Yıllarca Asya’yı Avrupa’ya bağlayan güzel ülkemizin konumu, aslında kara yoluyla Avrupa’ya ulaşmak için çok uygun. Böylece yüksek sezonda fırlayan uçak biletlerine harcayacağınız parayı, otobüsle Avrupa turu sayesinde harçlık olarak biriktirip birçok yer görmeniz mümkün oluyor. Otobüsle Avrupa turu İstanbul'dan başlayarak, genellikle 18 ülkeyi kapsayan 18 günlük bir yolculukla tamamlanıyor. Otobüsle Avrupa turu yapan çok sayıda firma bulunuyor. Selanik: Selanik, Başkent Atina’dan sonra Yunanistan’ın en büyük şehri, Avrupa’ya merhaba dediğiniz nokta! Renkli festivalleri, uluslararası etkinlikleri ve canlı kültürel hayatı ile cıvıl cıvıl kıpır kıpır bir kent olan Selanik’te görmeden dönmemeniz gereken yerler ve yapmadan ayrılmamanız gereken şeyler var. Elbette ilk sırayı atamız Mustafa Kemal’in doğduğu ev olan Atatürk Evi’ni gezmeye ayırdık. Oldukça duygulanacağınız müze Türk Konsolosluğu’nun arkasında Apostolou Pavlou Sokağı’nda bulunuyor. 1935’te müzeye dönüştürülen ev, Mustafa Kemal’in doğduğu oda olmak üzere iki katlı, geleneksel bir Osmanlı evi. Yine şehrin en önemli yapısı ve simgesi olan Beyaz Kule de bir Osmanlı yapısı. Selanik’in en önemli anıtlarından Beyaz Kule, Selanik’in Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından savunma amacıyla, 1450-1470 yılları arasında eski bir Bizans kulesi üzerine inşa edildi. Kulenin tepesine çıkıp kentin panoramik manzarasını görmeyi unutmayın! Son olarak Selanik’te mutlaka Ladadika bölgesindeki tavernalardan birinde Yunan müziğine ve nefis mutfağına doymak! Zagreb: Zagreb, Hırvatistan'ın başkenti ve en yeşil Avrupa kentlerinden biri. Ülkenin kuzeyindeki Sava Nehri üzerinde kurulu. Barok evleri, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, geniş meydanları, sarayları, yeşil alanları, açık hava pazarları, müzeleri ve tarihi eserleri ile tam bir Orta Avrupa şehri. Görmeniz gereken yerlerden ilki, 105 metrelik kuleleriyle Zagreb’i kuşbakışı izlemek oldukça güzel bir manzara sunan Zagreb Katedrali. Jelačıć Meydanı ise şehrin en yeni turistik, cıvıl cıvıl mekânlarından biri. Jelacic Meydanı’nın hemen üst kısmında yer alan Dolac Pazarı da bir o kadar renkli. Etrafı ormanlarla çevrili bir tepede yer alan ve eteklerindeki göl manzarasına bakan Trakošcan Kalesi ise gün batımında fotoğraf sevenlerin kaçırmaması gereken bir adres! Budapeşte: Budapeşte, güzeller güzeli, Avrupa’nın en özel kentlerinden. Tuna Nehri’nin Buda ve Peşte olarak ikiye ayırdığı, Macaristan’ın başkenti eşsiz mimarisi, kendine özgü dokusu, gece yaşamı ve tarihi geçmişiyle gezginleri büyüleyen bir şehir. Geniş bulvarları ve zarif Neo-Rönesans yapılarıyla Budapeşte’nin her yeri, tüm yapıları muazzam. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Buda Kalesi, tüm Avrupa’da ışıklandırılmasıyla ünlü olan Budapeşte’nin Balıkçı Tabyası, Buda yakasının en büyüleyici noktası olan Gellert Tepesi, Orta Avrupa’nın en çok ilgi çeken binalarından olan Parlamento Binası, Budapeşte’nin en büyük kilisesi olan St. Stephen Bazilikası ve elbette Buda ile Peşte’yi birbirine bağlayan Zincir Köprü, Budapeşte’nin en meşhur ikonu. Fakat Budapeşte’nin ana meydanlarından olan Kahramanlar Meydanı, Budapeşte’nin Champs Elysée’si olarak bilinen Andrassy Bulvarı, Budapeştelilerin buluşma adresi olan Vörösmarty Meydanı’nı da mutlaka görün. En önemlisi de Tuna üzerinde tekne turu yapmadan kesinlikle dönmeyin! Viyana: Viyana, gerçek Avrupa