Hepimizin bildiği 1939 yılındaki depremde acılarla bilinen şehrimiz. Günümüz şartları içerisinde korana virüs ile mücadele önlemleri arasında pek toplu seyahatten söz edemiyoruz. Ancak bu günlerde bitecek. Seyahatlerimize tekrar başlayacağız. Elbette önce sağlık. Hepimiz alınan tedbirlere uyar isek dünyayı sarsan bu virüsten en az zarar ile kurtuluruz. Alınan tedbirler pek çok sektörü etkilese de turizm en çok etkilenen oldu. Ofisler kapatandı. Bir tek uçak bileti bile satılamaz oldu.

ERZİNCAN’DA OLMAK

1 Mart’da kaybettiğim Erzincanlı eniştem Binali Demir’e ithafen bu yazımı yazıyorum. Güzel bir insanı ani kaybetmenin derin duyguları ile. Tam da o hafta Erzincan’da olmak. Önceden yapılmış program olunca bizlerde sahne sanatçıları gibi içimiz kan ağlasa da sahneye çıkıp rolümüzü oynamamamız gerekir. Ben de o sahnedeydim işte. Ve bu güzel ilimizin güzelliklerini yaşarken bu güzel şehrin insanları tabii ki de güzel olur dedim. Şirin mi şirin ve gösterişli olan bu şehir hem tarihi hem doğası, hem insanlarının hem nefis lezzetleri ile herkesin gönlüne yerleşti.

DEPREMLER

Yaşı tam olarak bilinmemekle birlikte Erzincan, M.Ö 1050 ‘li yıllarda Hitit ve Urartular’a ev sahipliği yapmış olan bir diyar. Türkiye’nin birinci derece deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. 1939 ve 1992 depremleri en bilindikleri. Tabii ki 39 depremi diye bilinen depremin ardından yeniden ayağa kalkmış Erzincan, yaralarını sarmış ama kayıplarının acısı ve yaşanan göç olayları şehri yeniden yapılandırmış. Çok katlı binaların olmadığı sakin ve huzuru hissediyorsunuz.

TARİHLE DOLU

Bu güzel şehirde en sağlam Urartu kentlerinden biri olan Altıntepe Ören Yeri mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Ve şehir merkezine sadece 15 kilometre uzaklıkta. Abrenk Kilisesi ise Tercan ilçesinde bulunuyor. Mama Hatun Türbesi de çok önemli mimarilerinden biri. Medrese, kervansaray ve hamamları ile Erzincan sizleri bekliyor.

DOĞAL GÜZELLİKLER

Ergani Kayak Merkezi: Dünyanın ikinci Türkiye’nin birinci en uzun kayak pistlerine sahip olan bu dağda kayak yapmasanız bile gidin. Oradan şehir manzarasına bakarken telesiyej ile çıktığınız dinlenme yerlerinde sıcak saleplerinizi mutlaka yudumlayın. Nasıl huzur veren bir olduğunuzu o zaman anlayacaksınız. Gürlevik Şelalesi: Şehire yalnızca 30 kilometre uzaklıkta. Kışı ayrı güzel sarkıklarla, yazı ayrı güzel. Munzur dağları ile çerçevelenmiş bu coğrafyanın insana verdiği huzur anlatılmaz. Buz gibi sularından mutlaka içilmeli. Bölgenin en özel yerlerinden biri olan burada yaz aylarında piknik, kış aylarında ise buzul tırmanışları yapılıyor. Otlukbeli Gölü: Bu gölün dünyada eşi benzeri yok diyebiliriz. Maden sularının oluşturduğu traverten seddi bir yapıya sahip. Ve Türkiye’nin maden sodası dolumlarının çoğunu burası karşılıyor. Göl bu özelliğinden dolayı doğal anıt olarak belirlenmiş ve koruma altına alınmış. Kemah Kalesi: Hititler döneminden beri yerleşim yeri olan Kemah, Erzincan’a 52 kilometre uzaklıkta. Ünlü kalesi ise ilçe merkezini kuşatan yalçın kayaların üzerine kurulu. Kalenin ihtişamı kurulduğu doğal kütlenin niteliğinden kaynaklanıyor. Keban Barajı kıyısındaki Kemaliye: Endiçi Kalesi, Roma Mezarlığı, Topkapı Camii, Orta Camii, Hıdır Abdal Sultan Türbesi de gezilmesi gidilmesi gereken yerlerden. Erzincan’ın ilçelerinden olan İliç ve Erzincan illerimiz de Turistik Doğu Ekspresi trenlerimizin mola verdiği yerlerimizden. Adını Mustafa Kemal Atatürk’e ithafen alan Kemaliye ilçemiz de mutlaka görülmeli. Erzincan’ın meşhur döneri, satılan lökleri, kuru dutları, bademleri alınmalı. Peynirini kavurmasını da unutmayın lütfen. Kısaca o bölgeye özgü ne bulursanız alın. Unuttuğumuz tatları hatırlayın. Bu lezzetleri verdiği keyfi sizde yaşayın. Bircan Tağıl / Özel Haber