgisini aşamadıkları için yapamadılar bunu. Türk iş olmasaydı devredip ondan sonra o parayı istedikleri yerde kullanacaklardı. Çalışan işçiden kesiliyorsa işçi faydalanmalı” diye konuştu.
İŞSİZLİK FAY HATTI
Suç oranlarındaki artışın arkasında çeşitli sosyoekonomik ve yapısal faktörler bulunsa da bu faktörlerin başında işsizliğin geldiğine dikkati çeken İzmir Sosyoloji Derneği Başkanı Sadık Aktaş, “İşsizlik, yalnızca ekonomik bir terim değil, aynı zamanda insanın onuruna, toplumun huzuruna ve ülkenin geleceğine yön veren çok boyutlu bir sorundur. İstatistiklere baktığımızda artan işsizliğe oranla suç oranlarının arttığı, şiddet eğiliminin yükseldiği, yasadışı yollara başvurma; geçtiğimiz yıllara oranla arttığı gözlenmektedir. Bir birey işsiz kaldığında, gelir kaybıyla birlikte özgüveni de zedelenir. Yeteneklerinin değersizleştirildiğini hisseder, sosyal hayattan geri çekilir ve zamanla yalnızlaşır. Toplum açısından bakıldığında, işsizlik toplumsal yapıyı sarsan görünmez bir fay hattıdır. Özellikle gençler arasında yaygınlaştığında, geleceğe yönelik inancı aşındırır. Umudunu kaybeden birey, topluma karşı yabancılaşır; üretimden dışlanan birey, zamanla yasadışı yollara yönelme eğilimi gösterebilir. Bu da suç oranlarının artmasına, toplumsal huzurun bozulmasına yol açar. Bir toplumun huzuru, bireylerinin işe olan erişimiyle doğrudan ilişkilidir. Ekonomik düzlemde ise işsizlik, hem üretimin azalması hem de tüketimin daralması demektir. İşsiz birey harcama yapamaz; bu da piyasadaki talebi düşürür. Devlet, işsiz vatandaşlarına yardım etmek için daha fazla harcama yapmak zorunda kalırken, aynı zamanda vergi gelirleri de azalır. Yani işsizlik, ekonomiyi çift yönlü bir baskı altına alır” diye konuştu.
‘İSTİHDAM CANLANDIRILMALI’
Mesleki eğitimde yapılacak reformlara da dikkati çeken Başkan Aktaş, “Gençler yalnızca diplomalı değil, aynı zamanda yetkin bireyler olarak yetiştirilmelidir. Mesleki eğitimler ve yaşam boyu öğrenme fırsatları yaygınlaştırılmalıdır. Girişimciliği teşvik eden, küçük işletmeleri destekleyen politikalar uygulanmalı; yeni iş alanları oluşturulmalıdır. Ayrıca teknolojiye ve dijital dönüşüme ayak uyduracak iş gücü yaratılmalı; iş gücünün niteliği geleceğin mesleklerine göre şekillendirilmelidir. Tarım, sanayi ve hizmet sektörlerinde bölgesel kalkınma projeleriyle yerel istihdam canlandırılmalıdır. Devletin istihdamı teşvik eden reformları, özel sektörün ise gençlere ve kadınlara daha fazla fırsat tanıması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.