İZEKO Yönetim Kurulu ve Anahtar Emlak Ofisi Sahibi Emre Gülşen, koronavirüs salgınının sektöre olumsuz etkilerinin yanı sıra öğretici ve dönüştürücü yönlerinin de olduğunu söyledi. Gülşen, şehir merkezlerindeki sıkışmışlığın insanların artık daha net bir şekilde gündeminde olduğunu belirterek, “Şu anda bizim firma olarak Ayrancılar ve Çandarlı’da yürüttüğümüz iki projeye ilginin sürdüğünü belirtmem gerek. Bu ilgi sadece İzmir’den değil; farklı şehirlerimizden ve farklı ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızdan da geliyor. Bunun ilk nedeni İzmir’in Türkiye’nin parlayan bir yıldızı olması, ikinci nedeni de salgın sürecinin şehir merkezlerindeki sıkışmışlığın zararlarını insanlara net bir şekilde öğretmiş olmasıdır” dedi. Gülşen, salgın döneminden önce de yaşanan depremlerin sektörde yeni arayışları hızlandırdığının altını çizerek, “Bir kere insanlar depreme karşı dayanıklı ve deprem yönetmeliğine uygun binalar aramaya başladı. Şehir merkezlerinde eskimiş ve iç içe alanlarda yapılmış binaların tehlikesi kendini hissettirdi. Bizim yürüttüğümüz Ayrancı Konutları ve Çandarlı’daki projemize salgın öncesi de bir ilgi vardı. Açıkçası hem İzmir dışından hem yurt dışından bir ilgi görüyoruz. Tabii, akın akın bir konut satışı söz konusu değil; ancak ileride ne yapmamız gerektiğini bize işaret ediyor” diye konuştu.

KÖYÜMÜZE GERİ DÖNELİM

Gülşen, koronavirüs salgınında insanların sıkışmışlık duygusunu yaşamış olmalarının onları daha geniş ve toprağa dokunabilecekleri alanlara ilgisini arttırdığını söyleyerek, “Salgın günlerinde şehir merkezinde insanlar en fazla balkonu kullanabildi. Oysa sahillerde veya sayfiye alanlarında bahçe dahil farklı alanlar kullanılabiliyor. Ayrıca yaşam alanları içindeki komplekslerden faydalanmaları mümkün olabiliyor. Toprağa dokunabiliyorlar. İnsanların ‘hadi köyümüze dönelim’ sözünü daha çok sarf ettiklerini söylemek yerinde olur” sözlerine yer verdi. Sektörün salgın sürecinde sıkıntılar yaşadığının bir olgu olduğunun vurgulayan Gülşen, “Açıkçası ikinci el ve şehir merkezindeki satışlar konusunda bütün meslektaşlarımızın sıkıntıları var. Bu anlamda tabirim yerindeyse bütün yumurtaları aynı sepete koymamak gerektiğini sektörümüz gördü. Bu nedenle yeni projelerin de içinde olduğu bir çalışma alanı yaratmanın daha doğru olduğunu söyleyebilirim” görüşünü aktardı. Gülşen, sayfiye yerleri için Fransa, Almanya, Hollanda, Arnavutluk gibi ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlardan da talep aldıklarını ifade ederek, “İzmir, her koşulda parlayan bir yıldız olmaya devam edecek. Ancak, ülke için ülke dışından bize ulaşan talepler sayfiye alanlarında daha tercih edilir olacağını gösteriyor” dedi.

ONLİNE SEMİNERLER

Salgın sürecinde İZEKO ve firması adına online seminerler gerçekleştirdiklerinin altını çizen Gülşen, sektörün gelecekte dijital ortamla daha iç içe hareket edeceğini belirtti. Gülşen, şöyle konuştu: “Salgın sürecinde zoom başta olmak üzere dijital ortamlarda toplantı yapabilme imkanı veren uygulamaları kullandım. Çalışmalarımızın takibi ve sunumu dijital platformlara kaydı. Daha önce bir toplantıya gitmek için yaptığımız hazırlık ve geri dönüş hesap edildiğinde 5-6 saatimizi alıyordu. Bu uygulamalarla zamanı çok daha iyi kullanır bir hale geldik. Öte yandan bizim yaptığımız sunum ve eğitimler kaydedildiği için tekrar tekrar izleme şansımız oluyor. Tabii her şeyin dijital olması mümkün değil; ama faaliyetlerimizi hızlandırması açısından bu uygulamayı önemli buluyoruz.” Gülşen, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün salgın öncesinde de gündeminde olan “web-tapu” uygulamasının bu süreçte daha hızlı ve yaygın şekilde uygulanır hale geldiğini kaydederek, şöyle konuştu: “Web-tapu uygulaması bir randevu noktası haline geldi. Daha önce sabah saatlerinde tapuya evrakla gidiyorduk. Zaman ve mesai kaybı yaşıyorduk. Şimdi sadece tarafların imzaya gittiği bir sisteme döndük. Bu 6-7 yıldır konuşulan bir uygulamaydı. İZEKO Başkanımız Mesut Güleroğlu’nun da öncülük ettiği önem verdiği bir konuydu. Şu anda yetki belgesi almış bütün emlakçılar bu uygulamadan faydalanabiliyor.” Mazlum Vesek / Özel Haber