Bazen kuru bir yaprağa, bazen bir ağaç kavuğuna ya da bir at nalına, atık duran bir traktör parçasına, ayak basılan bir boşluğa, kavanoz kapağına veya çay tabağına. Orak üzerine ya da bir ampule. Onun için fark etmiyor. Resimlerini her yere çizebiliyor. Bazen de bir sabunu, ağaç kabuğunu ovarak eserler oluşturuyor. Küçücük bir hapa bile resim yapmışlığı var… Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü 3’ncü sınıf öğrencisi Büşra Öğüt. Henüz 22 yaşında. Hayranlıkla izlenecek, takdir edilecek, ayakta alkışlanacak bir ressam. Resme olan sevdası çobanlık yaptığı çocukluğunda başlamış.

TUTKU HALİNE DÖNÜŞMÜŞ

Önce taşları kazımış elindeki diğer küçük taşla. Sonra, doğada kendi ürettiği boyalar ile doğanın ona sunduğu objeleri kullanarak devam etmiş çizmeye. Tutku haline dönüşmüş. Burdur Ağlasun ilçesi ile Yazır köyü arasında, ilçe merkezinin dışında dağlık bir alanda yaşıyor. Ailesine yardımcı olmak adına çocukluğundan beri keçi ve inek otlatmanın yanı sıra aynı zamanda tarımla da haşır neşir. ‘Çoban ressam’ lakabı takılmış. Ailesiyle birlikte çobanlık yaptığı çocukluk döneminde başlamış resim çizmeye. www.haberekranda.com’dan alınan bilgilere göre; Kağıt yokluğundan, çizimlerini ve resimlerini taşa, bir ağaç kavuğuna, bir yaprağa, bir tahta parçasına yapmış. Kullandığı boyaları da doğadan temin etmiş. Odun kömüründen ‘kara kalem’ denen çalışmalar yapmış. Otlardan yeşil rengi, renkli taşları kullanarak da diğer renkleri elde etmiş. Kırmızı toprağı, testi ve kiremit kırıklarını kullanmış. Taşları kazıyarak beyaz toz imal etmiş. Liseyi açıktan okuyarak tamamlamış.

‘MALZEMELER DOĞADAN’

Resim yapmayı çok sevdiğini söyleyerek başlıyor sözlerine Büşra Öğüt ve devam ediyor: “Ailem çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyor. Dört kardeşiz ve aramızda iş bölümü yapıyor, her sabah hayvanları otlatma, sağma, diğer bahçe işleri gibi işleri hep birlikte yapıyorduk. Ben de hayvanları otlatmaya çıktığımda bir taraftan da resim yapıyordum. Kullandığım malzemelerin hepsi doğadandı.”