Yaşanan salgın sürecinin en büyük etkilerinden biri doğanın öneminin kavranması oldu. Bu bağlamda firmalar ile uygulanabilecek yeni bir proje gün yüzüne çıktı. 12 Temmuz 2019 gün ve 30829 nolu ve  8 Nisan 2020 ve 31093 sayılı resmi gazetede yerel yönetimlerde Sıfır Atık şubesi kurulması kararı yayınlandı. Sıfır Atık Projesi’nin uygulamasında  başarı ise çok kolay geliyor. Bu sayede artık geri dönüşüm sağlanarak, doğaya sunulan atık miktarı en aza indirilebiliyor.

 ‘SIFIR ATIK OLUŞUYOR’

Uzun süren uygulamalar sonrasında projenin hayata geçirilebilmesi için gerekenleri sıralayan İstanbul Çevre Konseyi Danışman Kurul Üyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Değişikliği havuzunda bulunan Bülent Özgen, “Başarılı olunması için endüstriyel simbiyoz, kompost makinaları uygulamalarına ihtiyaç vardır. Endüstriyel simbiyoz farklı veya aynı sektöre hizmet eden bir firma veya firmaların, birbirlerine daha yakın olması gözetilerek atık paylaşımı ve hammadde ihtiyacını karşılamak adına yapılan bir uygulamadır. Adana’da narenciye yetişmektedir. Narenciyenin suyu ile meyve suyu şirketleri ilgilenirken posası kurutulunca da bunu hayvan yemi satan şirketler satın alıyor. Böylece sıfır atık oluşuyor. Endüstriyel simbiyozun sürdürülebilmesi için verimli kavramsal ve uygulanabilir sonuçların elde edilmesi doğrultusunda firmalar arası kontrol edilebilir ve güvenli iletişim gerekmektedir” dedi.

‘ÇOĞU BESİN İÇİN GEÇERLİ’

Bitkisel ve hayvansal atıkların organik gübreye dönüşmesi olayına kompost dendiğini söyleyen Özgen, “Sıfır atık projesi kapsamında, atıkların çevreye verdiği zararları azaltmak ve geri dönüşebilen malzemelerden maksimum fayda sağlamak amacıyla tasarlanan kompost makinası mutfaklardan çıkan yemek öncesi atıkların talaş veya başka bir karbonlayıcı malzeme ile belirli oranlarda karıştırılarak kompost elde edilmesini sağlayan makinedir. Bitkisel ve hayvansal atıkların, organik gübreye dönüşmesi olayına kompostlaşma denir. Kompost makinesi, yemek öncesi oluşan gıda atıklarından (sebze ve meyve vb.) toprak şartlandırıcı (kompost) elde edilmesini sağlamaktadır. Kompost cihazları, yiyecek artıkları (insan ve hayvan atıkları da dahil) etli kemikler, nişasta, kahve, balık artıkları, kirli bebek bezleri, çim artıkları, talaş, kesilmiş çim, yapraklar, evcil hayvan dışkıları, yağlı atıklar gibi çoğu organik atığın yanı sıra inek, at, tavuk, koyun, tavşan gübreleri ve septik tanklar ve atık su arıtma tesislerindeki çamuru komposta çevirir” açıklamalarında bulundu.

 ‘POTANSİYELİMİZ VAR’

Türkiye’nin büyük bir kompost potansiyeli olduğunun altını çizen Özgen, “Evde yemek yapma alışkanlığımız büyük şehirlerde bile devam ediyor, yemekler büyük ölçüde semt pazarlarından taze alınan, ambalajsız ürünler ile pişiriliyor. Dolayısıyla atığımızın yaklaşık yüzde 60’ı organiktir. Bu, gelişmiş ülkelere kıyasla çok yüksek bir oran. Akdeniz Bölgesi, dünyanın en popüler turizm bölgelerinden biri ve buna bağlı olarak büyük miktarda gıda atığı üretiyor. Çiftçilik ve hayvancılık ise yine fazla miktarda atık üreten sektörler. Bu organik atıkların yalnızca küçük bir kısmı bile değerlendirilse, ciddi miktarda kompost elde edilebilir. Daha az atık, daha az maliyet ve efor anlamına geldiği için, kentsel atıklardaki biyoatık oranının azaltılması tüm belediyelerin arzu ettiği bir durumdur” ifadelerini kullandı.

‘TOPRAK İÇİN’

Kompostun faydalarının ise doğaya ve insanlara saymakla bitmediğini söyleyen Özgen, “İnsan, hayvan ve bitki atıkların talaş veya başka bir karbonlayıcı malzeme ile belirli oranlarda karıştırılarak tepkimeye girmesi yoluyla elde edilen organik bir bileşendir. Kompost, tarım faaliyetlerinde toprağın yapısını zenginleştirmek ve düzenlemek için kullanılır. Toprağın daha iyi hava almasını, daha iyi işlenebilmesini ve su tutma kabiliyetini artırır. Kompost toprağın yapısını iyileştirir. Kompost toprağın havalanmasını sağlar. Kompost topraktaki toksinleri nötralize eder. Toprak mahsullerinin büyümesini hızlandırır ve mahsulün besin değerini artırır” açıklamalarında bulundu.

‘BİLGİ ŞART ’

Türkiye’de kullanımının tam olarak gerçekleştirilmediğini belirten Özgen,“Endüstriyel simbiyoz kavramı çoklu tedarik zincirlerinin sektörler arası döngüsel ekonomi modelinde gelişmiştir. Matriks gibi benzeri yapılarla endüstriyel simbiyoz ağının uygulanması kolay değildir. Büyük verilere dayalı endüstriyel simbiyozun faydaları, şirketler, sektörler arası ağlarda sosyal, çevresel ve ekonomik katkıları bu uygulamayı cazip hale getirmektedir. Fakat bu kavram halen daha ülkemizde yaygın olarak kullanılmamaktadır. Yapılan uygulamalar doğrultusunda 1970’den günümüze kadar uzanan endüstriyel simbiyoz için Türkiye’de hala tam bir uygulama gerçekleştirilememiştir. Bunun en büyük nedenleri olarak sanayi sektörünün endüstriyel simbiyoz hakkında bilgilendirilmemesi ve tek bir el altında toplanamaması gösterilebilir. Ayrıca yerel yönetimlere öncelikli olarak büyük iş düşüyor” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber