Evet, 6 Şubat 2023 tarihi, insanlık tarihi var olduğu müddetçe unutulmayacak. Yüzbinlerce insanın aynı gün öldüğü ve gömüldüğü mezarlıklar, tarih boyu insanoğluna derin anlatılar fısıldamaya devam edecek. Yanlış yerlere, yanlış mimari ile kötü yerleşkeler üreten ve bu nedenle bizlere mezar olan şehirler kurduk. Bu vasfımızla tarihe geçtik. 

Ülkemizin deprem ülkesi olduğu bilgisi binlerce yıldır var olan bir veridir. Çoğu eski köyler yerleşkeler dağ sırtlarında, kayaç zirvelerde yer almaktadır. 9 bin ile 15 bin yıl arası tarihlenen, tarih öncesi devirlerden bu yana yerleşimin devam ettiği Anadolu, bu topraklar üzerinde nasıl yaşamın devam edebileceği hususunda en eski ve köklü envantere sahip medeniyet beşiğidir. Yine de bizler, sağlıksız yapılaşma ve betonlaşma niyetinde ısrar ediyoruz. 
6 Şubat depremi yaşanmamış olsaydı, yeni İmar Barışı beklentileri, çılgınlar gibi devam eden kaçak yapılaşma serüveni sürüyor olacaktı. Coğrafyasına aykırı, İmar planına, imar durumuna aykırı, imara ve ruhsata aykırı, beton döküp kat çıkıp, rant elde etme sevdamızdan kurtulamaz olmuştuk. Çok büyük bir acı bize çok büyük dersler vermiş olmalıydı. Yine de tarım arazilerimize, orman alanlarımıza, doğal ve arkeolojik sit alanlarına, zeytinliklere saldırmaya devam ediyoruz. 
Dünyanın tahıl ambarı ülkemizin en verimli toprakları olan, alüvyon ovalarını şehirleşmeye açmaya çabalıyoruz. Tarlamıza imar gelse de, lüks villa yapıp milyon dolarlara satsak fikrinden kurtulamıyoruz. Emek ve zahmet gerektiren tarım gün geçtikçe alan kaybettiği gibi, insan kaynağını da kaybediyor. Çiftçilik yapan aileler çocuklarını doktor, mimar, mühendis olarak yetiştiriyor. Ekip biçmek gün geçtikçe daha fazla kan kaybediyor, daha imkansız hale geliyor. 

Tarlada bostanda insan çalıştırmak, çalışacak insan bulmaktan daha zor hale getirilmiş. Geliri ne olacak? Nerede yatıp kalkacak, nasıl istihdam edilecek? Ekip biçmenin, ilaçlamanın sulamanın maliyetleri yanında bir de çalışan istihdam edebilmek, çiftçiyi tamamen zıraatten bezdirmiş. Tarlayı imara açtırıp, müteahhide vermek en kolayı. Oysa diğer tarafta, batının çiftçi ve köylüleri zırai ekonomiyi koruyabilmek adına hükümetlerine kafa tutuyorlar. 

Ülkelerindeki mazot fiyatlarından tutun, Ukrayna gibi ülkelerden alınan ucuz mahsullerin, kendi üretimlerine karşı, olumsuz rekabet ortamı doğurması gerekçesi ile eleştiriliyor. Evet, Avrupa nüfusu artmıyor. Ancak, çiftçi aile yine çiftçi çocuklar yetiştirmeye, tarım arazilerini korumaya ve yaşatmaya ısrar ediyorlar. Tarım arazilerini betonlaştırma denen bir ekonomiden haberleri bile yok. Kaçak imardan, İmar barışından da bir haber yaşıyorlar. 

Avrupa Birliği kesinlikle içinde olmak isteyeceğimiz bir topluluk olamaz. Yine de yanlışlarımızdan sıyrılmak, bize zarar veren hatalarımızdan kurtulmak, doğru politikaları benimsemek yönünden çoğu konuda referans alınmalıdır.