İzmir'in en önemli temiz su havzasından olan ve içme suyu ihtiyacının yüzde 40'ını karşılayan Efemçukuru'nda şirketin 9 yıldır yarattığı kirlilik ve yol açtığı riskler yetmiyor gibi bir de kapasitesi artırmasının kabul edilemez olduğunu belirten CHP'li Bakan, "İzmirlinin sağlıklı temiz su hakkı elinden alınamaz. Şirket, kentimizi terk edene kadar suyumuz ve toprağımız için başlattığımız mücadelemizi sürdüreceğiz. Su yaşamdır, yarındır, gelecektir. Sahip çıkacağız!" dedi.

ÇED olumlu kararı aldı

Efemçukuru altın madeninin kapasite arttırmasına ilişkin İZSU’nun açtığı davaya avukatlar ve yurttaşlardan oluşan ‘Efemçukuru için El Ele Hareketi’ sivil insiyatifi ile birlikte mücadele edeceklerini belirten CHP'li Bakan, "İzmir’in en önemli temiz su havzalarından olan ve içme suyu ihtiyacının yüzde 40'ını karşılayan Efemçukuru'nda Kanadalı Tüprag şirketi 9 yıldır altın çıkarıyor. Şirket, 9 yıllık süreçte yarattığı kirlilik ve yol açtığı risk yetmiyormuş gibi bir de kapasitesini 2,5 kat arttırmak için yaptığı başvurusuna ÇED olumlu kararı aldı. Bu kabul edilemez. İzmirlinin temiz su ihtiyacı için hukuki mücadele başlatan İZSU'nun ÇED olumlu kararının iptali için açtığı davanın 16 Ekim'de de keşfi var. Bizler, suyumuza ve toprağımıza sahip çıkmak için İZSU'nun yanında yer alarak davaya müdahil olduk. Siyasi iktidarın yaşam alanlarımızı sermayeye peşkeş çekmesine ve yaşamımızın devamlılığı için olmazsa olmaz olan suyumuzu kirletmesine artık bir son vermek zorundayız" diye konuştu.

'Altın madeni suyu kirletiyor'

Bölgenin kayaç yapısı ve işletmedeki zenginleştirme işlemi nedeniyle maden işletmesinin ağır metal kirliliği yarattığını, bu nedenle bölgenin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlendiğini, yörenin bitki ve orman örtüsünün zarar gördüğünü; madeninin yarattığı kirliliğin 2015 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki bilim insanlarının bilirkişi olarak bölgede yaptıkları çalışmalar sonrasında hazırladıkları raporla da kanıtlandığını hatırlatan CHP'li Murat Bakan, sözlerini şöyle sürdürdü: İzmirlinin içme suyunun bu madenin faaliyetleri nedeniyle kanserojen ağır metallerle kirletildiği 2015 yılındaki bilirkişi raporuyla da ortaya konmuştu. Hatta bu rapor sayesinden İzmir 1. İdare Mahkemesi tarafından firmanın istediği kapasite artırım talebi reddedilmişti. Aradan geçen bu 5 yıl boyunca maden çalıştı ve su havzasındaki kirlilik artarak devam etti. Bu yaşanmamış gibi şimdi yeniden kapasite artırımı istiyor. Bu kabul edilemez.   Çünkü tespit edilen kirlenme, bölgenin çevre sağlığını geri dönüşü olmayacak derecede bozacak ağır metal kirlenmesidir. Önce bunun farkına varmalıyız. Efemçukuru su kaynaklarının ağır metal kirlenmesine maruz kalması halinde İzmir temiz içme suyunu nereden ve nasıl temin edecek? Bu düşünülüyor mu? Elimizdeki zenginliği niçin yok ediyoruz? İzmirlilerin suyunun, toprağının kısacası  geleceğinin yok edilmesine karşı hep birlikte mücadele edecek ve bu duruma son vereceğiz. Çünkü haklıyız ve kazanacağız!

'Türkiye nüfusu 2030 yılında 100 milyona ulaşacaktır'

İzmir'in su havzası olan Efemçukuru'nda altın çıkarılmasını istemediklerini belirten CHP'li Bakan, "Yapılan bilimsel çalışmalarda da ortaya konulduğu üzere dünya genelindeki en önemli sorunların başında su  güvenliği geliyor. Ülkeler su güvenliği konusunda önemli çalışmalar sürdürürken, ülkemizin de bu sorundan bağımsız olduğu düşünülemez. Zira Türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir. Halen, kişi başına düşen su miktarı ile 'su sıkıntısı çeken ülke' olarak kabul edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu'na göre, Türkiye nüfusu 2030 yılında 100 milyona ulaşacaktır. Bu durum ise, ülkemizin 'su fakiri' olma yolunda ilerlediğini gösteriyor. Hal böyleyken elimizde son derece önem taşıyan böyle bir temiz su kaynağının altın madeni ile kirletilmesi kabul edilemez. Su fakiri olan İzmir'de içme suyu ihtiyacının yüzde 40'ını sağlayan Tahtalı Barajı ile yaklaşık 300 bin kişinin içme suyu ihtiyacını karşılayacak olan Çamlı Barajı'nın yapımına madenin hemen yanında olduğu gerekçesiyle izin verilmezken Gördes barajından su getirilmeye çalışıyor. Ancak baraj yapım sorunu nedeniyle tabanında su tutmuyor. Bakanlığın görevi, yurttaşın temiz suya ulaşmasını sağlamak olmalı. İzmir'in suyunu ranta peşkeş çekmek değil! Ne olursa olsun, İzmirlinin geleceğinin yok edilmesine izin vermeyeceğiz" dedi.