Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yaşanan korona virüs salgınının tüm dünyada önemli ölçüde bir açlık krizine dönüşebileceğine dair açıklamalarda bulunuyor. Gıda krizinin yaşanabilecek en az 55 ülke olduğu iddia edilirken, Dünya Ticaret Örgütü, tarım ve gıdada kısıtlamaların yoksulların gıdaya erişimini engelleyeceğini dile getiriyor. Bir çok ülke korona virüsün yarattığı belirsizliği öngöremediği için “olası gıda kıtlığını” diye düşünerek gıdayı satmayı düşünmüyor. Gıda kıtlığının olası etkilerini azaltmak için ‘doğru tarım politikaları’ uygulanmasının büyük önem arz ettiğine değinen Ziraat Mühendisleri Oda Başkanı Tevfik Türk, “Sözleşmeli tarım çare olmadığı gibi iklim krizi ve gıdanın metalaşarak spekülasyona konu olması gibi başlıkları da eklediğimizde gıda zincirinin kırılgan yapısı daha da belirginleşmekte” ifadelerini kullandı.

 ‘DÖVİZE BAĞLI’

Artan enflasyon ve üretimdeki bazı sıkıntılar artık vatandaşın mutfağına dek yansıyor. Aslında  tarım ürünlerin üretilmesindeki girdi maliyetlerinde olan ciddi  artışın ise girdi maliyetlerinde oluşan artışlardan kaynaklandığını belirten Türk, “Özellikle tohum, ilaç mazot ve gübrede girdilerin neredeyse tamamı dövize bağlı durumda. Dövizde artış ve dalgalanma çiftçilerin maliyetlerini artırmakta. Ancak ürünler satış döneminde iken bu fiyat artışı çiftçiye yansımamakta. Bu nedenle zamanla üretim maliyetleri satış maliyetinin üzerine çıkıyor. Böylece tarım ise sürdürülebilirlikten çok başka bir yöne doğru ilerliyor. Ayrıca devletin üretim planlamasının olmaması kimi ürünlerin fiyatlarını doğrudan etkiliyor” açıklamalarında bulundu.

‘TARIMSAL PLANLAMA’

Bazı ürünlerde sözleşmeli tarımın uygulanmasına rağmen üreticinin sözleşmenin altında fiyatlara ürünlerini sattığını ve çiftçi sayısında bir düşüş yaşandığını aktaran Türk, “Bu perspektiften bakıldığında sözleşmeli tarımda bir çare değil. Bunlara aracı sayılarının fazla oluşu, zincir marketlerin piyasalardaki hâkimiyeti, hasat sonrası kayıplar, depolama hizmetlerindeki yetersizlikler gibi yılın on iki ayına yayılan pazarlama kanalına ilişkin yapısal sorunlar ile iklim krizi ve gıdanın metalaşarak spekülasyona konu olması gibi başlıkları da eklediğimizde gıda zincirinin kırılgan yapısı daha da belirginleşiyor. Merdiven altı üretim, stokçuluk ve fahiş fiyatlar boyutu dahil uygulamaların doğru, etkin ayrıca hızlı olmasına daha çok özen gösterilmeli. Üreticiden tüketiciye kadar güven ortamına dayalı sağlıklı besin zinciri kurmak hayati önem taşıyor. Söylemler dışında somut olarak, tarım arazilerimizi koruyacak şekilde ülke düzeyinde arazi kullanım planlaması yapılmalı; korunan tarım arazilerimizde üretim miktarı artışı, ürün çeşitliliği ile üretim sürekliliğini sağlayan tarımsal üretim planlamasına geçilmeli ve tarımsal ürünlerin dış alımı  kısıtlanmalı. Girdi maliyetleri düşürülerek ürün desteklerinin artırılmasına yönelik çalışmalara derhal başlanmalıdır. Bu adımlar atılmadığı takdirde pek çok sorun şu an olduğundan daha büyük şekilde bizleri bekliyor. Bu nedenle doğru tarım politikaları uygulanmalı ve ülkemizde bu konuda acilen çalışmalar yapılmalı” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber