Türk müziğinin en önemli temsilcilerinden 79 yaşındaki Mustafa Keser, sanat hayatının 60. Yılında Akşam Gazetesi’nden Yasemin İlan’a özel açıklamalar yaptı. Mustafa Keser ile Bülent Ersoy iki yıl önce ‘Benzemez Kimse Bize’ adlı programı birlikte sunmaya başlamış, program ikinci bölümden sonra final yapınca Keser olay yaratacak açıklamalara imza atmıştı. Kendi YouTube hesabından bir video paylaşan Keser “Diva kadınlara verilen bir ünvandır, seni Diva değil Divan yaparlar” gibi sert ifadeler kullanmıştı. Bülent Ersoy iç dünyasında travma yaşadığını belirterek ‘bir liralık’ manevi tazminat davası açmış, Keser de karşı dava açmıştı. Diva ile kavgasının iç yüzünü sorduğumuz Keser “Biz kavga etmedik ki, ben sadece durum değerlendirmesi yaptım” dedi. “Bülent Ersoy hakkında çok ağır açıklamalar yaptınız ve mahkemelik oldunuz sonuçta bir kavga vardı ortada” denilince de usta sanatçı barıştıklarını itiraf etti. Keser “Tartışmadık ben bir değerlendirme yaptım. Sonrasında Kuşadası’nda depremzedelere moral gecesinde sahneye çıkarken ayağım kaydı, havuza düştüm. Sosyal medyada benim düşme anı videolarım yayılınca Bülent de görmüş ağlamaklı şekilde hemen beni aradı. Ertesi gün de aradı ‘Üstadım belki bir yerinde kırık çıkık vardır farkında değilsindir, doktora götürelim seni’ dedi. Çok ilgilendi. Çok endişelenmişti benim için, bunu görünce ben de avukatımı aradım, temyize gidecektik “gerek yok” dedim. Anlayacağınız kavga, gürültü yok. Konuşulması gerekenler konuşuldu bitti gitti” diye konuştu.

PARASIZDIM, METRUK BİNALARDA YATTIM

‘Eğlendiriyorum ama hiç eğlenemiyorum’ diyen Mustafa Keser kimsenin bilmediği acı yaşanmışlıklarını ilk kez anlattı: ‘Türk filmlerindeki gibi tahta bavulla İstanbul’a geldim. Bir tek yorganım vardı. Tarlabaşı’ndaki metruk binalarda akşam betona serip yatar, sabah yuvarlayıp duvar dibine bırakırdım.’

Sesi kadar, esprileriyle ve bir o kadar da lafını esirgememesiyle tanınan Mustafa Keser, görünen eğlenceli yüzünün perde arkasında yatan acılarını da dile getirdi. 60 yıldır müzik sektöründe emek veren 79 yaşındaki usta sanatçı “Eğlendiriyorsunuz peki siz eğleniyor musunuz, hayat sizin için nasıl geçti?” şeklindeki soru üzerine “Hayır hiç eğlenmiyorum, eğlence nedir bilmiyorum ki! Bu benim için tabi ki acı bir durum. Hayatımın 40 senesi hiç aralıksız çalışmakla geçti. Taksi şoförlüğü bile yaptım. Bir tek 1978 senesinde evlendiğimde bir gece evimdeydim sonrasında yine çalışmaya devam” dedi. “Hatırladığınızda içinizi sızlatan anılarınız var mı?” şeklindeki soru üzerine Mustafa Keser gözleri nemli şekilde şunları dile getirdi: “19 yaşında, Türk filmlerindeki gibi elimde tahta bavulla geldim. Müzik şirketlerini ‘tambur çalarım, keman çalarım, şarkı türkü söylerim bana iş verin’ diyerek tek tek dolaştım. Zor günlerdi. Beyoğlu Tarlabaşı’ndaki metruk binalarda bile kaldım. Yatağım yorganım vardı annem göndermişti. Akşam o yorganı betona serip yatıyordum, sabah uyanınca yuvarlıyordum, duvarın kenarına koyuyordum. O sefil günlerimde Beyoğlu’nda Ligor diye bir ozalitçinin deposunda kaldım. Adamın bir şartı vardı yanımdaki benimle kaçıp gelen iki arkadaşımı istemedi. ‘O zibidiler gelip kalmasın burada’ dedi ama ben kıyamadım onlara, benimle kaldılar. Ligor’un kulağına gitmiş beni çağırdı ‘yatağını al git’ dedi. Hiç sesimi çıkarmadım, çünkü beni uyarmıştı, ben de aldım yatağımı çıktım oradan. Metruk binalara gittim, ara sıra yanan terk edilmiş o binalarda yattım bir süre.”

LOKANTANIN KAPISINDAN AÇ ÇEVRİLDİ

Hatırladığında yüreğini sızlatan bir anısını daha hatırlayan Mustafa Keser sözlerini şöyle sürdürdü: “Metruk binalardan sonra Beyazıt’ta bir arkadaşımın evinde kalmaya başladım. Hemen yakınımda Kadırga Karakolu’nda polis olan bir akrabam vardı, benden beş yaş büyüktü. Mağdur durumdayım çalışmıyorum diye onların daimi bir lokantası vardı orada gidip yemek yiyebileceğimi söyledi. Çok sevindim. Ona fazla masraf olmasın diye günde bir öğün gidip yemek yiyorum ama dört ekmek yanına bir porsiyon kuru fasulye yiyorum ki az para tutsun. Fazla sürmedi sevincim, üç dört gün sonra gittim ki kapıdan çevirdiler beni, ‘hesabın kesildi’ dediler. Dayı oğlu demiş ki ‘Artık parasını vermeyeceğim.’ Çok üzülmüştüm hiç unutmam. Kapıdan döndüm o anda dünya başıma yıkılmıştı.”

TEPEYE SÜRÜNE SÜRÜNE ÇIKTIM

Mustafa Keser şunları dile getirdi: “Bir söz vardır “Yüksek tepelerde hem kuş hem yılana rastlanır, bunların bazıları uçarak bazıları sürünerek çıkmışlardır oraya” Biz bu tepeye sürüne sürüne çıktık kuş uçuşu çıkmadık. Neler çektik neler. Anlattıklarım söylerken basit geliyor ama 6 sene boyunca günde sadece iki saat uykuyla yaşadım. Gündüz taksi şoförlüğüne çıkıyor gece gazinolarda çalgıcılık yapıyordum. Bu işler göründüğü gibi kolay değil. Yüce Allah beni hiç darda koymadı, çok çalıştım başardım. Hitler der ki “Hasar olmadan zafer olmaz.”

TARKAN ‘KABARA KABARA’ TÜRK MÜZİĞİ OKUMASIN

“Arkama bakıyorum piyasada benden iyi okuyan kimse yok” diyen Mustafa Keser “Şu an okunanlar pop müzik falan değil batı müziği, Türk müziği uslubunu bilemezler normal. Tarkan, Funda Arar gibi isimler güzel söylüyor ama onlardan ricam bu söylediklerini kayıtlara geçirmesinler, canlı performansta söylesinler. Radyoda okuyan Türk müziği sanatçıları kadar iyi okuyamıyorlar. Radyoda en kötü okuyan kişi onlardan 10 kat daha güzel Türk müziği söyler. Tarkan gibi isimler kabara kabara Türk müziği albümü yapmasın. Çünkü gazinoda sizi sadece 100 kişi izliyor ama plak kaydına geçtiğinde milyonlar dinliyor. İleri kuşaklar Türk müziğini bu zannedecek, tehlikeli bir durum” dedi.

Nevra Serezli'den teknoloji açıklaması Nevra Serezli'den teknoloji açıklaması

‘TÜRKÜ BABA’ DEĞİL ‘BABA’ OLAMAZ

“İmparator, Diva, Süperstar gibi ünvanlar için ne diyorsunuz?” sorusuna karşılık Mustafa Keser “Sinkaflı konuşmak istemiyorum o ünvanlar için. Mesela bir arkadaş Türkü Baba (Fatih Kısaparmak) diye anılır kendi yazıp getiriyordu stadlara pankartları. Kendi açtırdı o pankartları kendi kendine lakap taktı. Türkü babalık ona kalana kadar önünde bin tane adam var. O türkü baba olacak en son adam hatta baba bile olamaz.

