Kuru üzüm üretiminde 300 bin ton ile dünya lideri Türkiye’nin iç tüketimi 43 bin ton. Kişi başına tüketim yaklaşık yarım kilo. Fındık, kiraz, incir ile kayısı üretimi ve ihracatında da dünyada lider konumdayız. Ancak iç tüketim yine beklenen düzeyde değil. Vitamin ve mineral deposu greyfurtun yüzde 75'ini Rusya, yüzde 15'ini de Japonya ve Avrupa'ya ihraç ediyoruz. Üretime karşılık tüketim oranı ise sadece yüzde 10. Süt, balık, zeytinyağı, bal ve yumurtada dünyanın büyük üreticileri arasındayız ama tüketime gelince halkımız sınıfta kalıyor. Üretimde dünya ülkeleri arasında yer almasına rağmen kişi başına tüketimde AB ülkelerini geçemiyoruz. Listeyi daha da fazla uzatmak mümkün. ‘STANDARTI BELİRLİYORUZ’ Bazı gıdalardaki Türk standartlarının dünyaca kabul edildiğine dikkati çeken TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı İbrahim Uğur Toprak, “Anadolu topraklarında yüzlerce yıldır bereketi, bolluğu, üretmeyi, paylaşmayı, israf etmemeyi ve daha nice olguları temsil eden kuru meyveler günümüzde hala aynı üretkenlik ve kültür aktarımı ile hem toplumsal yaşamımızda hem de gıda arzımızda önemli bir yer tutuyor. Geleneksel yöntemlerle yüzlerce yıldır üretimi, işlenmesi, saklanması, paketlenmesi ve ihracatı yapılan birçok tarım ürünümüzün gerek rekolteleri gerekse değişen dünya düzeninde kendisine bulduğu yer farklılıklar göstermeye başlamıştır. 1800’lü yılların sonlarında başlanan kuru meyve ihracatı ile bu tarihten itibaren özellikle kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı ve fındık gibi mahsullerde dünya standartlarını biz oluşturmaktayız. Türk standartları, bu ürünlerde dünya standardı olarak kabul görüyor” dedi. ‘ÜRETİLSE DE TÜKETİLMİYOR’ Türkiye’nin üretim ve ihracatta söz sahibi olduğu gıda ürünlerinin iç piyasada tüketiminin pek de iç açıcı olmadığını dile getiren Başkan Toprak, “Üretim miktarı fazla olan kuru meyvelerimizin yurt içinde tüketimi konusu farklı etkenlere sahip. Bu sebeplerden biri; anatomiyle ilgiliyken, diğeri sosyoekonomik etkenlere dayanmaktadır. Kuru kayısı ve kuru incir ihracatı yaptığımız ABD, Avrupa Birliği ülkeleri (özellikle İskandinav ülkeleri), Avustralya gibi ülkelerde zaman zaman gece-gündüz saatlerindeki farklılıklar, diyetlerin bize göre daha kuru ve tekdüze olması gibi etkenlerden dolayı insan metabolizmasının aksayan yönlerini iyileştirmek için kuru kayısı ve kuru incir ile desteklemektedir. Ayrıca bu meyvelerin fonksiyonel ve besleyici özelliklerinden de faydalanmak için tüketimi özendirilmektedir” diye konuştu. ‘İHRACAT ODAKLI’ Halkın alım gücünün düşük olması nedeniyle gıda almakta zorlandığına dikkati çeken Toprak, “Özellikle gelişmiş ülkelerde, sağlıklı gıda tüketimi konusundaki bilincin yüksek olması beslenme alışkanlıklarında bu tip ürünlerin daha fazla yer almasına sebep olmaktadır. Ülkemizde raf fiyatları ihracat endeksli belirlenmeye meyillidir. (Potansiyel bir ihracat talebi olma nedeniyle çiftçi ve tüccar iç piyasaya bu fiyatları baz alarak ürün arz etmektedir) Bu nedenle rafta pahalı kalan ürünlerin iç piyasada ulaşılabilirliği engellemekte ve kendi topraklarımızdan dünyaya ihraç ettiğimiz bu denli değerli gıdaları kendi vatandaşımızın tüketimine hak ettiği düzeyde sunamamaktayız” ifadelerini kullandı. Başkan Toprak ayrıca, gıda fiyatlarının ihracat odaklı olmayan bir yöntemle belirlenmesi ve genç kuşaklara tüketim alışkanlığı kazandırılması gerektiğini sözlerine ekledi. ‘ÇEŞİTLİLİK OLMALI’ Gıda ürünlerinin katma değeri düşük şekilde ihraç edildiğine vurgu yapan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu 2. Başkanı Ömer Ulaş Kırım, “Türkiye hala yarı mamul üreticisi konumundadır. Hala birçok ülkeye büyük ambalajlarda ‘dökme’ diye tabir edilen ürün göndererek katma değer kazancının tamamını bu ülkelere teslim etmekteyiz. Katma değerli ve küçük ambalajlarda ürünler üreterek tarlalarda, fabrikalarda tüm üretim zorluklarını çektiğimiz bu ürünlerin kazancını da almak için çabalamamız gerekmektedir. Artan tüketim alışkanlıklarını da göz önünde bulundurarak ürün çeşitliliğini artırmak ve bu yönde yatırımlar yapmamız gerekmektedir” dedi. ‘POTANSİYEL TEHLİKE’ Kırım, “Tarım üzerindeki bilgi kirliliğinin de katkısıyla ‘organik’, ‘doğal’, ‘ilaçsız’ başlıklarıyla kayıt dışı ve kontrolsüz satışlar da azımsanmayacak kadar çoktur. Zaten pahalı olduğu için toplumun büyük bir kesimi tarafından ulaşılamayan bu ürünler, bir de kayıt dışı üretim ve satışla potansiyel birer tehlikeye dönüşmekte ve toplum sağlığını tehlikeye atmaktadır. İlgili bakanlıkların konuyla ilgili acil olarak atması gereken denetim ve düzenleme adımları vardır. Farklı çalıştaylarda ve mecralarda bu iyileştirmeler sık sık dile getirilmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Nihat Ak