Depresyon, ergenlik döneminde kız çocuklarını erkek akranlarına kıyasla daha sık etkiliyor. King’s College London’dan bilim insanlarının yürüttüğü güncel bir araştırma, bu farkın ardındaki biyolojik mekanizmaları açığa çıkararak önemli bir bulguya dikkat çekiyor: “Kinürenin yolağı” adı verilen biyokimyasal sistem. Bu sistem, vücutta triptofan adlı amino asidin parçalanması sırasında devreye giriyor ve beyinde hem koruyucu hem de potansiyel olarak zararlı bazı bileşiklerin üretimini etkiliyor. Araştırma, depresyon tanısı almış ya da risk altında olan genç kızlarda, bu kimyasal sürecin dengesiz çalıştığını gösteriyor: Zararlı metabolitlerin oranı artarken, koruyucu bileşikler azalıyor.
“BAKIMLI GÖRÜN, DUYGULARINI KONTROL ET”
Elbette mesele sadece biyolojiyle sınırlı değil. Toplumsal normlar, stres düzeyi, duyguların bastırılması gibi çevresel faktörler de bu biyokimyasal süreci etkileyebiliyor. Özellikle ergenlik dönemindeki kızlar, “uyumlu ol”, “bakımlı görün”, “duygularını kontrol et” gibi cinsiyet temelli beklentilere daha erken ve yoğun biçimde maruz kalıyor. Sosyal medyada görünüş baskısı, okul ve arkadaş ilişkilerindeki duygusal yoğunluk, aile içi sorumluluklar gibi pek çok unsur genç kızların ruh sağlığını doğrudan etkileyebiliyor. Araştırma kapsamında üç yıl boyunca takip edilen genç kızların kan örneklerinde depresyonla ilişkilendirilen kimyasal bileşikler incelendi. Kalıcı depresyon belirtileri gösterenlerde, sinir hücrelerine zarar verebilen metabolitlerin düzeyi daha yüksek çıktı.
KAYNAK: HABERTÜRK