Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya Diplomasi Forumu'nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ve Ukrayna krizinin ardından iki ülke arasındaki ilk üst düzey temasın, dışişleri bakanları seviyesinde dün Antalya'da gerçekleşmiş olmasının Antalya Diplomasi Forumu'nun amacına ulaşmaya başladığını gösterdiğini söyledi. Erdoğan, kimi zaman coğrafi kimi kültürel sebeplerle görmezden gelinen kriz bölgelerinin tamamında ihmallerin bedelini sadece sorumluların değil tüm insanlığın ödediğini ifade etti. Tarihin, ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür ettiğine dikkat çeken Erdoğan, ders alınmadığında sadece tarihin değil aynı zamanda acıların da tekrarlandığını, Ukrayna meselesinin bu hakikatin en son örneği olarak karşılarında durduğunu belirtti. Türkiye'nin hem Akdeniz hem de Karadeniz ülkesi olduğunu anımsatan Erdoğan, Ukrayna ve Rusya'nın Karadeniz'den komşuları ve dostları olduğunu ifade etti. ''DÜNYA KIRIM'IN İŞGALİNE SES ÇIKARMADI'' Türkiye'nin komşuları arasındaki krizin sıcak çatışmaya dönüşmesinden büyük üzüntü duyduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gerilimin tırmanarak bu aşamaya evrilmesi en fazla bizi rahatsız etti, en çok bizi endişelendirdi. Komşumuz olan bir ülkenin egemenliğine yönelik saldırgan eylemleri asla mazur göremeyiz. Kırım'ın yasadışı ilhakı başta olmak üzere Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü hiçe sayan gayrimeşru adımları Türkiye olarak reddediyoruz. Kırım'la ilgili net tutumumuzu 2014 yılından bu yana her vesileyle ifade ettim, ifade ettik, her zeminde açıkça dile getirdik. Gerek Rusya Federasyonu ile gerekse Ukraynalı dostlarımızla yaptığımız tüm görüşmelerde bu meseleyi hep gündemde tuttuk. Şimdi söylüyorum. Eğer 2014'te Kırım'ın işgaline tüm Batı, tüm dünya ses çıkarmış olsaydı acaba bugünkü tablo ile karşı karşıya kalır mıydık? ''KIRIM'IN İŞGALİNE SESSİZ KALANLAR ŞİMDİ BİR ŞEYLER SÖYLÜYORLAR'' Ama Kırım'ın işgaline sessiz kalanlar şimdi bir şeyler söylüyorlar. İyi güzel de adalet bu yerkürenin belli bir bölümünde geçerli diğer bölümünde ise geçersiz mi? Bu nasıl bir dünya. İşte ne yazık ki bu haksızlığın giderilmesi hususunda uluslararası toplum gereken hassasiyeti göstermedi, desteği vermedi. Ukrayna haklı davasında yalnız bırakıldı. İşte bugün vaktinde güçlü irade sergilenmesi halinde diplomasi ile çözülebilecek sorunların yıkıcı ve can yakıcı sonuçlarıyla yüzleşiyoruz." ''Hep birlikte biz barışın dünyasını kurmaya mecburuz, savaşın değil'' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelinen aşamada yangına körükle gitmenin, ateşe benzin dökmenin kimseye faydasının olmayacağı kanaatinde olduklarını vurguladı. Ukrayna halkının meşru mücadelesi desteklenirken bu mücadeleye zarar verecek, leke sürecek adımlardan mutlaka imtina edilesi gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, Batı ülkelerinde yaşayan Rus kökenli insanlara ve Rus kültürüne yönelik faşizan uygulamaların asla kabul edilemeyeceğini söyledi. Almanya'da bir orkestra şefinin Putin'in arkadaşı olduğu için görevden alındığını, bir başka Avrupa ülkesinde Dostoyevski'nin yayınlarının, eserlerinin yasaklandığını söyleyen Erdoğan, "Biz bunu neye benzetiyoruz biliyor musunuz Bir zamanlar Irak'ta Hülagü'nün o yakıp yıktığı kütüphaneler vardı ya aynı o döneme dönüş olarak görüyoruz. Biz yeni Hülagüler istemiyoruz. Ne demokrasi ne diplomasi ne de insanlık bunlara layık değil" ifadelerini kullandı. ''TEMENNİMİZ SİLAHLARIN BİR AN ÖNCE SUSMASI'' Türkiye olarak hem can kayıplarının önüne geçmek hem de bölgede barış ve istikrarı yeniden tesis etmek için yoğun çaba harcadıklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti: "Temennimiz itidal ve sağduyunun galip gelmesi, silahların bir an önce susmasıdır. Bugün görüştüğümüz bir dost dedi ki 'bir SİHA bizim ülkemize düştü'. Şu anda o da dinleyicilerin arasında. Bakın hiç ilgisi, alakası olmayan ülkeyi de demek ki bu silahlar vuruyor. Bu doğrultuda kriz öncesinden başlayıp bugüne kadar süren yoğun bir diploması trafiği yürüttük, 25-30'a yakın liderle görüşmelerim oldu ve devam ediyor. Aynı şekilde dışişleri bakanım ve bakan arkadaşlarımın görüşmeleri oldu, devam ediyoruz. MONTRÖ VURGUSU Yaptığımız tüm görüşmelerde olduğu gibi bugün ve yarınki temaslarımızda da çözüm tekliflerimizi muhataplarımızla paylaşacağız. Bölgemizde sulhu sükunun hakim kılınması için Montrö Sözleşmesi'nin ülkemize verdiği yetkilerin kullanılması dahil elimizden gelen her türlü gayreti göstermeye devam edeceğiz." ''SİSTEM İFLAS BAYRAĞINI ÇEKMİŞTİR'' Cumhurbaşkanı Erdoğan, güncel sorunları büyüten ve içinden çıkılmaz hale getiren esas sebeplerin gözden kaçırılmaması gerektiğini söyledi. Erdoğan, genel hatlarıyla ifade ettiği birçok meselenin gerisinde 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan, müesses nizamın bulunduğunu vurguladı. Savaştan galip çıkan 5 devletin menfaatlerini önceleyen mevcut güvenlik mimarisinin günün ihtiyaçlarına cevap vermediğini ifade eden Erdoğan, "Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkenin kaderini, Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin insafına bırakan bu sistemin adaletsiz olduğu sizlerin de malumudur" diye konuştu. Ukrayna kriziyle beraber sistemin çarpıklığının ötesinde çok daha büyük açıklarının ve yapısal problemlerinin olduğunun ortaya çıktığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çatışan taraflardan biri veto hakkına sahip daimi üye olunca, Güvenlik Konseyi'nin icbar edici rolü boşa çıkmış, sistem iflas bayrağını çekmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda alınan kararların bağlayıcı yönü bulunmadığı için de çatışmaları sonlandıracak hiçbir adım atılamamıştır. Düşünün 141 üye, o 5 üyenin içindeki bir veya iki üyeye karşı oy kullanırken netice alınabildi mi? Alınamadı. Böyle bir adalet olur mu? İşte mesele, ben diyorum ki artık daha adil bir dünyayı tesis etmek için uzun bir süredir dünya beşten büyüktür diyerek sistemin bu yönüne dikkati çekiyor, günümüz şartlarına göre reforme edilmesi gerektiğini hep söyledik, söylüyoruz. Ancak sistemin açıkları bilinmesine rağmen veto yetkisini elinde tutanlar gücü paylaşmaya yanaşmadığı için reform talepleri görmezden gelindi. ''O 5 ÜYEDEN BİR TANESİ NE DERSE O OLUYOR'' Veto hakkı olmayan geçici üyelik, bu da çok komik geliyor bana, 15 tane geçici üye, 5 tane de daimi üye. Böyle komik bir şey olur mu? Bununla nereye varılıyor? Geçici üye olmak için de o ülkeler, 'Ben de geçici üye olabilir miyim?' diye çırpınıyorlar. Çeşitli lobiler yapıyorlar, kulisler atıyorlar. Olsan ne yazar? Aynı şeyi biz de yaşadık. Hiçbir faydası var mı? Yok. Elini kaldır indir. Asıl iş o beşten bir tanesinde. O 5 üyeden bir tanesi ne derse o oluyor. Geçici üyelik üzerinden sistemin yapısal sorunlarının üstü örtülmeye çalışıldı." Türkiye gibi doğru bildiklerini yüksek sesle haykırmaktan çekinmeyen ülkelerin ise haksız, temelsiz, son derece çirkin ithamlarla susturulmak istendiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Oysa biz, dünya beşten büyüktür derken, sadece kendimiz için, kendi ülkemiz için bir talepte bulunmuyorduk. Milletimizin hakkıyla beraber tüm insanlığın hakkını, hukukunu, ortak menfaatini de savunmaya çalışıyorduk. Yaşadığımız hadiseler bize tespit ve tekliflerimizin ne kadar doğru, yerinde ve isabetli olduğunu göstermiştir. Aynı gerçeğin Güvenlik Konseyi daimi üyeleri tarafından da görüldüğünü, anlaşıldığını ümit ediyorum. Statüko yerine barışı gözetecek, beş ülkenin çıkarı yerine tüm insanlığa hizmet edecek yeni bir küresel güvenlik mimarisinin kurulması şarttır." (NTV