Enflasyon eylül ayında TÜFE'de yüzde 0.97 arttı. Yıllık bazda TÜFE yüzde 11.75, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 11,47 artış gerçekleşti. Tüketici fiyatları bazında eylülde en yüksek fiyat artışı yüzde 18,65 ile patlıcanda gerçekleşirken, en çok ucuzlayan ürün yüzde 22,07 ile limon oldu. Eylül ayında fiyatı en çok artan ilk 10 üründen yedi tanesi gıda ürünleri olurken, son bir yılda mercimeğin fiyatı yüzde 48, kuru fasulyenin fiyatı yüzde 35 arttı. Yine son bir yılda, bulgur, pirinç, makarna, yumurta gibi her sofrada bulunan temel gıda ürünlerine gelen zamlar ise çift haneli rakamlara ulaştı. Pirinç yüzde 13.89 zamlanırken bulgurun fiyatı yüzde 19.68 arttı. Yumurtada yaşanan artış ise yüzde 30’u geçti. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Fatih Özden, “Bu veriler Türkiye’nin çift haneli enflasyon oranlarına dönüş yaptığını göstermektedir. Asgari ücretli çalışan için bu enflasyon rakamları geçimin zorlaşacağı anlamına gelir” ifadelerini kullandı.

‘KURLAR BELİRLEDİ’

Aylık bazda en fazla fiyat artışının yaşandığı ürünlerin ‘tarım ürünü’ olduğunu ve bu durumun vatandaşı zora koşacağını belirten Özden, “Enflasyon sepetinde yer alan ürünler içinde aylık bazda en fazla fiyat artışı yaşanan 20 ürünün ilk yedisi patlıcan (% 18,65), sivri biber (% 16,83), muz (% 13, 73), dolmalık biber (% 13,44), kuru soğan (% 9,76), taze fasulye (% 9,60) ve kabak (% 9,04) gibi tarım ürünleridir. Eylül ayı için bir değerlendirme yapıldığında gıda fiyatları üzerinde özellikle mevsim etkisinin ve döviz kurlarının belirleyici olduğu söylenebilir” dedi.

DIŞA BAĞIMLI TARIM

Bir yandan yazlık ürünlerin üretiminin azalması, buna karşılık kışlık ürünlerin ise henüz piyasaya çıkmadığı bir dönem olması nedeniyle, mevsim etkisiyle fiyat artışlarının yaşanabildiği bir dönem olduğunu ifade eden Türk, gıda fiyatlarında yaşanan artışa bakıldığında mevsim etkisinden çok asıl üzerinde durulması gereken nokta döviz kurunda meydana gelen artışlar olduğunu söyledi. Yazlık ürünlerin son mahsullerinin tüketildiğini söyleyen Özden, “Yazlık ürünlerin ekiliş zamanı olan mart-nisan aylarından itibaren döviz kurunun önlenemeyen yükselişi, bir taraftan dışa bağımlı olunan gübre, ilaç, mazot, yem gibi girdi fiyatlarına yansıyarak yurtiçi üretimi daha maliyetli hale getirmiş, diğer taraftan üretim açığı bulunan ve yine doğrudan ithal edilerek karşılanan tarım ve gıda ürünlerinin perakende fiyatlarının artmasına neden olmuştur” diye konuştu. Önceki yılın eylül ayı verilerine dayanarak kıyaslama yapan Özden, “Örneğin bir önceki yılın eylül ayı ile karşılaştırıldığında ithalatçı olduğumuz ürünlerden mercimeğin fiyatı % 48,9, kuru fasulyenin fiyatı ise % 35,7 artmıştır. Yine büyük oranda ithalat ettiğimiz yağlı tohumlardan elde edilen mısırözü yağının fiyatı % 25,6, ayçiçek yağının fiyatı % 21,1 artmıştır. Bir başka deyişle Türkiye sadece girdileri, tarım ve gıda ürünlerini değil enflasyonu da ithal eder hale gelmiştir” açıklamalarında bulundu.

‘VATANDAŞ ETKİLENECEK’

Gıda zincirinin kırılganlaştığını savunan ve mağduriyeti yaşayacakların yine vatandaş olacağını dile getiren Özden, “Tüm bunlara aracı sayılarının fazla oluşu, zincir marketlerin piyasalardaki hâkimiyeti, hasat sonrası kayıplar, depolama hizmetlerindeki yetersizlikler gibi yılın on iki ayına yayılan pazarlama kanalına ilişkin yapısal sorunlar ile iklim krizi ve gıdanın metalaşarak spekülasyona konu olması gibi başlıkları da eklediğimizde gıda zincirinin kırılgan yapısı daha da belirginleşmektedir. Böylesi bir ortamda en büyük mağduriyeti ise söz konusu maliyet artışlarını satış fiyatlarına yansıtamayan örgütsüz çiftçiler ile yüksek perakende fiyatlarıyla yüz yüze kalan tüketiciler yaşamaktadır. Özellikle geçimi ücretli emeğe dayanan ve büyük bir bölümü asgari ücretli olan tüketiciler, harcama kalemleri arasında oransal olarak en yüksek paya sahip olan gıda ürünlerindeki fiyat artışlarından olumsuz etkilenenlerin ve üzülenlerin başında gelmektedir” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber