Artvin’in dağlarında yankılanan bir kültür hikâyesi, atmacacılıkla hayat buluyor. Yüzyıllardır bölgede sürdürülen atmaca geleneği, belgeli atmacacılar tarafından yaşatılmaya devam ediyor. Özellikle Artvin, Hopa ve Batum hattı boyunca gerçekleşen atmaca göçü, yöre halkı için yalnızca bir doğa olayı değil; aynı zamanda bir geleneğin yeniden canlanması anlamına geliyor.
Aileden Gelen Bir Miras
Atmacacılık tutkusunu dedesinden devralan Abdullah Çiçek, bu geleneği yaşatma sorumluluğunu omuzlarında taşıyor. Çocukluğundan itibaren atmaca kültürüyle iç içe büyüyen Çiçek, “Herkes evinde kedi, köpek besler; biz atmaca besleriz. Onları yakalayıp bakımını yaparız, sonra yeniden doğaya salarız. Bu bir gelenek değil, adeta yaşam tarzı bizim için” sözleriyle duygusal bağını dile getiriyor.
Atmacacılık sadece bir avcılık faaliyeti değil; aynı zamanda doğayla kurulan dengeli bir ilişki biçimi. Sezon sonunda atmaca kuşları yeniden doğal yaşam alanlarına bırakılıyor. Böylece hem kuşların göç döngüsüne zarar verilmiyor hem de geleneksel bilgi ve beceriler korunuyor.
Binlerce Kişi Gelenekten Vazgeçmiyor
Rize ve Artvin genelinde yaklaşık 5 bin kişinin ilgilendiği bu kültürel miras, sabır ve dikkat gerektiren bir uğraş olarak öne çıkıyor. Dağlarda saatlerce süren bekleyiş, sadece bir kuşun yakalanması değil, aynı zamanda doğayla kurulan sessiz bir diyalog olarak görülüyor.
Yeni Nesillere Aktarılmak İsteniyor
Bölge halkı, atmacacılığın unutulmaması için gençlerin bu gelenekle tanışmasını istiyor. Atmacacılık sadece bir kuşla ilgilenmek değil; geçmişe, doğaya ve toplumsal belleğe sahip çıkmak anlamı taşıyor.