Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Dönem Sözcüsü ve Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, kentin ekolojisini tehlikeye atan 9 ayrı konuyla ilgili önemli uyarılarda bulundu. Pandemi süreciyle birlikte önemi kat kat artan temiz çevre, temiz su dengesinin korunabilmesi için acil olarak alınması gereken 13 önlemi Ege Telgraf ile paylaşan Ege Çevre ve Kültür Platformu Dönem Sözcüsü Prof. Dr. Ali Osman Karababa, "İzmir'in başlıca çevresel sorunları hava kirliliği, Gaziemir'de bulunan eski kurşun fabrikası bahçesinde gömülü radyoaktif bulaşıklı atıklar, Çamlı Barajı'nın yapılmasını engellemesi ve Tahtalı Baraj Gölü'nde kirlilik yaratma riski bulunması nedeniyle Efemçukuru altın madeni işletmesi, kentin hemen her tarafında açılan taş ocakları, plansız kentleşme, sit derecelendirmelerinde yapılan ranta yönelik değişiklikler, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı, Çeşme ve Karaburun çevresindeki rüzgar enerji santralleri, Çeşme Turizm Gelişim Projesi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan İnciraltı Bölgesi’nin iskana açılması olasılığı gibi konulardır. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre, dünyada her yıl yaklaşık 3,7 milyon kişi dış ortam hava kirliliğine, 4,3 milyon kişi ise iç ortam hava kirliliğine bağlı olarak erken ölmektedir. Bu da dünyada her 8 ölümden birisinin hava kirliliğine bağlı olduğunu göstermektedir. Hava kirliliğine bağlı ölümlerin yüzde 88'i gelişmekte olan ülkelerde olmaktadır” dedi. Karababa; “Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) 2013 yılında, hava kirliliğini akciğer kanseri nedeni (Grup 1) ve olası mesane kanseri (Grup 2B) nedeni olarak dünyaya duyurmuştur. Ülkemizde hava kirliliği önemli bir çevre sağlığı sorunudur. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği havada taşınabilen bu nedenle de solunabilen tanecikler, kükürt gazları, azot gazları gibi hava kirliliğini oluşturan temel değişkenlerin soluduğumuz havadaki miktarları oldukça yüksektir. Bu nedenle hava kirliliği kaynaklı sağlık sorunu risklerimiz fazladır. Sağlık kayıt sistemimiz hava kaynaklı sorunlara ait sayısal veri ifade etme açısından uygun değildir. Ancak eldeki kanıtlara göre Türkiye, Avrupa Birliği’nde hava kirliliğine bağlı ölümlerin en yüksek oranda olduğu ülkelerden birisidir. Erken ölen kişi sayısı yaklaşık 32 bin olarak belirtilmektedir. Türkiye'de 2017 yılında meydana gelmiş olan 30 yaş üstü (kazalar/dışsal yaralanmalar haricindeki) toplam 399 bin 25 ölüm içerisinde hava kirliliğine atfedilen ölüm sayısı, ortalama 51 bin 574 olarak hesaplanmıştır" şeklinde konuştu. EGEÇEP Dönem Sözcüsü Karababa, İzmir'deki hava kirliliğine neden olan faktörlerden bazılarını şöyle sıraladı: “Plansız sanayileşme ve sanayi tesisleri için yanlış yer seçimi. Enerji politikası belirlenmesinde yapılan hatalar. Termik santrallere sağlanan kaynak fazlalığı, enerji kayıplarının önlenmesine yönelik yeterince kaynak ayrılmaması, evsel ısıtmada niteliksiz yakıt kullanımının teşvik edilmesi ve merkezi ısıtma sistemlerinin öncelenmemesi. Pınarbaşı ve Naldöken'deki gibi yasalara aykırı şekilde kent içinde yer alan sanayi tesisleri, İzmir'in çevresinde konuşlandırılan ve rüzgarlarla atıkları kente taşınan organize sanayi bölgeleri, Kemalpaşa'da konuşlanan ve sayıları giderek artan sanayi tesisleri, kenti kuşatan ve sayıları sürekli artan taş ocakları. 2 bin 900 civarında irili ufaklı sanayi tesisinin bulunduğu ve giderek genişleyen, büyük kapasiteli yeni sanayi yatırımlarının önü açılan, yeni kömürlü termik santraller yapılan ya da yapılması planlanan, toplum sağlığı ve toplumsal tepkilerin yok sayıldığı bir alan, plansız kentleşme ve buna bağlı olarak hava koridorlarının olmaması nedeniyle kentin hava hareketlerinden yararlanmasının önlenmesi. Kentin denize bakan yüzündeki bitişik nizam yüksek yapılar, sayıları giderek artan gökdelenler, kentin kimi bölgelerinde evsel ısınmada kalitesiz kömür kullanılması, ulaşım ağında artan araç sayısı, ana arter sayısının azlığı nedeniyle trafiğin yavaşlaması. Alsancak, Bornova, Bayraklı, Gaziemir, Güzelyalı, Şirinyer gibi bazı semtlerde durma noktasına gelmesi.

ACİL ÖNLEMLER

Karababa, İzmir çapında alınması gereken acil önlemleri ise şöyle sıraladı: "Geçerli mevzuat yetkililer tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin harfiyen uygulanmalıdır. Hava kirliliği ölçüm istasyonları sayısal olarak çok yetersizdir ve bazılarının konuşlandırıldıkları yerler var olan durumu göstermekten uzaktır. Kurulu olan ve çalışan hava kalitesi ölçüm istasyonlarının, Aliağa ve çevresindeki dört istasyon verileri sistemde görünür kılınmalıdır. Hava kirliliği ölçüm değişkenleri çok sınırlıdır, PM10 ve kükürt dioksite ek olarak PM2.5, NOX, ozon, hidrokarbonlar da ölçülmelidir. Fosil yakıt lobisi ile yollar ayrılmalı, kömürlü termik santral yatırımlarından acilen vazgeçilmeli ve enerji politikamız hızla Almanya örneğinde olduğu gibi değiştirilmelidir. Yenilenebilir enerji yatırımlarında bilimsel kurallara uyulmalı, seçilen yerlerin tarım alanları, ormanlık alanlar, meralar olmaması, toplumsal mutabakat sağlanıp her türlü canlı yaşamını korumayı önceleyen bir anlayışla yatırım alanları belirlenmelidir. Küresel iklim krizinin en etkili olduğu Akdeniz kuşağında yer alan ve su kaynakları açısından henüz yeterli sayılabilen kentimizin yakın gelecekte artacak yağış düzensizlikleri ve aşırı hava olayları nedeniyle su sıkıntısı riski çok yükselecektir. Bu sorunun çözümünde önemli ve temiz bir seçenek olan ve yaklaşık 250 bin kişiye yetecek içme suyu sağlayabilecek Çamlı Barajı, Efemçukuru altın madeni nedeniyle yapılamamaktadır. Ek olarak, bu maden kentin üçte birine yetecek miktarda su sağlayan Tahtalı Baraj gölündeki suyu da kirletme riski giderek artmaktadır. Ege Çevre ve Kültür Platformu bu soruna yönelik İzmir'de yaşayanların dikkatini çekmek için paneller, televizyon programları, gazetelere ve sosyal medya paylaşımlarında bulunmaktadır. Ancak İzmirliler bu konuda yeterli duyarlılığı göstermemektedir. Bu yüzden gelecekte yaşanacak su sıkıntısı nedeniyle de şikayet etme hakları da olmayacaktır." Erman Şentürk / Özel Haber