Uzun yaz tatilinin ardından yaklaşık 19 milyon öğrenci ve 1 milyonu aşkın eğitimci ders başı yaptı. Pandemiyle geçen son iki yılın yüküne bir de ekonomik sıkıntılar eklenince bu eğitim senesinin başında gündeme gelen ilk konulardan biri sağlık oldu. Öğrencilerin korona virüse karşı bağışıklık kazanmadan okulla başlamasının salgın açısından riskli olacağının altını çizen İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak, sağlıklı beslenme konusunda da dikkatleri çekecek açıklamalarda bulundu. 20 milyonluk bir nüfusun her sabah evinden çıkıp toplu ulaşımı kullanarak okullarda bir araya geldiğini hatırlatarak açıklamalarına başlayan Prof. Dr. Kaynak, “Bu nüfusun önemli bir kısmını da henüz aşılanmayan 7 ila 11 yaş grubu oluşturuyor. Kendileri belki hastalık geçirerek bağışıklık elde etmiş olabilirler ancak sonuç itibariyle bilimsel açıdan baktığımızda aşısız ve Kovid 19’a karşı savunmasız. Ekim ayından itibaren havaların da soğumasıyla kış dönemine geçilecek. Soğuk algınlığı, nezle ve grip dönemi başlayacak. Dolayısıyla Kovid 19 ile diğer viral enfeksiyonlar birbirine karışabilecek ortamı bulacak. Bu hastalıklar, okulda eğitimi aksatacak salgınlara da yol açabilir. Okul hayatında çocukların birbirlerine ve sonrasında da evlerine bu tarz virüsleri taşıma olasılığı yüksek. Bunun için okulların kapatıldığı dönemden itibaren 12 yaş altının aşılanması çağrısını yapmıştık fakat herhangi bir önlem alınmadı. Böylesi durumlarda başta öğretmenler ve veliler olmak üzere Sağlık Bakanlığı ile iş birliği yaparak okullarda hem maske dağıtılması hem hijyene dikkat edilmesi hem de havalandırma çalışması yapılması gerekiyor. Öğretmen ve öğrencilere eğitim verilmesi ve sağlık otoritelerinin bu konuda çalışması lazım” dedi. ‘BÜTÜN HAYATI ETKİLER’ Çocukların beslenme sorunlarına ilişkin açıklamalarda da bulunan Başkan Kaynak, şunları aktardı: “Her ay belirli sendikalar hesaplama yapıyor ve dört kişilik bir ailenin açlık ve yoksulluk sınırını ortaya koyuyor. En son dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 6 bin 839.64, yoksulluk sınırı ise 22 bin 280 lira olarak açıklandı. Türkiye’de çalışanların yarısından fazlası açlık sınırının altında kalan bir ücret alıyor. Böyle bir ailenin okula göndermek zorunda olduğu çocuğun ne kadar beslenebileceğini de bu rakamlardan görüyoruz. Türkiye’de şu anda bir açlık sorunu var. Toplumun önemli bir kısmı artık ‘Açız’ kelimesini söz gelimi ifade etmiyor. Aileler aç olduğu için çocuklar da aç. Ancak çocuk açlığı demek hayatı kronik olarak etkileyen bir süreci işaret ediyor. Eğer çocuklar yeteri kadar beslenmiyorsa; yeteri kadar protein alamıyor, sağlıklı yiyecekler tüketmiyorsa, bu sadece o günkü yaşam şartlarını değil, ilerideki bütün hayatını etkileyecektir. Beyin gelişimini, zekasını, değerlendirme kapasitesini etkileyecektir. Türkiye, açların ülkesi haline getirilmiştir. Burada da maalesef en ağır hasarı okul çağındaki çocuklar görmektedir.” Birçok çocuğun eğitim hayatı boyunca yiyecek ve içeceğini arkadaşlarıyla bölüşmek zorunda kaldığının da altını çizen Kaynak, “Açlık, tek başına her türlü gelişme bozukluğuna yol açar. Bunun yanı sıra bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle yeteri kadar dengeli beslenmeyen insanlar her türlü hastalığa açık olur. Okul çocukları bu tür risklere ne yazık ki çok açık” dedi. ‘GELECEĞE HAZIRLANMALI’ Son olarak, Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olduğunu ve bu nüfusun korunması gerektiğini sözlerine ekleyen İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Kaynak, “Bu genç nüfusun hem bedensel hem de ruhsal gelişimini sağlayacak beslenme ve eğitim düzeyi bir an evvel oluşturulmalıdır. Bu çocuklarımızın koruyucu sağlık sisteminden yeteri kadar yararlanması sağlanmalıdır. Hem sağlık hem de eğitim sistemine çok daha ciddi paylar ayırılmalıdır. Çünkü eğitim ve sağlık nesillerin hakkıdır. Toplumun sağlıklı bir geleceğe hazırlanması şarttır” diye konuştu. Yağmur Daştan / Özel Haber