Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Tuncay Batur, Ege Telgraf Web TV’nin canlı yayın konuğu oldu, Ege Gündemi’nde Yunus Karakaya’nın sorularını yanıtladı. Sadece Ege’nin değil, tüm dünyanın gündemi haline gelen korona virüsü (Kovid-19) hakkında bilinmeyen ve merak edilenleri anlatan Batur, “Bu işin bir hekimler kısmı bir de toplumu ilgilendiren kısmı var. Baktığınızda, dünyanın başı bu tarz dertlerden hiç kurtulmadı. Geçmişi çok hatırlamamakla birlikte, dünyada bu kadar büyük bir kitleyi etkileyen pandemi son dönemlerde olmadı. Tarih kitaplarında bu tarz olaylarla dönem dönem karşılaşıyoruz. Örneğin, İspanyol Gribi milyonlarca kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı. Yine bunun öncesinde 2009 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yine bir pandemi ilan etmişti, H1N1 diye bildiğimiz grip hastalığından dolayı. Ancak çoğumuz bunu hatırlamıyoruz. Şöyle bir örnek verecek olursak; güncel sayılara baktığımızda dünyada ölüm sayısının 9 bini aşmış olduğunu görüyoruz. Küçümsemek amacıyla söylemiyorum, bu iş çok ciddi ancak sadece 2017 ve 2018 yıllarında Amerika’da mevsimsel gribe bağlı ölüm sayısı 61 bin. İş buralara gelmesin ama sonuçta normalde virüs salgınlarında her zaman için çok ciddi kayıplar olabiliyor” dedi.

‘GEÇ REAKSİYON’ VURGUSU

2000’li yıllardan günümüze ilerlerken yaklaşık 7 ila 8 farklı virüsün ortaya çıktığını belirten Uzman Dr. Batur, “Güney Amerika’da yaygın enfeksiyonlara yol açan ve özellikle hamilelerde sorun yaratan Zika virüsü, yine 2003’te yine korona virüsü grubundan SARS enfeksiyonu vardı. 2012 yılında da Orta Doğu’da MERS virüsü etkindi. Saydığımız bu virüsler bölgesel sınırlarda kaldı ancak SARS 2 olarak nitelendirilen korona virüsü, ciddi bir yayılım gösterdi. Peki neden? Korona virüsün en büyük etkisi, yayılımının çok şiddetli olması. İnanılmaz derecede bulaşıcı bir virüs, 1’e 3 oranında bulaşma etkisi var. Etkinleştiği andan itibaren yakındaki 3 kişiye geçiş yapabiliyor. Uçaktaki bir pozitif vaka yolculuk esnasında 7 kişiye, uzun bir otobüs yolculuğu esnasında yaklaşık 12 kişiyi enfekte ediyor. Bunlar çok ciddi sayılar ve katlayarak, logoritmik olarak atlıyor. Her geçen yıl dünya üzerindeki ulaşım çok daha fazla kolaylaşıyor. Bir ülkeden bir ülkeye geçmek artık çok kolay. Aslında benim görüşüm, dünya olarak sınıfta kaldık. DSÖ de, ülkelerin politikaları da sınıfta kaldı. Bu virüs daha çok sınırlanabilir ve engellenebilirdi. Bununla ilgili çok güzel örnekler de var. Daha önce bu kadar etkin olabileceği çok düşünülmedi. Geç reaksiyonlar bu virüsün tüm dünyaya yayılmasına neden oldu” diye konuştu.

‘İKİ HAFTA ÖNEMLİ’

