Korona virüs salgını ile mücadele tüm hızıyla sürerken pek çok ülke yavaş yavaş normalleşme sürecine girmek üzere takvim açıklamaya başladı. Türkiye’de de mart ayından bu yana sürdürülen mücadelede, ülke ekonomisinin durumu ve bundan sonraki senaryoların ne olacağı merak konusu. İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen pandemi sürecinde Türkiye’nin imalat ve hizmet sektörlerinin küresel kriz seviyelerine indiğini belirterek, “Pandemi sürecinde insanları evlerine kapatmak zorunda kalındığı için Türkiye’nin de dahil olduğu pek çok ülkede ekonomik anlamda benzer tablolar ortaya çıktı. Örneğin geçtiğimiz günlerde 2020 yılının ikinci enflasyon raporunu açıkladı. Burada açıklananlardan PMI Endeksi ile gelişmekte olan ülkelerin form grafiği çok önemliydi. Ocak ayı PMI Endeksine göre özellikle hizmet sektörleri küresel kriz dönemlerinde düşebileceği kadar aşağıya düşmüş. İmalat ise bu seviyeye düşmemiş ancak bu da yavaş yavaş küresel kriz seviyesine iniyor. Bu demek oluyor ki salgın süreci uzadıkça bu tablodaki sıkıntı daha da büyüyecek. Ve eş zamanlı olarak yaşanan bu gerileme bize açıkça yarın ciddi bir krizle karşılaşacağımızı anlatıyor. Yine gelişmekte olan ülkelere verilen haftalık fon akımlarında da büyük bir düşüş var. Şubat ve mart verilerini henüz göremesek dahi bu gidişat açıkça ortada” dedi.

‘İYİ DÜŞÜNMEK GEREK’

Son dönemde istihdamda yaşanan düşüşün salgın sürecinde daha da pekiştiğini belirten Küçüközmen, gelecek süreçte AVM’lerin açılması gibi adımların ise daha fazla düşünülerek atılması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Küçüközmen şunları söyledi: Gelecek süreçte de imalat sektörleri ile turizm acil şekilde toparlanmazsa, işsizlik daha da büyüyecek. Bu da elbette toplumsal ve sosyal sonuçları olan bir olay. Yine söylemek gerekir ki şu dönemde yapılan enflasyon ölçümleri de çok sağlıklı değil. İnsanlar temel ihtiyaç olarak sayılan belli şeylerin alımına yönelirken pek çok başka metadan da uzak duruyor. Dolayısıyla ortaya çıkan ya da çıkacak olan rakamlar da bu durumdan etkilenecektir. Tüm dünya gibi biz de her şeyimizi bu virüsle bağdaştırmak zorunda kaldık. Ekonominin gidişatı için son dönemde AVM’ler başta olmak üzere kimi yerlerin tekrar açılması söz konusu ama bu konuda tedbirli olmak da çok fayda var. Çünkü ikinci bir dalgada her şey daha da içinden çıkılmaz bir hale gelebilir.”

‘REZERVLER TÜKENECEK’

Türkiye’nin ocak ayında 35 milyar dolar olan net döviz rezervinin 15 milyar dolara indiğini hatırlatan Küçüközmen bu hızla harcamaya devam edilmesi durumunda haziran ayında rezervin tükeneceğini iddia etti. Bu tür bir durumda IMF’ye başvurulmak durumunda kalınacağını belirten Küçüközmen, “Burada iki önemli soru var. Niçin ve ne pahasına bu harcama yapıldı? Eğer bu hızla biz harcama yapmaya devam edersek haziran ayında kasamızda döviz rezervi kalmayacak. Brütlerden yemeye başlayacağız. Türkiye’nin borçlanmasında normal koşullarda bir sorun yok elbette. Ancak sorun borçlanmaların maliyetinde, yani faizlerde. Çünkü Credit Default Swap (CDS) oranımız 570 ile 600 arasında gidip geliyor. Bu Türkiye’nin olağan üstü riskli durumda olduğunu söylüyor. Yani Türkiye bir Avrupa ülkesinden, en kötü durumda olan Yunanistan’dan bile kat kat daha yüksek bir faizle borçlanıyor. Bunun olmaması için ekonomiyi canlandırmamız gerekiyor. Bunu sağlayamazsak, dışardan bir kaynak da bulamazsak, IMF’ye gitmek durumunda kalacağız. Bize 2020 yılı için gerekli olan rakam da kısa vadede yaklaşık 20 milyar dolar civarında olacak. IMF’den destek almanın da itibara verebileceği bir zarar yok. Çünkü bu kaynağa başvursak dahi küresel olarak ortaya çıkmış bir krizden dolayı başvurmuş olacağız. Burada bulacağınız, yaratacağınız geliri nasıl kullanacağınız önemli” ifadelerini kullandı. Utkucan Akkaş / Özel Haber