Nihat AK-EGETELGRAF GAZETESİ/ İzmir’in yürek yakan orman yangınları, sadece doğayı değil, içinde saklı hayalleri, emekleri ve yaşamları da kül etti. Alevler ardında bıraktığı sadece yanmış topraklar değil; ihmallerin, yetersizliğin ve yanlışların izleri var. Yangınlarla mücadeledeki eksiklikler, koordinasyonsuzluklar ve adeta kader diye kabullenilen felaketler, halkın vicdanında derin yaralar açtı. Bu acının içinde umudu ve çözümü ararken, yaşanan çarpıklıkları da göz önüne getiren uzmanlar Ege Telgraf’a, yangının gölgesinde kaybolan doğruları ve mücadeleyi aktardı.

FELAKETİN ADI: İHMAL

Süleyman Eslik

Büyük bir ihmal sonucu dev bir orman yangının yaşandığını savunan Menderes Kent Konseyi Başkanı ve Kuyucak Muhtarı Süleyman Eslik, “Bugün burada büyük bir acıyı, büyük bir ihmalin sonucunu ve halkımızın tepkisini dile getirmek zorundayız. 1980’li yıllardan kalma, uçları kesilmiş, sahipsiz bir elektrik hattı hakkında yıllardır uyarılarda bulunduk. Bu hat sadece teknik bir kusur değil, açık bir can ve mal güvenliği tehdidiydi. Defalarca yetkililere başvurduk, her platformda bu riski anlattık. Ama dikkate alınmadı. Keşke dinlenseydik, bu felaket yaşanmazdı. Bugün yangının bu hattan çıktığına dair görgü tanıkları, tutanaklar ve resmi başvurularımız var. Yangın sadece ormanı değil; tarım arazilerini, seraları, evleri, araçları, yılların emeğini kül etti. Zararın devasa boyutta olduğunu düşünüyoruz. Bu bir doğal afet değil, göz göre göre gelen bir yıkımdır. Bu ihmalkârlığın sorumluları hesap vermelidir. Bu bir dava konusudur ve biz bu davanın takipçisi olacağız. Çünkü bu yalnızca bugünün meselesi değil; geleceğe karşı borcumuzdur” ifadelerini kullandı.

VİCDANLAR DA YANIYOR

Servet Ertaş

Orman yangınlarının bir kader olmadığını vurgulayan İzmir Afet Bilinci, Çevre ve İklim Farkındalığı Derneği (İZ-AFED) Başkanı Servet Ertaş, “Yangın çıkıyor... Herkes ne yapacağını bilmeden bakıyor. Telaş var ama yön yok. Oysa bu bir deprem değil. Sürpriz değil. Orman yangını, öngörülebilir, önlenebilir ve kontrol altına alınabilir bir felakettir. Kader değildir.Orman yangınının hiç çıkmaması sağlanabilir. Çıktığında kısa sürede söndürülebilir. Yaraları hızla sarılabilir. Bilgi de var, donanım da. Ama sorun şu ki: Bu bilgiyi kim kullanacak, bu donanımı kim sağlayacak?

İzmir’in ekonomisine yön veren yüz binlerce kişiyi temsil eden kurumlar var: Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği, Ticaret Odası, Sanayi Odası, İhracatçı Birlikleri, Organize Sanayi Bölgeleri, sanayi siteleri… Sormak zorundayız: Dev bir orman yangını olduğunda, bu şehirden para kazanan bu yapılar nerede?

Oysa bu mesele teknik değil, vicdani bir meseledir. Bu işin çözümü zor değil:

*Üyelerinize birkaç saatlik eğitimle dikkatli ateş kullanımının, sigara izmaritinin, anız yakmanın nelere yol açtığını anlatacaksınız.

IShowSpeed’in Galata Kulesi görüntülerine Dezenformasyonla Mücadele’den açıklama IShowSpeed’in Galata Kulesi görüntülerine Dezenformasyonla Mücadele’den açıklama

*Cam şişelerin mercek etkisiyle nasıl yangın çıkardığını, çöp atmanın ormana ihanet olduğunu anlatacaksınız.

*Elektrik hatlarındaki riskleri fark eden insanların nereye başvuracağını öğreteceksiniz.

*177’yi aramayı alışkanlık haline getireceksiniz.

*Gönüllü fidan dikmeye, yangın gönüllüsü olmaya destek vereceksiniz.

*Ve elbette: İhmalin cezasız kalmaması için kamuoyunu diri tutacaksınız.

Çünkü bu şehir size sadece kazanç kapısı değil, aynı zamanda sorumluluk alanıdır. Artık bu kente vefa borcunuzu ödeme vaktidir. Çünkü İzmir yanarken, sadece ağaçlar değil; vicdanlar da yanıyor” diye konuştu.

STK’LARA ÇAĞRI

Özgür Topaç

Giriş yasağı bulunan ormanlarda geçtiğimiz yıl 513 yangında 4 bin 376 hektar alanın kül olduğu İzmir’de, bu yıl da hem aşırı sıcaklar hem de insan kaynaklı ihmaller sonucu büyük yangınlar yaşandığına, yangın risklerinin giderek arttığına dikkat çeken İzmir Kent Konseyi Başkanı Özgür Topaç, kamuoyuna duyarlılık ve sorumluluk çağrısında bulundu. Başkan Topaç, “Bizler, İzmir Kent Konseyi’ne üye sivil toplum kuruluşları olarak bu süreçte yaşanan kayıpların yalnızca doğayla sınırlı kalmadığını vurgulamak isteriz. Orman yangınları; tarımı, hayvancılığı, ekosistemi, halk sağlığını ve kent ekonomisini doğrudan etkileyen çok yönlü bir krizdir. Bu nedenle, bu mücadeleyi sadece belediyeler, kolluk kuvvetleri ya da devlet kurumlarının omuzlarına bırakmak mümkün değildir. Herkesin üzerine düşeni yapması, kolektif bir bilinçle hareket etmesi hayati önemdedir.

Tüm İzmir halkına açık çağrımızdır:

  • Ormanlara girmeyin. Getirilen yasaklara uymak, bir sorumluluk değil, bir vicdan borcudur.

  • En küçük bir dumanı fark ettiğinizdeve şüpheli bir durumu bile gördüğünüzde,112 Acil Çağrı Merkezi’ni arayın. Vakit kaybetmeden yapılan her ihbar, bir facianın önüne geçebilir.

  • Tarım ve inşaat faaliyetlerinde yangın güvenliği olmadan çalışmayın. Yangın söndürme ekipmanlarını yanınızdan ayırmayın.

  • Sigaranızı doğaya değil, vicdanınıza bırakın. Yere atılan bir izmarit, binlerce dönüm ormanın yok olmasına neden olabilir.

  • Çocuklarınıza orman sevgisini öğretin, çevrenizi bilinçlendirin. Doğaya saygı, erken yaşta kazanılır.

  • Gönüllü olun, eğitimlere katılın, yangınlarla mücadelede aktif rol alın. Bu şehir hepimizin; doğasını korumak da ortak görevimizdir.

Bugün atılacak her adım, geleceğe bırakılacak bir nefes demektir. Ormanlarımız yalnızca ağaçlardan ibaret değildir. Onlar; kuşların şarkısıdır, toprağın bereketidir, gökyüzünün serinliğidir, suyumuzun kaynağıdır. Sessiz sedasız yanıp giden her ağaçla birlikte, içimizden de bir parça eksilmektedir” şeklinde konuştu.