“Dünyanın büyük çoğunluğu bu işi hafife alsa da Türkiye bu işi daha çok ciddiye aldı” diyerek sözlerini sürdüren Batur şu açıklamalarda bulundu: “29 Aralık 2019’da bu virüs ortaya çıktı. Bizde Bilim Kurulu Ocak ayının başlarında kuruldu. Bu Bilim Kurulu çok değerli hocalarımızdan oluşuyor. Türkiye bu konuda hızlı davrandı fakat bundan sonraki dönemde seyrini önümüzdeki iki hafta içinde daha net görüyor olacağız. Ülkemizin bir transit geçiş merkezi olması ve son dönemlerde yaşanan turizm ataklarıyla beraber gelen turist sayısının çok olması ekonomik anlamda olmasa da bu anlamda olumsuz bir faktör oldu. Hem Sağlık Bakanlığı hem tabip odaları hem de bu konuyla ilgili uzmanlık dernekleri o kadar ciddi çalışıyorlar ki… Bugün bize sahada pratik uygulayıcıları ve yönetim planlarını anlatan dokümanlar geliyor. Bu anlamda baktığımızda bakanlık çok efektif davrandı ama istediği kadar reaktif davransa da iş bizde. Halkın bilinçlenmesi gerekiyor. Biz dışarı çıktığımız ve sosyal mesafeyi sağlayamadığımız müddetçe bunu engellemek mümkün değil. Bir oda içinde 8 ila 9 kişinin toplandığını görüyoruz. Bunu hayatımızın içine sokmamız gerekiyor. 1 ay dişimizi sıkacağız. Eğer 1 ay dişimizi sıkarsak bunu çok ciddi şekilde engelleyebiliriz.”

3 ÖNEMLİ KRİTER…

“Bu virüs bir şekilde önümüzdeki 1 yıl içinde çok fazla insanı enfekte edecek ama biz bu bulaştırıcı eğrisini uzun vadeye yayarsak mevcut sağlık olanakları yeterli olabilir. Ancak bu eğri çok hızlı yükselirse kaybımız daha fazla olacaktır” diyen Batur, “Pratik olarak herkese yetecek kadar durumu yönetebilmek hiçbir ülke için mümkün değil. Türkiye’de yaklaşık 42 bin civarında yoğun bakım yatağı var, bunlardan yaklaşık 22 bini yeni doğan ve çocuklara ait. Bu çok ciddi bir sayı. Şu anda eğer çok ciddi bir çıkış yapmaz ise Türkiye’nin mevcut yatak ve sağlık personeli sayısı bununla baş edebilecek güçte. Tüm vatandaşların sağlık personeline çok ciddi olarak destek olması gerekiyor. Gereksiz ve aciliyeti olmayan hiçbir konuda sağlıkçıları meşgul etmemeliler. Yüksek ateş veya öksürük yok ama burun akıntısı, hafif bir aksırma var… Böyle durumlarda lütfen evinizde oturun. Gidip sağlık çalışanlarını meşgul etmeyin. Bizim için temel kriter ateş, öksürük ve baş ağrısı. Ateş ve öksürük kriterlerinden biri ya da ikisi yoksa beklemede kalın” dedi.

‘YAŞ TANIMIYOR’

Yaşlılar için kritik bir tablo olduğuna da dikkati çeken Uzman Dr. Batur, “9 yaş altında hemen hemen bir vaka yok ama 20 ile 29 yaş arası en az etkilenen gruptu ancak son gelen verilere göre özellikle Amerika’da bu yaş aralığının ciddi bir çıkış yaptığını gösteriyor. Bu da şunu gösteriyor; konuyla ilgili 40 yaş üstü gerekli mesajı aldı ve kendilerini korudular ama diğerleri ‘Nasılsa bize bir şey olmaz’ mantığı ile gezip sosyal ilişkilerini devam ettirdi. Bunun sonucunda da birbirlerini enfekte ettiler. Virüsün çok hızlı bir yapısal değişimi olduğunu görüyoruz. Bu tarz virüsler genel anlamda mutasyona çok açık oluyor. Bu yaş grubu kendini koruma altına almadığı zaman özellikle yaş almış gruplar ve özellikle ikincil bir hastalığı olan kesime taşıyorlar. Kendilerine bir şey olmasa da büyüklerini enfekte ediyorlar. Büyüklerimizi seviyor, sayıyorsak onlardan mümkün olduğu kadar uzak duralım ve kendimizi izole edelim. Görüldüğü üzere korona virüsü yaş tanımıyor. Bu konuda korkusuz davranacak olursak her yaş grubunun bu virüsten etkilenmesi mümkün” ifadelerini kullandı. Yağmur Gülü / Özel Haber