Brüksel’in yüzölçümü olarak küçük ve yürüyerek gezilmesinin kolay oluşu şehre olan turist ilgisinin artmasında ana etken. Fransa, Hollanda ve Almanya gibi ülkelere yakın ve ulaşım açısından oldukça elverişli konumda oluşu Brüksel’deki ziyaretçi trafiğini artırıyor.

Grand Place: Grand Place Brüksel’de görülmesi gereken ilk ve en önemli yer. Bu ünlü meydan, barok ve gotik mimari anlayışının merkezi. Yılın her dönemi kalabalık olan meydanın çevresinde, çok farklı seçenekler sunan kafe ve restoranlar bulunuyor. Bu mekanlarda; ister Brüksel’e özgü tatları keşfedebilir, ister keyifli bir kahve molası verebilirsiniz. Şehrin; Maison du Roi, Maison des Ducs de Brabant, Le Cornet, Hotel Ville gibi ünlü tarihi yapıları bu meydanı çevreliyor. Bu çekim merkezine araba veya metronun 1 ve 5 numaralı hatları ile Gare Centrale durağına inerek ulaşılabiliyor.

İşeyen Çocuk Heykeli: Şehrin sembollerinden olan İşeyen Çocuk Heykeli (Mannaken Pis) 17. Yüzyıla tarihleniyor. Heykelin kimin tarafından yapıldığının bilinmemesi heykeli daha da gizemli hale getiriyor. Ünlü heykelin bir de gardırobu var. Özel günlerde işeyen çocuk bu kıyafetlerle giydirilip, süsleniyor. Heykel etrafında oluşan neşeli kalabalığa kendinizi kaptırıp, dünyaca ünlü Belçika birasının tadına mutlaka bakmalısınız.

Çikolata Müzesi: Eğer bir çikolata düşkünüyseniz, Brüksel Çikolata Müzesi tam size göre. Brüksel, çikolataları ile meşhur bir şehir. Müze, 1998 yılından beri meşhur Brüksel çikolatalarına ev sahipliği yapıyor. Müzede, çikolatanın nasıl yapıldığını öğrenirken çeşit çeşit çikolatalar arasından harika tatları deneyebilirsiniz.

Atomium: Brüksel’in bir diğer sembolü de Atomium. 1958 yılında Dünya Fuarı için Andre Waterkey tarafından inşa edilen bu yapı oldukça ilgi görüyor. Atomium’un son katında bulunan restoranda şehrin muhteşem manzarasına tanık olabilirsiniz.

Cathedral of St. Michael and St. Gudula: Gotik mimari anlayışı ile şekillenen Cathedral of St. Michael and St. Gudula, 11. yüzyılda inşa edilse de unvanına 20. yüzyılda kavuşmuş. Kraliyet ailesi üyelerinin özel günleri bu kilisede kutlanıyor. Kilisenin görkemine kapılıp, gotik mimarinin en güzel eserlerinden birini görmek için mutlaka buraya uğrayın.

NE YENİR, NE İÇİLİR? Brüksel ve bira bir bütün gibi. Şehirde, her restoranda çok farklı bira çeşitlerine rastlarsınız. Patates kızartması, waffle, kum midyesi Brüksel denildiğinde ilk akla gelen lezzetlerden.

Midye konusunda iddialı olan Chez Leon kaşarlı, domatesli, pesto soslu, soğanlı midye çeşitleriyle uğranması gereken mekanlardan. Brüksel’de gidebileceğiniz en popüler ve en çok bira çeşidine sahip yer Delirium. Waffle severlerin uğrak noktası ise Le Pain Quotidien. Sabah erken saatlerde mekan önünde uzayan kuyruk da buranın işini iyi yaptığının göstergesi.

Brüksel’de alışveriş yapmak isterseniz, mutlaka uğramanız gereken bölgeler Reu Neuve ve Reu Antoine Dansaert. Şansınız varsa; pazar günleri de şehre kurulan dev bit pazarını keşfedip çok ucuza harika parçalar bulabilirsiniz.

Brüksel’in en meşhur pasajı olan Galeria De La Reine pek çok farklı mağazayı içerisinde barındırıyor. Hediyelik biraları ve iç dekorasyonu ile sıcacık bir yer olan De Biertempel, uzun yolculuklar için biraları özel paketleyebileceğiniz bir hizmet de veriyor.

Grand Place’den yürüyerek on dakikada ulaşılabilen Jeu de Balle şehrin en meşhur bit pazarı. Tablo, tabak, çanak, kıyafet ve ev eşyaları bu pazarda tezgahta.Çizgi roman ve çizgi film sevenlerin görmesi gereken dükkan ise La Boutique Tintin. Ünlü çizgi roman kahramanı Tenten’in doğduğu şehir Brüksel’de Tenten’e ait her türlü hediyelik eşya ve obje burada sergileniyor. Ortaçağ’dan kalma görkemiyle insanı kendine hayran bırakan Coundenberg Sarayı’nın çevresinde de onlarca hediyelik eşya dükkanı bulunuyor.

A.BUĞRA TOKMAKOĞLU / KEŞFETSEK