DAYANIŞMA MODELİ

Burhan Özfatura-2

Kentte yaşanan orman yangınlarının yalnızca bir çevre felaketi değil, aynı zamanda insanlık onurunu, dayanışma ruhumuzu ve vicdanları da sınayan bir mücadele gerektirdiğine dikkati çeken önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlarından Burhan Özfatura, “Bizim dönemimizde itfaiyecilik bir meslek değil, vatan savunmasıydı. Sadece itfaiyeciler değil, tüm belediye personeli yangın eğitimi alır, gerektiğinde herkes görev alırdı. Çünkü büyük felaketlerle ancak dayanışmayla mücadele edilir. Bugün görüyoruz ki orman yangınları yalnızca bakanlık ya da belediye ekipleriyle durdurulamaz. Topyekûn bir seferberlik şart. Ben görevdeyken itfaiyecilere hayat sigortası yaptırdım; çünkü canını ortaya koyan her görevli güvenceyi hak eder. Ama bu vicdani adım için bana zimmet çıkarıldı.Buradan İzmir’in sanayicisine, tüccarına, oda ve borsa başkanlarına sesleniyorum: Bu yangınlar sizin nefesinizi, geleceğinizi yakıyor. Destek verin.Unutmayalım: Yangın sadece ormanı değil, ihmalle birlikte vicdanı da yakar” ifadelerini kullandı.

ŞOVLA DEĞİL, AKLINLA GEL!

Vehbi Tutmaz 01-1

Orman yangın alanında milletvekili, bakan gibi üst düzey protokol isimleri görmek istemediklerini belirten Türkiye Ormancılar Derneği Yangın Koordinatörü orman mühendisi Vehbi Tutmaz, “Dev bir orman yangını çıktığında ilk yapılması gereken şey, acilen bir kriz merkezi kurmak ve tüm kurumları bu merkezin yönlendirmesiyle koordine etmektir. Çünkü yangın alanı; harala gürele herkesin kendi bildiğini yaptığı bir yer değil, milim milim plan gerektiren bir savaş alanıdır.

Bu yüzden yangın bölgesine vali de, bakan da, milletvekili de, hatta Cumhurbaşkanı dahi gelse; o anda orada olmamalıdır. Çünkü orada olmak, kritik kararları veren ekiplerin odağını dağıtır, zaman kaybettirir. Bin hektar yanacaksa, 5 bin hektar kül olur.

Siyasetçiler ve yöneticiler, sahaya inmek yerine esas sorgulamaları yapmalıdır:İzmir’de yangınla mücadele için kurulan merkez neden kapatıldı? Neden bir fakülteye devredildi? Neden atıl bırakıldı?143 ateş savaşçımız neden şehit düştü? Yangın personeline neden hâlâ yeterli eğitim verilmiyor?

Eğer gerçekten bu felaketin önüne geçmek istiyorsak, şov değil koordinasyon, afiş değil liyakat, protokol değil kriz aklı gerekiyor” dedi.

SİGORTALLIK DÜŞÜK

Rüstem Güngör-1

Yangından sonra sigorta konusunda bilgi almak isteyen vatandaşların yoğunluğundan dolayı telefonlarının hiç susmadığını vurgulayan sigorta uzmanı Rüstem Güngör, “Orman ve tarım yangınlarının yol açtığı zararlar, ne yazık ki bölgemizde her yıl artıyor. Ancak bu zararların tazmini için yaptırılan sigorta oranı maalesef çok düşük. Yangın riski yüksek olan alanlarda, özellikle tarımsal sigortalar neredeyse yok denecek durumda. Yangından zarar gören yapıların sigortalanabilmesi için resmi ve kayıtlı olması şarttır. Orman içindeki kaçak yapılar ne yazık ki sigorta kapsamına alınamaz. Evlerin yapı ruhsatı, elektrik ve su bağlantısı gibi resmi belgeleri mutlaka olmalıdır.

Sigorta poliçeniz, evinizin gerçek yeniden inşa bedeli üzerinden hesaplanır. Bina, eşya ve cam bedelleri ayrı ayrı değerlendirilir. Kırsal bölgelerde ve ormana yakın alanlarda sigortalanma oranı çok düşük olduğu için, bu konuda bilinçlenmek ve önlem almak hepimizin görevidir. Araçlar için ise kasko sigortası yangın zararlarını karşılar. Trafik sigortaları yangın hasarlarını kapsamaz.Yangın zararlarını tazmin etmek için Doğal Afetler Daire Başkanlığı’na başvurmak gerekiyor. Unutmayalım ki, sigortalar hayatımızı güvence altına alır, zararlarımızı azaltır” diye konuştu.

Kaynak: EgeTelgraf