Belki fıtratı, belki savaşçı ırkının özelliği, belki fetih geleneği belki de ‘Büyük başın derdi büyük olur’ sözünün gereği Türk milleti dünya üzerinde en çok göçe maruz kalmış milletlerin başında gelir. 8-9 bin yıla dayanan Türk tarihinde sayısız göç, sayısız hüzün ve sayısız acı yaşanmış. İşte Bosna Hersek, Karadağ, Serez ve Midilli göçmenlerinin yurt edindiği Ayvalık’ın ünü Türkiye’ye yayılmış Küçükköy’ünün insanlarının yazdığı yürek burkan göç hikâyesini anlatan şiirle başlamak istedim satırlarıma:

GÖÇÜN USTASI OLMAK’

Göç ne demek? Bir çiçeği köklersin, toprağını silkelersin, Götürür bir başka köşeye dikersin, göç bu demek. Başka toprak, başka ülke, başka dil, köklendiğin topraktan sökülmek demek. Hasret demek, göç. Komşuların, anıların geldiğin yerde kalır. Sudan çıkmış, balığa dönersin. Yine de balık toprakta köklenir Bizim Küçükköy'de Serez, Karadağ, Midilli göçmenleri hep bilir birbirlerini. Göç ne demek bunu iyi bilir. Biz biliriz, olmuşuzdur göçün ustası, ama siz bilmeyin, kimsecikler bilmesin kalbini. Çünkü kardeşlik göçtüğün yerde kalıyor, gelmiyor... Sorarsanız köyümüz insanına, eski insanlarına Nedir göç diye, gülümseyerek anlatırlar Yine de bir hüzün saklıdır o gülümsemede Bunu da ancak Mübadil anlar.

Acı ve kalplerde iz bırakan her bir mısrası üzüntüyle harmanlanmış bu şiirin yazıldığı Küçükköy’ün tarihine bir göz atalım. Hangi kaynaktan mı? Tabii ki Küçükköy’deki Ayvalık Belediyesi’ne ait Göç Müzesi’nden alınan bilgilerle:

FATİH’İN EMANETİ

Küçükköy 1462'de kurulmuş, Fatih Sultan Mehmet korsanlardan, prenslerden bıkmış. Midilli'yi almaya karar vermiş. Adayı alınca kaleye 2 bin kadar yeniçeri ve 300 kadar da azap muhafızı yerleştirmiş. Ada yeniden korsanların ve başkalarının eline geçmesin diye şimdiki '' Küçükköy'ün olduğu yere yeniçeriler yerleştirmiş. Böylece köyün ismi yeniçeri anlamına gelen 'Yeniçarhion' omuş...'' Zamanla yönetim Rumlar'a geçmiş. İsim pek değişmemiş. Helen aksanıyla söylenir olmuş, 'Yaniçarhion'. Sonra göçler başlamış. İlkin 1893'de Kırım Savaşı nedeniyle yurtlarında rahatsız olan Müslüman Boşnaklar gelmiş. 1912-1922 arasında farklı nedenlerle göç sürmüş. O gün bugün burası 'Küçükköy' diye anılır. Küçükköy de şimdi 'Boşnak' dediğimiz Balkanlar'dan gelen Müslümanlar, 'Adalı' tabir edilen Midilli'liler biraz da Serezli var... Memleketinden kopup gelen herkes gibi, geleneklerini bırakmadan yaşamışlar Küçükköy'de. Sütçü sütünü satarken 3 dilde bağırırmış. Ana dili Rumca, ikinci dili Türkçe olan köy halkı hala Türkçe'yi kırık konuşur, ana dilini ise sular seller gibi...

KÖY İNSANINA BİR BAKIŞ

Balkanlar'ın dağlık kesiminde yaşayan bu insanlar burada da kaçınılmaz olarak çiftçilik yapmışlar. Mübadele sonrasında hane başına 20 ağaç zeytin, 6-9 dilim tarla verilmiş. Verimli toprakları, yumuşak iklimi sayesinde dikilen tutar, boy veren ürün dökermiş. Zeytini, üzümü, meyvesi meşhur. Ama eski günlerde dağ tepe bağlıkmış. 4 şaraphane olduğunu söyleniyor. Sahil boydan boya bahçedeymiş. Bu bahçeleri yapmak için toprak taşınarak bereketli hale getirilmiş. Bölgeye sebze meyve hep Sarımsaklıdaki bu tarlalardan gidermiş. Bir rivayete göre bugün Sarımsaklı dediğimiz yer de, yabani sarımsak tarlalarından almış adını. Anlatılanlara göre 1900'lerin ikinci yarısında 3 bin küçükbaş, 2 bin büyükbaş hayvan varmış. Yöresel adetler: Şükran Hayırı Yeni gelen güzel güne , denilen bir şükran günü var imiş eskiden. Uzun zaman ara verilen bu etkinlik birlik beraberlik için şükür hayrı, hayata minnet, yaşamaya ve neşeye çağrı. Her yıl mayıs ayında yine herkes yemeklerini getirir ortak masalar kurulurmuş köyün meydanında. Baharın müjdecisi: Hıdırellez Hızır İlyas buluşması o kutlu gün, eskiden değirmenlerin olduğu tepenin eteklerinde kutlanırmış, toplulukta. Orada keşkek kazanları kurulur, hep birlikte yenilirmiş doğanın ve baharın yenilendiği kutlanırmış. 5 Mayıs gecesi Hızır her haneyi yokluyor, insanların dileklerine ve gönlünden geçene kulak veriyor. Köy halkı martaval çömleğine dilek atıyor, dilekler kilit altına alınıyor, gül dalına gönül dilekçeleri asılıydı. Sabah bu mektuplar suya salınırken çömlekteki dilekler, maniler eşliğinde bir bir açılıp okunuyor. Kimden geldiğinin ipucu varsa eğer, ona bir güzel okuntu attırılıp gönlü hoş ediliyor.  O gün yeşillik yenip, kırlara çıkılıyor. Kır çiçekleri demek edip, pınar sularına ıslıyorlar. Bu suları evin eşiğine, odalarına serpip, birazını içip, demeti kapı üstüne asıyorlar. İyi geliyor, bereket oluyor... Akşamına büyük bir ateş yakılıp, üzerinden atlanıyor. Ancak Küçükköy’de Hıdırellez, Balkan ülkelerindeki özellikle Bosna Hersek’teki Teferiç şenlikleri gibi bir başka kutlanıyor. Geleneksel giysileriyle kutlama yapan köy gençlerini görmek ise bir başka güzel.

İstiklal Savaşı’nın kahramanları

Yunanlılar İzmir'in ardından 28 Mayıs 1919'da da Ayvalık'a çıktılar. Karaağaç bölgesinde bulunan 172. Alay buna karşı koyarak ilk kurşununu attı. Cumhuriyet'in kuruluşunu hazırlayan bu süreçte Küçükköylüler'in büyük emekleri var.

Şeytan Sofrası

Küçükköy’den başka nereleri gezsek diye düşünenler için biçilmiş kaftandır, Şeytan Sofrası. Ayvalık’ın 8 kilometre güneyine düşer Murat Reis’ten ayrılan yol izlenince, bütün adaların ve Midilli’nin görüş ufkunuza düşeceği bir doğa harikasıdır. Sönmüş bir volkandan kalan lav birikintisiyle oluşmuş yuvarlak tepe, sofrayı andırır. Üzerine Şeytan’ın ayak izi olduğuna inanılan insanların madeni para atarak dilek biriktirdiği kocaman bir çukuru vardır, ya sahiden şeytanındır ya şeytan akıllı birinin yaptığıdır. Sözüm ona buraya ayak basan şeytan Midilli’ye de öbür ayağını atıp, sıçramak isterken, cebindeki bozuk paraları suya dökülmüş, onlardan da adalar oluşmuş… Öylesine inanılır bu mite ve öylesine medet umulur ki, şeytandan bile, ayak izinin çukurunu parayla doldurmak yetmez, bütün ağaçlara çaput bağlanır, yaprak yeşili silinir, dilek rengi olur bütün ağaçlar. Şeytan sofrasına çıkmak için en çok gün doğumu ve batımı yeğlenir.

AYVALIK’I İHMAL ETMEYİN’

Ege Bölgesi’nde yaşayan ve imkanı olan tüm insanlarımızı Ayvalık ve değerlerini görmeye davet ediyorum tüm kalbimle. Kültür dolu, dünya gailesinden uzaklaşabileceğiniz, sıkıntıları, yorgunlukları ve kalbinizdeki kırıkları geride bırakabileceğiniz bir diyar Ayvalık. Gördüğüm kadarıyla da oldukça temiz ve düzenli. Yani tam bir tatil cenneti. Hakan Serbest/Özel Haber