Orman yangınlarının sonuçlarını ekosistem ve çevre açısından değerlendiren Jeofizik Mühendisi Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) eş sözcüsü Erhan İçöz, “Her afet gibi orman yangınlarının da canlılar üzerinde uzun süreli olumsuz etkileri vardır. İnsanlarımızı kaybettik. Yüzlerce insan evini kaybetti. Geçimini ormanlardan sağlayan yüz binlerce insanımız da geçim kaynaklarını... Yaşamın, bu insanlar için bundan sonra çok daha zor olacağı açık.” dedi. BAĞIŞ YERİNE…’ İçöz, “Ormanlar, bitkileriyle, börtü böceğiyle, kurdu, kuşu, domuzu ile bir ekosistemdir. Onların beslenme ve barınmalarını sağlar. Çok zengin bir ekosistemdir. Makilik ve çalılıklar ise çok daha zengin bir ekosistemdir. Bazı yayın organları, ‘Neyse ki sadece makilikler yandı’ diye yazıyor. Yukarıda sözünü ettiğim nedenle bu çok yanlış bir ifade. Bir Alman bilim insanı, orman ekosisteminin 500 yılda oluşabileceğini söylüyor. Yani, ağaçlandırma yapmakla orman oluşmuyor. Modern ormancılık bilimi, çok gerekmedikçe yanan alanların ağaçlandırılması yerine kendiliğinden yeşermesinin ekosisteme daha uygun olduğunu ısrarla vurguluyor. Hal böyleyken, tohum topu gibi ağaçlandırma seferberliği ya da fidan bağışı gibi girişimleri çok yanlış buluyoruz. Bırakalım ormanları, orman mühendisleri planlasın. Özellikle tohum topu çok zararlı sonuçlar da doğurabilmekte” dedi. erhan-icoz ÖNCELİK BİLİMİN’ Küresel ısınmaya bir adım daha yaklaşıldığını aktaran İçöz, “Bu yangınların başka sonuçları da var. Hava kirliliği, oksijen azalması, konunun hava ve iklim açısından olumsuz sonuçları. Erozyon ve heyelanlar ise toprak açısından oluşabilecek riskler. Ormanlar bir çeşit baraj görevi görmektedir. Yani, yağışları çeker, yeraltı sularına katkıları vardır, sellenmeyi önler. Bu konu ormancılık biliminin konusu. Bu nedenle soruyu orman mühendislerine sormak daha doğru olur. Devlet, ormancılık biliminin yol göstericiliğinde çalışmaları yürütmeli. Vatandaşa düşen ise bunu ısrarla takip ederek idareleri zorlamak. Her şeyden önce, küresel ısınma konusundaki uyarılar dikkate alınmalı, yangına hassas bölgelerde, yangın önleyici önlemler yerine getirilmeli. Ülkemiz, deprem ülkesi olduğu gibi büyük bölümü aynı zamanda orman yangını oluşmasına müsaittir. Milyonlarca yıl bu yangınlar olmuş ve olmaya da devam edeceği kesin. Yangınlara karşı, tıpkı depremde olduğu gibi önceden önlemler alınmalı. Bu önlemler, yangınların en aza indirilmesini, yayılmasını, can ve mal kaybını azaltıcı önlemler olmalı” ifadelerini kullandı. Sürekli değiştirilen Orman Yasası’nı değerlendiren İçöz, “Orman yangınları, ormanlar var olduğu sürece olacaktır, bu kaçınılmazdır. Doğal nedenlerle çıkan yangınlardır kaçınılmaz olan.  Önemli olan, bu yangınların rant uğruna veya insan dikkatsizlikleri sonucu çıkmamasıdır. Devlet, bunun önlemlerini almalıdır. İnsanlarımız doğaya saygılı olarak daha dikkatli olmalıdır. Özellikle yangın mevsimlerinde, havadan, karadan ve hatta denizden sürekli denetimler yapılmalı. Orman Yasası, 1954’den bu yana 42 kez değiştirilerek ormanlar, özel mülkiyete açık hale getirilmiştir. Bu durumu önlemek için Orman Yasası yeniden ve acilen değiştirilip her türlü talan önlenmelidir. Yani, yanan veya başka nedenlerle orman vasfını kaybeden alanları, yapılaşma, maden, enerji, turizm ve tarla amaçlı kullanımlara yasaklanmalı. Bir orman bölge müdürlüğünün sorumluluk alanı yüzbinlerce hektar gibi çok büyük alanları kapsamaktadır. Orman teşkilatı, deneyimli, eğitimli personelle takviye edilmeli, bölge müdürlükleri, işletme şeflikleri gibi alt birimlerin sorumluluk alanları azaltılacak şekilde yeni alt birimler oluşturulmalıdır" diye konuştu. RANA BEYZA ÖZTÜRK/ÖZEL HABER