Nihat AK/EGE TELGRAF- Son dönemde toplam mevduatta döviz hesaplarının payı yüzde 37’ye geriledi. Türkiye genelinde toplam mevduat 17,8 trilyon TL’ye ulaşırken, döviz mevduatları 6,6 trilyon TL olarak kaydedildi. Takipteki tüketici kredilerinde ise İzmir, Ankara’yı geride bırakarak ikinci sıraya yerleşti. Döviz mevduatlarının en yüksek olduğu ilk 10 il arasında yer alamayan İzmir, ekonomistlere göre borç sarmalından bir an önce çıkmalı.
İZMİR’DE KISIR DÖNÜĞÜ
İzmir’in Türkiye’nin en önemli kentlerinden biri olmasına rağmen, son yıllarda ekonomik açıdan ciddi zorluklarla karşı karşıya kaldığını vurgulayan ekonomist Dr. Osman Sirkeci, “İzmir’de emekli nüfusunun yüksek olması, kentin ekonomik yapısını doğrudan etkiliyor. Emekliler, sabit ve düşük gelirleriyle geçinmekte zorlanıyor. Bu durum, emeklilerin kredi kartı borçları ve tüketici kredilerine yönelmesine neden oluyor. Ancak bu borçlanma, uzun vadede sürdürülebilir değil. Emekliler, borçlarını kapatmak için yeni borçlar alıyor ve bu durum bir kısır döngüye dönüşüyor.Emekçi kesim de benzer bir durumla karşı karşıya. İzmir’de çalışanların maaşları, insanca yaşayabilecekleri bir seviyede değil. Düşük gelirli emekçiler, hayatta kalabilmek için borçlanmak zorunda kalıyor. Bu durum, hem emekli hem de emekçi kesimin finansal güvenliğini tehdit ediyor. İzmir’in ekonomik yapısı, emekli ve düşük gelirli emekçilerin borçlanma eğilimi nedeniyle sürdürülebilir olmaktan uzaklaşıyor. Borçlu bir kent olmak, tüketim harcamalarını kısıtlıyor ve ekonomik büyümeyi engelliyor. Ayrıca, tasarruf yapılamaması, kentin gelecekteki yatırımlarını da olumsuz etkiliyor” dedi.
YEREL DİNAMİKLER
İzmir’in ticaret, tarım, turizm ve sanayi alanlarındaki gücünün kentin yeniden canlanması için büyük fırsatlar sunduğuna vurgu yapan ekonomist Sirkeci, “Doğru politikalar ve yerel dinamiklerin harekete geçirilmesiyle, İzmir ekonomisi yeniden ayağa kalkabilir ve Türkiye’nin önde gelen ekonomik merkezlerinden biri haline gelebilir. Özellikle merkezi iktidarın, İzmir’e yönelik yatırım ortamı oluşturması ve kentin üretim kapasitesini artıracak teşvikler sağlaması büyük önem taşıyor.İzmir’deki KOBİ’ler ve yerel ekonomik faaliyetler desteklenerek, istihdam olanakları artırılmalı. Özellikle gençler ve kadınlar için yeni iş imkanları yaratılmalı. İzmir, turizm potansiyelini daha iyi değerlendirmeli. Özellikle kültür turizmi ve sağlık turizmi gibi alanlara yatırım yapılmalı” ifadelerini kullandı.
ÜÇ KESİM DE BORÇLU
İzmir’in borçluluk oranlarının yüksek olmasının temelinde, kentin sosyal ve ekonomik yapısındaki değişimlerin yattığına dikkati çeken ekonomist Prof. Dr. Hüsnü Erkan ise, “İzmir’de üç ana kesim öne çıkıyor. Tüccarlar, emekliler ve düşük gelirli emekçiler. Her bir kesimin borçluluk dinamikleri farklı. Tüccarlar, tasarruf yapmak yerine nakit akışını ticaretlerini büyütmek için kullanmayı tercih ediyor. Bu durum, tüccarların borçlanma eğilimini artırıyor. Ayrıca, tüccarların birikimlerini konut gibi varlıklara yatırması, likidite sorunlarına yol açabiliyor. Emeklilerin borçlanma eğilimi, İzmir’in takipteki kredilerde ikinci sırada yer almasının önemli bir nedeni. Asgari ücretle çalışan veya düşük maaşlı işlerde çalışan kesim, artan yaşam maliyetleri karşısında borçlanmak zorunda kalıyor. Bu kesim, tasarruf yapma imkanı bulamadığı için sürekli borçlanma döngüsüne giriyor. Muhafazakar kesimlerin yoğun olduğu Anadolu kentlerinde, insanlar daha çok altın ve döviz gibi varlıklara yatırım yapmayı tercih ediyor. Ancak İzmir’de bu davranış kalıbı daha az görülüyor. Bu durum, İzmir’in döviz ve altın tasarruflarının neden düşük olduğunu açıklıyor” şeklinde konuştu.
BORÇ SARMALINDAN ÇIKILMALI
Borçlu bir kent olmanın şehrin ekonomik istikrarını tehdit ettiğine vurgu yapan Prof. Dr. Erkan, “İzmir’de motivasyon kaybı var. Yatırım ortamı yok. Ulaşım ağlarındaki eksikler nedeniyle adeta kent Anadolu’dan koparılmaya çalışılıyor. Kentin potansiyel gelişimi teşvik edilmiyor. Kaynakların yanlış dağıtımından ekonomi olumsuz etkileniyor. İzmir ticaretinin daha akışkan ve dinamik olması sağlanmıyor. Teşvikler hak edene verilmiyor. Keyfi kararlar İzmir’in yenilikçi ve yaratıcılığını yok ediyor. Merkezi iktidar bu kentte yatırım iklimi oluşturmuyor. İzmir’deki sivil toplum örgütleri, sanayi odaları ve ticaret birlikleri, kentin ekonomik kalkınması için ortak projeler geliştirmeli. Yerel yönetimler de bu sürece aktif olarak dahil olmalı. İzmir’in halkı bir an önce bu borç sarmalından kurtarılmalıdır” ifadelerini kullandı.