Soyer, bu yıl Manavgat, Bodrum ve Marmaris'te yaşanan felaketlerin bir benzerininin 2 yıl önce İzmir'de yaşandığını anımsatarak, "İzmir bu felaketleri iki yıl önce tecrübe etti. O zaman anlamıştık; bu iklim krizi ile ortaya çıkan felaketler çok daha fazla ve çok daha sık başımıza gelmeye başlayacak. Yangınlar seller ve kuraklık... Bütün bunlar hastalanmaya başlayan dünyamızın semptomları olarak ortaya çıkıyor.  Artık hasta bir gezegenimiz var ve bu hasta gezegeni iyileştirmemiz gerekiyor. Aksi taktirde hep beraber hastalanacağız. Durum bu kadar vahim. " ifadesini kullandı.

Soyer'in açıklamasından satır başları şöyle:

- Bir Fidan Bir Dünya’ adında kampanya başlattık. İş bu kampanyada bu yangına dirençli ağaçların dikimini de başlatmış olacağız. Herkesi bu kampanyaya dahil olmaya davet ediyorum. Mona kültür ağaçlardan başka ağaçlara da dönebileceğimiz bir çalışma bu. Bunun bir bölümü de iklim krizine dirençli olabilmek için dayanıklı olabilmek için yapmamız gerekenler başlığında toplanıyor. Birincisi dayanışma. Çok daha fazla el ele vermeliyiz. - Orman Genel Müdürlüğü’yle çok daha sıkı bir ilişkide olmalıyız ama önce Orman Genel Müdürlüğü’nün bütçesini arttırmak zorundayız. Orman Genel Müdürlüğü, kendi kendine dönmeye çalışan bir ekonomiye sahip, bir tür döner sermaye üzerinden varlığını sürdürmeye çalışıyor, yanı kereste satarak onun üzerinden gelir sağlıyor. Ekonomik anlamda Orman Genel Müdürlüğü’nü kaynağını artırmak lazım. - Burada bizim yapmaya çalıştığımız şu; Birincisi ‘sadece yangında ne yaparız’ telaşı içinde olmak istemiyoruz o yüzden ‘nasıl koruyabiliriz’e kafa yoruyoruz. İki tane önemli çalışma başlattık. Birincisi tüm orman köylerimize tankerler götürdük. 60’ın üzerinde köyümüze tankerler götürdük. Tazikli suyla müdahale imkanı veren tankerler bunlar ve böyle geçen hafta içerisindeki iki yangını öylece engelleyebildik. Çünkü yangın başladığı anda köylüler müdahale edebiliyorlarsa, o imkan varsa ellerinde yangın büyüğümüyor. Şimdi yeni bir organizasyon yapıyoruz. Tüm köylerimizi konteynir içinde pompa, jeneratör ve yanmaz yangın hortumu… Böyle tüm köylerimizde vatandaşlarımız Allah korusun böyle bir şey çıktığı anda anında müdahale edebilecekler.

ORMAN GÖNÜLLÜLERİ PROJESİ

İkincisi daha önemli. Orman gönüllüleri çalışması başlattık. Orman gönülleri çalışmasının manası şu; sadece yangında ne yapılacağı eğitimi değil, vatandaşlarımız, gönüllülerimiz ormanı nasıl korunması gerektiğini, neden korunması gerektiğiyle ilgili, korunması için ne yapılması gerektiğyle ilgili eğitim alacaklar, orman ekolojisi üzerine eğitim alacaklar ve bu bilgilerle yangın halinde ne yapılacağını öğrenecekler. Kısacası, yangın çıkmasın diye yapılması gerekenler var, bi yandan ormanın hayatımızda ne kadar değerli olduğunu daha çok anlatmamız lazım, insanlarımızı orman ekolojisiyle bulaştırmamız lazım. Ve nihayet ormanı sadece ekonomik temelli  değil, ekolojik temellendiyor olmamız lazım. Ormanlarımızı koruyabildiğimiz sürece ikli krizinin olumsuz etkilerinden, felaketlerinden daha rahat kurtulabileceğiz.

DOĞAYA ZARAR VERMEYELİM YETER

Doğanın kendini yenilebilme özelliği en büyük tesellimiz ama biz doğaya zarar vermeyelim yeter. Biz onu koruyabilelim yeter. Felaketler yaşanmasın ve yaşanmamazı için hepimiz el birliğiyle tedbir alalım. Hoş geldin bebek çalışmamız var. İzmir'de doğan her bebek adına bir ağaç dikiyoruz. Yangına dayanıklı ağaçlardan... Böylece hem orman ekonomisini sadece kereste üzerinden değil, bal üzerinden mera üzerinden geliştirebileceğimiz bir adım atmış oluyoruz. Bİyoçeşitliliği getiriyoruz. Her vatandaşımızı bu bilinci arttırmayı planlıyoruz.     -cumhuriyet.com.tr