İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer’i Kemeraltı’ndaki birlik ofisinde ziyaret eden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi bir kadın başkan olarak kente kattığı değerler, önemli işler, üreticiye sağladıkları destekler için Soyer’e teşekkür etti. Köy-Koop hakkında bilgi alan Beko, bu önemli üst birliğin çalışmalarının tarladaki çiftçinin en iyi ürünü üretip, en iyi şekilde satmasına yönelik çalışmalarını taktir ve tebrik etti.

BEKO: ÜRETİCİYİ GÜÇLENDİRECEK TEŞVİKLER YAPILMALI

Kooperatifçiliğin çiftçinin örgütlenme biçimi olduğunu söyleyen CHP’li Beko, “Pandemi ile birlikte tarımsal üretimin, çiftçinin değerini iyice anladık. Çiftçinin güçlenmesi için kooperatif çatısı altında birleşmesi ve sizin başkanlığını yaptığınız Köy-Koop gibi birliklerle sesini duyurması çok önemli. Bu nedenle üreticinin sesi olduğunuz, onun adına gerekli pazarlığı yaptığınız, ihracat için yolunu açtığınız için onlar adına çok teşekkür ediyorum. Tarımda politikaların değişmesi, üreticinin güçlenmesi, üretimi bıraktırmaya yönelik değil devam ettirmeye yönelik teşviklerin yapılması, köylünün köyünde kalmasını sağlayacak teşviklerin verilmesi şart. Biz iktidara geldiğimizde bunların hepsinin yol haritası hazır ve çok başarılı bir şekilde ülkemizde tarımı şaha kaldıracağız. Sizlerin de destekleriyle üreticimiz karar alıcıların, yanlış politikaların kurbanı olmayacak. Ulu önderimiz Atatürk’ün dediği gibi köylü milletin efendisi olacak” dedi.

SOYER: HER ORTAĞIN SÖZ HAKKI EŞİTTİR

Birlik hakkında bilgi veren İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, Köy-Koop’un kooperatiflerin bir araya gelerek oluşturduğu kurumlar arası bir üst birlik olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Biz kooperatiflerin ürünlerinin daha iyi üretilmesi, aralarındaki iletişimin sağlanması, ürünlerinin pazarlanması konularında çalışıyoruz. 1965 yılında Türkiye’de ilk mandalina ihracatını yapan kooperatif Ulamış Tarımsal Kalkınma Kooperatifimizdir. Bunu Köy-Koop sayesinde yapmıştır. İzmir Köy-Koop’un hikayesi 1960’larda Mahmut Türkmenoğlu’yla başlıyor. Resmi kuruluşunu 1971’de tamamlıyor ve Ankara’da genel merkezi kuruyorlar. Genel merkez Türkiye’deki diğer Köy-Koop birlikleriyle kuruluyor. Bu çok özel özerk bir yapı çünkü biz kendi öz sermayelerimizle kurulan kooperatifleriz. Her ortak sermayesini 5’te koysa bin de koysa seçimlerde 1 oya sahiptir. Söz hakkımız eşittir.”

YEREL YÖNETİMLERLE ÜRETİCİNİN İŞ BİRLİĞİNİ SAĞLIYORUZ

Kooperatifçiliğin bilhassa küçük olan üreticinin bir araya gelip güç oluşturmasında en demokratik zemin olduğuna vurgu yapan İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, “Biz küçük üreticilerin bir araya gelerek kurduğu kooperatiflerin birliğiyiz. Pazarlamasındaki kabiliyetlerini arttırıyoruz, bakanlıkla olan ilişkilerdeki desteklemeleri biz sağlıyoruz. Aynı zamanda yerel yönetimlerin kooperatiflerle 4734 Sayılı Yasa’daki maddelere dayandırdığı, bakanlığın verdiği yetkiyle alışveriş ve iş birliklerini biz düzenliyoruz. Bizim çatımız altındaki 104 kooperatif üreten kooperatiftir. Kooperatifler yasa gereği birliğe üye olmaya mecbur değil ama bir çatı altında buluşmak kaçınılmaz oluyor. Mesela İzmir Büyükşehir Belediyesi bir toplantı yapacak, kooperatiflerle bir proje geliştirecek. Binlerce üretici ile görüşmüyor. 20 bine yakın üreticisi, 104 kooperatifi olan İzmir Köy-Koop Birliği ile görüşüyor ya da yine binlerce üreticisi olan Arıcılar Birliği ile… Bizim İzmir’in 4 bölgesinden 7 tane yönetim kurulu üyemiz var. Bölgelerindeki her şeyi bize aktarıyorlar. Birlik bakanlığın da verdiği yetkiyle yerel yönetimlerle üreticinin iş birliğini sağlıyor” açıklamalarını yaptı.

DENGEYİ SAĞLAYAMADIK VE ŞU AN HASTAYIZ!

Pandemi ile birlikte toprağın, üretimin öneminin arttığına değinen Soyer, “Bu memlekette önce toprağın ne kadar kıymetli olduğunun ve kimin sahip çıktığının bilinmesi lazım. İzmir’in farkı kırsaldaki yaşamın devam ediyor olması. Bugün Ödemiş’te üretim yapan aynı zamanda çocuğunu da okutabilen, sağlığa da ulaşabilen üretici var. Ülkenin kalkınmasında payını alabilen kırsalda yaşayan insanlar var. İzmir bunu o kadar güzel halledebiliyor ki, yüzde 45’lere yakın bir kırsal hayattan bahsediyoruz. İdeal bu. İstanbul’a bakıyorsunuz bütün memleket akın etmiş durumda ve biz İstanbul’u doyurmaya çalışıyoruz. Kar İstanbul’a yağar, trafik İstanbul’da sıkışır. Bir ülkenin bütün sorunlarını, kalkınmasını, payını bölüştürmemiz lazım eşit oranda. Zaten adalet ve denge şifa getirirmiş. Dengeyi sağlamadığınız zaman hastalanıyorsunuz. Şu an hastayız” dedi.

KADININ DAHA ÇOK SÖZ HAKKININ OLMASI GEREK

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi tarım sektöründe kadınların yaşadıkları çaresizlikler ve sorunlara da değinen Soyer, “Tarımda, kırsal alanda kadının güçlendirilmesi için yoksulluk, eğitim, sağlık, tarımsal üretim, girişimcilik, pazarlama, sosyal güvenlik gibi konularda sorunların çözülmesi için Köy-Koop'un ilk kadın genel başkanlığını yapmış bir kadın olarak sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Bu konuda da yazılı olarak gerekli Bakanlıklara hazırladığımız çalışmalarımız, taleplerimiz var. Çok hızlı, yerinde eğitim talebimiz var; bu eğitimlerle verimli doğru üretim, kadının güçlenmesine yönelik pazarlama çalışmaları, üretimin devamlılığı ve sosyal hakların sağlanması gibi konuları aktarmayı planlıyoruz. İdealim kadının tarımda söz hakkının daha çok olması. Yönetim masalarında kadınların varlığının artması çok önemli. Bunu eşitlik için arttırmak isterim. Hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliği olmasını savunuyorum. Kooperatif yönetimine seçime girdiğimizde salonda yüzlerce kooperatif ortağı erkek ve biz üç delege kadındık. İdealim; o salondaki dengenin kurulması. Kadının ürettiği ürünün nasıl pazarlanacağı ve nasıl üretileceği ile ilgili alınan bir kararda söz sahibi olmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.