kültürü ve zarafetinin vücut bulmuş hali. Avusturya’nın başkenti olan Viyana tarihi, çok yönlü kültürü, mimari dokusu, müzeleri ve sanatsal etkinlikleriyle boşuna Avrupa’nın kültür ve sanat başkenti olarak anılıyor. Tuna Nehri kıyısında kurulu Viyana, Barok sarayları, tiyatroları ve dar Orta Çağ sokaklarıyla gerçek bir açık hava müzesi. Tuna Nehri kıyısında kurulu Viyana’nın tarihi merkezi, kendine has dokusuyla, UNESCO Dünya Mirasları Listesinde bulunuyor. Bu güzel kentte görmeniz gereken ilk yer, Viyana’nın incisi Hofburg Sarayı. Zira burası müze, saray, kütüphane ve Kelebekler Evi’nden oluşan bir kompleks. Avrupa’nın en güzel saraylarından Schönbrunn Sarayı ise ağaçlar, patikalar, çeşmeler ve heykellerle süslenmiş bahçeleriyle de ünlü. Viyana’nın en ünlü meydanı olan ve alışveriş mağazalarının, kafe ve restoranların, hediyelik eşya dükkânlarının yer aldığı Karl Meydanı ise Opera Binası ve Aziz Stephan Katedrali arasında uzanıyor. Graben’de yer alan meşhur Veba Anıtı ise, sanat tarihi açısından barok döneme geçişi vurgulayan ve dönem heykel sanatını büyük çapta etkilemiş bir anıt. İşin aslı, Viyana öyle gezmekle bitirilecek bir şehir değil, buranın hakkını vermek için birkaç gün ayırmak gerekiyor. Prag: Prag kadar fantastik bir şehir çok nadir bulunur! Çek Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Prag, kentin sembolü olmuş kuleleri, görkemli katedralleri, zarif sarayları, şehrin her yanını bezeyen heykelleri, büyük meydanları, nehir üzerine sıralanmış etkileyici köprüleri ile sanki Orta Çağ’da geziyormuşsunuz hissi uyandıran tam bir masal dünyası. Vltava Nehri’nin iki yakasını birleştiren ve dünyanın en ünlü köprülerinden biri olan Karl Köprüsü ilk adres. Buradan, dünyanın en güzel yerlerinden Eski Şehir Meydanı’na yürüyebilirsiniz. Kent simgelerinden biri olan Tyn Kilisesi ile Astronomik Saat bu bölgede bulunuyor. Saat Kulesi’nin tepesine çıkıp kenti kuşbakışı izlemeden dönmeyin. Kentin en eski yerleşim yeri olan Prag Kalesi, edebiyata meraklıysanız Franz Kafka Müzesi, muazzam büyüklükteki Gotik St. Vitus Katedrali’ni gezip Dans Eden Ev’den ve John Lennon Duvarı’ndan bir fotoğraf almadan Prag’dan dönülmez! Berlin: Berlin, Almanya’nın başkenti. Kendine has hareketliliği ve mesafeli duruşu, müzeleri, doğal güzellikleri ve kültür sanatın nabzını tutan etkinlikleriyle şahsına münhasır bir şehir. Zengin tarihi, modern görünümü, gece hayatı, müzeleri, Berlin Duvarı, kiliseleri, sanat galerileri ve alışveriş merkezleriyle tüm dünyadan turist ve gezginleri kendine çeken ilginç, büyük ve eğlenceli bir şehir. Berlin’de ilk durağınız kuşkusuz Spree Nehri boyunca görebileceğiniz 46 km uzunluğundaki Berlin Duvarı. Ardından yürüyerek sırasıyla Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı, Berlin’in ana şehir sembolü Brandenburg Kapısı ve Reichstag’a devam edebilirsiniz. Alexanderplatz, Berlin’in en önemli ve cıvıl cıvıl meydanı. Alexanderplatz’den Berliner Dom’a doğru yürüyebilir, oradan Museumsinsel’e devam edebilirsiniz. Berlin Katedrali (Berliner Dom), İtalyan olgun Rönesans ve Barok stillerinin ön planda olduğu görkemli kubbelere sahip, Berlin’in güzeller güzeli katedrali. Zamanınız varsa Museumsinsel’de yer alan en az bir Berlin müzesini mutlaka gezin. Fakat ne yapıp edip Berlin’in en büyük şehir parkı Tiergarten‘ı şöyle bir turlayın, biranızı ve sandviçlerinizi yanınıza almayı unutmayın! A. Buğra Tokmakoğlu / Özel Haber