Depremin ardından korku ve psikolojik kaygılar meydana geldi... Son bilgilere göre, AFAD, İzmir'deki depremde can kaybının 114 olduğunu açıkladı. Depremin çok dillendirilmeyen ancak birçok kişi tarafından hissedilen bir diğer etkisi de psikolojik açıdan yarattığı olumsuzluklar. Yaşanan artçıların da etkisiyle birçok kişi korku ile hayatını sürdürmeye devam ediyor... Depremin psikolojik etkileri üzerine konuşan Psikolog İlknur Peder, “Son 6 aydır yaşadığımız korona salgını nedeniyle insanlar zaten çok yoğun kaygı yaşıyordu. Belirsizlikle baş etmede güçlük çekiyorlardı,  duyguları çok yoğundu. Dolayısıyla bu da kişilerin depresif durumlar yaşamasına neden oluyordu. Deprem de burada ikincil bir travma yaşamalarına neden oldu. Bu dönemde travma sonrası stres bozukluğu, depresyon bizim sık yaşadığımız ruhsal bozukluklar arasında yer aldı. Depremin ardından duyguları sevdiklerinizle paylaşmak çok önemli. Yaşanan duyguları bastırmak travmaya neden olabilir” diyor. Deprem insanoğlunun tarihten bu yana en çaresiz ve belki en korku veren gerçeklerden birisi. Deprem korkusu tam olarak nedir? Deprem tabi ki herkesi doğal olarak etkiledi. İnsanların öldüğü en güvenli alan bildiğimiz ve yaşadığımız evlerin üzerimize çöktüğü bir travma yaşadık. Biz insanların en büyük ihtiyacı güvende hissetmektir. Güvende olduğumuzu bilmek ve hissetmek isteriz. Bilinirlik ve bir saat sonra gece sabah nerede olduğumuzu öngörebilmek temel bir ihtiyacımız. En temel ihtiyacımız olan güvende olma duygumuzu sarsan bir olay. Bu anlamda deprem öncelikli olarak en temel korkumuzu dürtüyor. Bu korkunun psikolojik olarak çözümü için gerekenler yetişkinler için neler olabilir? İçinde bulunduğumuz duygu durumunu bastırmak yerine paylaşmamız en önemlisi yakınlarımız ve sevdiklerimizle ne yaşadığımızı konuşmak ve paylaşmak bizi rahatlatacaktır. Bastırmamak en önemlisi. Peki, yaşanan korkunun ardından ne gibi psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir? Yahut bu rahatsızlıklara sahip olan kişilerde ne gibi durumlar gözlemlenebilir? Kaygı bozukluğu, panik atak ve depresyon tabi ki stres düzeyimizi arttırıyor. Bu süreç zor. Bilinçaltımızda duygularımızın çıkmasına izin vermemiz, kendimize zaman tanımamız lazım. Kendimize biraz zaman vermeliyiz. Günlük rutinde yapmamız gereken aktiviteleri yapmalıyız. Peki, ya bu deprem kaygısı genel olarak ne gibi bir tepki uyandırabilir? Özellikle travma insanda hayatını düzene sokma duygusunu örseleyen bir duygudur. Hayatımızı düzene koymamızı gerektiren şeyleri yapmak istemeyebiliriz. Faaliyetimizi işimizi gücümüzü yapmak için kendimize esneklik tanırsak kendimize izin vererek doğru bir tutum sergilemiş oluruz. Bunun yanı sıra günlük hayatta aktivitelere yer vermeliyiz. Yavaş yavaş ama bir parça bunun için çok zorlamadan adapte etmemizde fayda var. Yetişkinlerin şuan odaklanamama, ağlama gibi semptomlar hepimizde var. İki hafta kendimize izin vermemiz gerekli. O zaman bir profesyonel destek alınması gerekebilir. Özellikle herkesin daha hassas olduğu konu ise elbette çocuklar... Böyle bir süreçte onlara karşı aileler nasıl yaklaşmalı? Çocuklar ve gençler içinde güvende hissetme ihtiyacı daha büyük bir ihtiyaç. Deprem sonrası evin yıkıldığını hasar alındığını ama yazlık evimizdeyiz yahut çadırdayız ama güvendeyiz denmeli. Anlayacağı bir dille bilimsel açıklamalara girmeden depremi anlatmalıyız. Güven duygusunu vermemiz çok önemli. Depremi anlatmak çok önemli. Yer altında bir hareketlilik oldu ve binalar ayakta duramadı gibi basit bir dille depremi anlatmak ve bu sayede kaygı azaltmak önemli. Çocuklarda ne gibi davranışlar gözlenebilir? Bu gözlenen davranışlar için neler yapılmalı? Özellikle haber izletilmemeli. Bunu öneriyoruz. Bizi bile ciddi anlamda etkileyen haberlerin görüntülerinin gözümüze sokulduğu yere maruz bırakılmaması önemli. Çocuklar yaşının gerisinde davranışlar sergileyebilir. Parmak emmek, altını ıslatmak gibi davranışlar görülebilir. Bu tarz davranışlar görülebilir. Odasına tek başına gidememek, eve girmemek gibi davranışlar gözlemlenebilir. Anne babalar bu davranışlardan dolayı endişelenmesinler. Bir kaç hafta süreçte bu davranışlar olabilir. Bunu yapma, parmağını emme, odaya tek git gibi cümleler kullanılmamalı. Zorlanmamalı çocuklar kendi duygularını tamir etmesi için zaman tanınmalı eğer bir ay sonra bu davranışlar devam ederse ebette bir problem var denebilir. Uzman desteği gerekebilir Çocuklar için ‘oyun çadırları’ kurulmalı mı? Bu çadırları bir psikolog olarak nasıl değerlendirirsiniz? Gerek çadırların olduğu bölgede gerek evde yaşayan aileler için çocukların oyun oynamasına ortam sağlamalıyız. Çadırda yaşayan çocuklar için oyun çadırı kurulması iyi olabilir. Çocuklara alan sağlamalıyız. Güvenli oyun ortamları çok önemli. Kendi akranları ve çocuklarla aktivite yapacağı ortam olması gerekli bir ihtiyaç. Normal zamanda da grup terapisi kültüre uyumlu olmuyor. Yapımıza uymuyor. Depremde de yetişkinlere uygun değil ama çocuklar için oyun çadırları ortamları oluşması çok önemli. Bunun altını çizmeliyiz. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber