Deprem; bütçemizi, psikolojimizi, gündelik ve sosyal hayatımızı etkileyen çok boyutlu bir afet. Depremle baş etmeyi öğrenmek de yine çok aşamalı bir bakış açısı gerektirirken hala günümüzde depremlerin tam olarak ne zaman olacağını kestirmek söz konusu değil. Deprem gerçeğiyle ve bilinmezliğiyle yaşamak gerektiğini söyleyen İstanbul Çevre Konseyi Danışman Kurul Üyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İklim Değişikliği havuzunda bulunan Bülent Özgen, “Depremle yaşamak zorundayız. Doğa olaylarının afete dönüşmesi ‘kader’ değildir ve toplumsal acıların tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir. Afetlere karşı mücadele, insanın doğaya karşı tarihsel savaşımının bir parçasıdır. Bu savaşım ancak bilginin gücü ile kazanılabilir” dedi.

‘YİRMİ YIL’

17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerinin üzerinden 20 sene geçtiğini belirten Özgen, “Hala deprem hazırlıkları konusunda bir mesafe kat edemedik. Ülkemizin deprem ülkesi de olduğu dikkate alındığında, tedbirlerin zamanında alınması zorunluluğu doğmakta” dedi. Son dönemde 26 Haziran’da meydana gelen 5,5 büyüklüğündeki Manisa merkezli depremin, İstanbul, İzmir, Manisa, Aydın, Muğla ve Bursa’da da hissedildiğini vurgulayan Özgen, “Ardından 28 Haziran’da Marmaris’te meydana gelen depremle birlikte vatandaş büyük korkuya kapıldı. Yıkılan veya ağır hasar gören yerleşim birimlerinin fay hatları veya zonları üzerinde inşa edilmiş yerleşim birimlerinde görülmesi, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak yıllardır dile getirdiğimiz bir konuyu yeniden toplumun gündemine taşımış bulunmaktadır. ABD başta olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde fay zonları üzerine “fay yasası” düzenlemesi ile yapı yapılması yasaklanmakta, mevcut olan yerleşim birimlerinde ise kentsel yenileme çalışmaları yapılmakta ve bu alanlar bertaraf edilmekte” açıklamalarında bulundu.

‘7269 SAYILI YASA’

Türkiye’de öncelikle kentsel dönüşüm bekleyen İzmir başta olmak üzere ‘Fay Yasası’na göre hareket etmesi gerektiğinin altını çizen Özgen, “Ardından Bolu, Sakarya, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın, Muğla, Denizli, Kütahya, Hatay, Bingöl, Erzurum ve Hakkari dahil 18 kent, 80’i aşkın ilçe ve 502’yi aşkın köyümüzün içinden diri fay hatlarının geçtiği, bu yerleşim birimleri içerisinden geçen fay zonları üstünde 100 bini aşkın binanın yer aldığı ve yüz binlerce yurttaşımızın bu binalarda yaşadığı da göz önüne alındığında ülke insanının içinde bulunduğu risk daha da artmakta. Yapılan araştırmalar ülkemizde, Mw.6.0 ve üzeri büyüklükte deprem üretecek 500’ü aşkın fay hattı ve zonu tespit edilmiş olup, çok sayıda yerleşim birimin bu fay hatlarının üstüne veya hemen yakınına kurulmuş olması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin acilen 7269 sayılı yasada gerekli “Fay Yasası” düzenlemesini yaparak, aktif fay hatları veya zonları üzerine yapılaşmayı engellemelidir. Deprem kader değildir” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber