Mersin'in Erdemli ilçesinde yaşayan hayvan hakları savunucusu ve oyuncu Semih İğdigül üzerinde şiddete uğramış sokak hayvanlarının fotoğrafıyla 'Yaşamak istiyoruz' yazısı bulunan yeleği ve çantasıyla 15 Mart tarihinde hayvanlara eziyete ‘dur’ demek için yaya olarak Mersin’den İzmir'e doğru yola çıktı. Bir ayı geçkin bir süredir yüzlerce kilometreyi tek başına kateden İğdigül “İşkencelere, katliamlara, kol bacak kesmelerine, tecavüzlere, her türlü kötülüğe dikkat çekmek için bu yürüyüşü planladım. Her yerde nefret, şiddet, öfke, kin var. Ben sevgi, vicdan ve merhametle yollardayım.” dedi.

‘ANNEME ŞİKAYET EDECEĞİM’

Yaklaşık 1,5 ayda bin kilometrelik yolu yürüyerek İzmir'e ulaşmayı hedefleyen İğdigül, “Önce Ankara’ya yürümeyi düşündüm. Orada Sayın Cumhurbaşkanımızla, Sayın İçişleri Bakanımızla ve ilgili kurumlarla görüşmeyi deneyecektim. Sonrasında kendime muhatap bulamayacağımı hissettim. Beni onlarla görüştürmeyeceklerdi. Fikrimi değiştirip bir süre önce İzmir’de sokak hayvanları için açlık grevi yapan ve bu grevin 27’nci gününde rahatsızlanarak devletin de verdiği sözlerin etkisiyle grevi bırakan Muharrem Akburak ile görüşmek ve onu da yanıma alarak özel bir bakımevinde kalan alzheimer hastası annemi ziyaret etmek için İzmir’e yürümeye karar verdim. Anneme hayvanları her türlü işkenceye maruz bırakan bu kötü insanları şikayet edeceğim. Amacım bu. Onlar sadece bir kap yemek, bir kap su ve bir yudum sevgi istiyorlar. Onlar yaşamak istiyor. Biz de onları yaşatmak istiyoruz. Dilleri yok ama hisleri ve duyguları var. Bu hayvanları artık mal olarak görmeyelim. Bunlar oyuncak değil. Bunlar karne hediyesi değil. Bunlar sağa sola atılacak şeyler değil. Can bunlar can. Can olduğu için bu kanunun da artık bir an önce bizim şartlarımızla değişmesini istiyoruz. Onlara sahip çıkmalıyız. Bizim mücadelemiz tüm hayvanları yaşatmak için devam edecek. Benim kolum, bacağım, ayağım, tırnağım kopsa da yola devam diyorum. Bana dediler ki annen dediklerini anlamaz. Olsun ben biliyorum ya dedim. Bu aslında bir protestodur. Anlayana diye bir tabir var. Bu nedenle İzmir’e yürümeye ve Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmeye çalışıyorum ” diyerek yürüyüşünün amacını ortaya koydu.

CAN DOSTLARA ADANAN 10 YIL

Bu yürüyüş onun hayvan hakları için gerçekleştirdiği tek etkinlik değil. İğdigül, “Ben 2015-2016 yılları arasında hayvan katliamlarına ‘Dur’ demek üzere “Hayvan Hakları İçin Mersin’den Bakü’ye” projesi kapsamında 25 bin kilometreyi ufacık motorla kat ettim. 15 ay boyunca Türkiye ve Azerbaycan’da 50 ili ve yüzlerce ilçeyi bir sokak köpeği gibi gezdim. Bu gezinin kitabını bile yazdım. Bir kap su bir kap yemek projesi bana aittir. Bakanlık sesimi duyarak 150 bin yemek ve su kabı yaptırdı ve ilçelere dağıttı. Okullarda milyonlarca gence ulaştım. 2500’den fazla seminerim var. Türkiye’nin her yerindeki ilköğretim, ortaöğretim kurumlarında ve üniversitelerde dersler verdim. Bunların hepsi gönüllü olarak yaptığım faaliyetlerdi. Amacım şov yapmak ya da hayvanların üzerinden prim yapmak değil. Benim bir mücadelem var. Ben şovmen değilim. Tek başıma bir orduyum. Herkesle de savaşırım. Ben canlara söz verdim” diyerek ömrünün son 10 yılını sokak hayvanlarına adadığını aktardı.

‘DUYMAZLIKTAN GELİYORLAR’

İğdigül, ‘Yetkili kurumlar sesinizi duysa yürümekten vazgeçer miydiniz?’ sorusunu “Yetkili kurumlar sesimi duyuyorlar ama dernek ya da federasyon olmadığım için meclisteki toplantılara davet edilmiyorum. Sesimi duyuyorlar ama duymazlıktan geliyorlar. Beni görüşmek için çağırsalar da ben yürüyüşümü sonlandırmam çünkü sonucun benim istediğim gibi olmayacağını biliyorum” diyerek yanıtladı.

OLUMLU TEPKİ GÖRÜYOR

Yolda kendisini görenlerin olumlu tepki gördüğünü söyleyen İğdigül, “Yollarda kendi kendime videolar çekiyorum. Videolarımı yola devam diyerek bitiriyorum. Beni yolda görenler arabalarından kafalarını çıkarıp devam diye sesleniyorlar. Yani sesim duyuluyor. Yolda alkışlayanlar oluyor, el sallayanlar oluyor. Neden yürüdüğümü anlamaya çalışanlar, ‘Niye yaşamak istiyorsun’ falan diyenler oluyor. Şu ana kadar 5 kez polis ekipleri durdu. Kedi köpek resmini görünce selfie çekip gittiler. Herhangi bir olumsuz tepkiyle karşılaşmadım” dedi.

YETERLİ DESTEĞİ GÖREMEDİ

İğdigül, “Bravo, aferin, devam et şeklinde bir sözel destek var. Haftalardır yoldayım. Bu adam nerede yatıyor, ne yiyor? Cebinde para var mı? diye düşünen yok. Sadece Muharrem Bey bana destek oldu. Bir de doktorum yürüyüş ayakkabısı hediye etti. Onun dışında hiç kimse sana para gönderiyorum, bir yemek parası yap demedi. Benim nereden yürüdüğümü herkes takip ediyor ama hepsi kafalarını kuma gömüyor. Herkes sosyal medyadan buradan geçerken seni ağırlayacağız diyor. Oralardan geçiyorum, ses seda yok. Bir iki kişi yürüyüşte size katılırım dedi ama kimsenin katıldığını görmedim. Artık kimseden de bir şey beklemiyorum” diyerek yeterli desteği göremediğini ifade etti.

‘AMACINDAN SAPTIRDILAR’

“Bir haber ajansı ile röportaj için görüşme yaptık. Muhabir yürüyüşünüze halkın tepkisi ne oluyor diye sorunca ‘Ne diyecekler, kim bu manyak diyorlardır’ dedim. Bu sözümü manşet yapmışlar. Yazıklar olsun. Hayvan hakları ile ilgili elli tane şey söyledim ama onlar daha fazla ilgi çeksin diye konuyu amacından saptırdılar. Bir kere röportaj yapmak için bir televizyon kanalı ile görüşürken muhabire “Bir tane demir kafes bulup Ankara’da Kızılay Meydanı’nın ortasına koyalım. Ben de kafesin içine girip havlayayım” diye şaka amaçlı bir söylemde bulundum. Onlar ise sözlerimi gerçek sanıp abi süper olay dediler. Benim de iki tane basın kartım var. Bir süre gazetecilik yaptım. Gazetecilik etiğine uyulmuyor” diyen İğdigül, bazı basın kuruluşlarına olan şikayetini dile getirdi.

‘YASAYLA, KANUNLA ENGELLERİZ’

İğdigül, “Hayvanlara karşı genel bir duyarlılık yok. Halk şiddete karşıyız, kol bacak kesiyorlar söylemlerine alıştı. Bizi de artık bu katliamlara alıştırdılar. Biz hak ihlallerini yasayla, kanunla engelleriz. Eğer kanunlar yürürlüğe konarsa bu ihlaller azalacaktır.” diyerek mücadelesinin bir amacının da şu maddelerin gerçekleştirilmesini sağlamak olduğunu söylüyor: 5199 sayılı mevcut kanunun 6.maddesinin tek kelimesi direkt ya da dolaylı biçimde değiştirilemez. Görev ihmali yapan Belediye başkanları ve belediye personeli de yargı karşısına çıkmalıdır. Her ilçede kısırlaştırma tedavi merkezi kurma zorunluluğu olmalıdır. Hayvanlara yönelik her türlü hizmet, bakim, beslenme, tedavi, rehabilitasyon işlemleri İL, İLÇE, BELDE belediyesi ayrımı olmadan, belediye kanunun 14. maddesine kayıt edilmelidir. Belediye olmayan yerlerde il özel idareleri ve Kaymakamlıklar görevlendirilmelidir. Devasa bakımevleri tam teşekküllü hayvan hastanelerine dönüşmelidir. Hayvana karşı işlenen suçlarda re'sen soruşturma izni olmalıdır. Hayvana yönelik işkence, tecavüz, psikolojik ve fiziksel şiddet, kötü muamele gibi suçlara verilecek cezaların alt sınırı 3 yıldan başlamalı, ertelenemez ve paraya çevrilemez olmalıdır. Yasak ırk tabiri kalkmalı, dövüştürülmediği ve üretimde kullanılmadığı belirlenen hayvanlar ailelerine geri verilmelidir. Üretim ve dövüşten kurtarılan hayvanlar özel rehabilitasyon merkezlerinde rehabilite edilerek sahiplenmeye açılmalıdır. Faytonlar, hayvan güreşi, dövüşü ve yarışları yasaklanmalıdır. Evcil hayvan üretimi ruhsatlı, ruhsatsız ayrımı yapılmadan yasaklanmalıdır. Yunus parkları, hayvanat bahçeleri kapatılmalı, havai fişek kullanımı ve turizm, spor adı altında avcılık yasaklanmalıdır. İnternet üzerinden satışlar ile mücadele edilmelidir. Bunun için siber mücadele birimleri kurulmalıdır. Hayvanlar üzerinde her ne sebeple olursa olsun deney yapılması yasaklanmalı, dünyada yaygın alternatif metotlar kullanılmalıdır. Kürk ithali ve ihracı yasaklanmalıdır. Ülke genelinde eş zamanlı kısırlaştırma seferberliği başlatılarak tüm bu çalışmalar STK'lar, YHKG'ler ve gönüllüler ile birlikte yürütülmelidir. (Melissa Feza Katlar)