Komisyon görüşmeleri dört gün dört gece süren ve baroların mevcut yapısını değiştirerek ‘çoklu baro’ sistemini öngören yasal düzenleme teklif sahibi AKP ve MHP ittifakının oylarıyla dün gece geç saatlerde TBMM Genel Kurulu`nda kabul edildi. Konuşmasında söz konusu teklife karşı duruşun “vatan savunması” olduğuna dikkat çeken CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, “Baroların bölünmesi, çoklu baro ilk sizin fikriniz değil, hep ‘FETÖ’ falan deniyor ama FETÖ’den önce, yüz yıl önce emperyalistler İstanbul'un işgalinde baroları bölmeyi düşündüler, yüz yıl sonra siz onu gerçekleştiriyorsunuz” dedi.

24 Haziran’dan beri bir mücadele içindeler

Meclis`te en çok hukukçu; hukukçuların arasında da en çok avukat milletvekili olduğuna dikkat çekerek onlara seslenen CHP’li Bakan: “Baro başkanları 24 Haziran’dan beri bir mücadele içinde. 24 Haziran’da geldiler, Mecliste bizimle görüştüler, AKP Grubuyla görüştüler, `Burada bir yasa tasarısı bile yok.` dediğiniz günlerde savunma yürüyüşü yaptılar. Ben bir hukukçu, avukat milletvekili olarak söylüyorum, başkentin girişinde yirmi yedi saat aç, susuz, gayri insani koşullarda bekletilen o baro başkanları sadece bizim meslek kuruluşlarımızın başkanı değildi. Orada bekletilenler bizim sıra arkadaşlarımızdı, üniversitede birlikte okuduğumuz arkadaşlarımızdı. Orada fiziki müdahaleye tabi tutulan baro başkanı, sadece baro başkanı değildi, bizim cübbemizi beraber giydiğimiz, avukatlık yeminimizi beraber ettiğimiz arkadaşımızdı. Burada dört gün, dört gece Mecliste sabahlara kadar bizim grubumuzdan da 100'ün üzerinde milletvekili komisyonda konuştu. Biz konuşurken kapının önünde bekleyenler, bizim, duruşma salonlarında, adliye koridorlarında birlikte, yan yana, omuz omuza duruşmalara girdiğimiz, bazen karşı karşıya, bazen yan yana olduğumuz arkadaşlarımızdı. Şu an Kuğulu Park'taki arkadaşlarımız; Cerattepe'de, Kaz Dağları'nda, Munzur Vadisi'nde doğa hakları için, çevre için mücadele eden arkadaşlarımız. İstismar edilen çocukların, evlatlarımızın yanında olan arkadaşlarımız. Kadın cinayetlerinde, kadına şiddette onların yanında olan arkadaşlarımız. Otuz yıllık, kırk yıllık avukatlar TOMA'ların arkasında, barikatların arkasında -kendiyle ilgili değil- bu halk için, bu ülkenin adaleti için, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için mücadele ediyor. Benim vicdanım sızlıyor şu an yaşanan duruma. Onun için hukukçu arkadaşlarıma söylüyorum: Sizin hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Adalet duygunuzu yitirdiniz, vicdanınızı da mı yitirdiniz?”

Savunmayı da siyasallaştırıyor

Yargının sav ve karar ayağının nasıl siyasallaştığını, bu teklifle de savunmanın siyasallaştırıldığını söyleyen Bakan: “Yargıyı siyasallaştırdınız -bunu hep anlatıyoruz- hem teorik olarak hem pratik olarak. Adalet Bakanı HSK üyesi, Bakan Yardımcısı HSK üyesi; 4 üyesini Cumhurbaşkanı seçiyor, kalan 7 üyesini buradaki grubunuzun çoğunluğuna dayanarak seçiyorsunuz. Yani doğrudan ya da dolaylı olarak 13 üyesini Cumhurbaşkanı seçiyor. Peki, bu HSK ne yapıyor? Hâkimin, savcının mesleğe kabulünü yapıyor; atamasını, terfisini, disiplin işlemini yapıyor. Sadece bunları mı yapıyor? Hayır. Yargıtay’ın tüm üyelerini HSK belirliyor, Danıştay’ın dörtte 3'ünü HSK, dörtte 1'ini Cumhurbaşkanı belirliyor. Dönüyorsunuz, Yüksek Seçim Kurulu, Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından belirleniyor. Yani yargının iki ayağını zaten siyasallaştırmışsınız, bir savunma kalmış, şimdi burada, savunmayı da siyasallaştırıyor ve Türkiye'nin tüm kurumlarını yozlaştırıyorsunuz” diye konuştu.