ORHAN GENCEBAY İYİ BİR SES SANATÇISI DEĞİL

MÜSLÜM GÜRSES’İ DİNLEMEDİM ÇÜNKÜ KÖTÜ OKUYOR

“Orhan Gencebay iyi bir müzisyendir ama iyi bir ses sanatçısı değildir” diyen Mustafa Keser şunları anlattı: “Orhan kendisi de bilir, hiçbir zaman bir Bekir Sıtkı Sezgin değildir, bir Zeki Müren değildir o büyük bir müzisyen oluşunun kuvvetiyle okuyor. Bunu kendisi de bilir yüzüne konuşabileceğim laflar bunlar, ben arkadan konuşmam. Biri var mesela son 50 yılın en büyük bestecilerinden biri ama teneke gibi okuyor, ona da söyledim, ‘doğru söylüyorsun’ dedi. Müslüm Gürses Türkiye’nin en lezzetli seslerinden biridir ama hayatımda dinlemedim çünkü kötü okuyor. Bundan 30 sene önce iyi okuyordu. Mesleğinde daha iyi okuması gerekirken bir çok arkadaş daha kötü okuyor. Müslüm’de keriz yoktur çok güzel okuyordu ilk zamanlar ses harika olağanüstü buğulu dehşet bir sesi vardı. Ama okuyuşu güzel değildi. Müslüm’ün sahnesi sıfırdı. Bir kere izledim onu Müzeyyen Senar ile birlikte on dakika oturduk, “kalk gidelim bu bir şey okuyamıyor” dedi. Mikrofonu ağzına tutmuyordu ki duyasın
dinleyesin.”

AYHAN AŞAN GÜZEL OKUYOR

“Mikrofonu devredebileceğiniz, veliaht olarak göstereceğiniz biri var mı?” diye sorulan Mustafa Keser “Türk müziği açısından iyi okuyan takdir ettiğim bir tek Ayhan Aşan var. Ona telkinde bulundum. Oğlum olağanüstü güzel Türk müziği okuyorsun sesin de çok güzel. Vahdet Vural gibi okuyorsun dedim. Orhan Ölmez de çok güzel okuyor, beğeniyorum, icraatını beğeniyorum. Eksikleri var ama gençler ileride daha iyi olur” dedi.

BENİM UFAK TIRNAĞIM OLAMAZ

Özgün tarzda müzik yapan yeni isimlerden birine öfkeli olduğunu söyleyen Mustafa Keser “Bir adam var adını vermeyeyim. 5-6 yıl önce benim Ankara Jolly Joker’de verdiğim konserde “Abbas” bölümünde yere çilingir sofrasına oturdu. Mekanın ortaklarından biri zorla bana rica minnet onu oraya çıkarttı. “Yanında görünsün adam olsun” dediler. Sayemizde göründü şimdi fazla adam oldu bizi tanımıyor. İki kez uçakta karşılaştık kafasını çevirdi. Onu fena paylayacağım. Bir gün yüzüne karşı söyleyeceğim çevirip ne lazımsa gerekeni konuşacağım. Eşim de yanımdaydı hayret etti. “Bu o değil mi sana bakmadı” dedi, ben de “O kadar adam” dedim. Halbu ki benim ufak tırnağım bile olamaz” diye konuştu.

BİR KERİZ ATTIM CAMİANIN AHLAKINI BOZDUM

“Haktan şarkı söylerken şarkının özünü bilmesem o olduğunu anlamam” diyen Mustafa Keser şunları dile getirdi: “Şarkıda name dedikleri içine bir şey katmak değil içine etmektir. Dünya müzikleri içinde bizim piyasada yapılan kadar rezalet bir müzik görmüyorum. Özellikle arabeskçi takımda var. Şunu da belirtmek isterim bunun münebbihi benim. 1987 yılından önceki kasetleri inceleyin o zamana kadar her şey normal. Müzisyenler namelere ‘keriz’ der. 1987 yılında ilk kez ben keriz attım, hepsinin ahlakını bozdum beni taklit edecekler benim gibi okuyacaklar diye böyle rezalet bir hale getirdiler müzik sektörünü. Benim karakolda ayna var şarkımdan sonra hepsi keriz atmaya başladı. Benim ne yaptığımı anlayacak kapasitede olmadıkları için kendi yaptıklarıyla benim yaptığımı aynı şey zannettiler müzik bilgileri olmadığı için. Benim yaptığım musikinin matematiği içinde olan şeyler. O yaptı bende yaptım dediler ama onlar içine yaptı. Aksini iddia eden varsa gelsin bana konuşsun gerekli cevabı veririm.”

TARİKAT LİDERİ GİBİ KARŞILANIYORUM

“Kıymetinizi bildiler mi?” sorusuna karşılık Mustafa Keser “Son 15 yıldır evet fazlasıyla maddi manevi kıymetim bilindi. Türkiye’de Konservatuara gitmeden orada hocalık yapmış biriyim. Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Safiye Aylalar’la çalıştım. Son zamanlarda ziyadesiyle mutluyum. Nereye gitsem beni tarikat lideri gibi karşılıyorlar. Herkes sarılıyor elimi öpmek istiyor” dedi.

Kaynak: snobmagazin