Slab City, Güney Kaliforniya’daki Colorado Çölü’nün ortasında, hiçbir belediye ya da yerel yönetime bağlı olmayan sıradışı bir yerleşim yeridir. Ne elektrik şebekesi, ne su hattı, ne de kanalizasyon sistemi vardır. Buradaki insanlar, doğaya dönük ve kendi kendine yeten bir hayat sürerler. Bu nedenle Slab City, sıklıkla “Dünyanın en son özgür yeri” olarak tanımlanır.
Slab City'nin kökeni, II. Dünya Savaşı dönemine uzanıyor. Bölge, Camp Dunlap adlı bir askeri eğitim alanı olarak kullanıldı.
Savaş sona erdikten sonra terk edilen kamp alanından geriye sadece beton levhalar, yani "slab"lar kaldı. Bu levhalar üzerine zamanla karavanlar ve derme çatma yapılar yerleşti; böylece ismiyle özdeşleşen Slab City topluluğu doğmuş oldu.
Burada hayat, doğrudan hayatta kalma üzerine kurulu. Elektrik, genellikle güneş panelleriyle sağlanıyor. Su, yağmur suyu toplama sistemleri ya da yakındaki kaynaklardan taşınıyor.
Tüm bu zorluklar, Slab City halkını yaratıcı, dayanıklı ve topluluk ruhuyla hareket eden bireyler haline getiriyor.
Kış aylarında bölge, "kar kuşları" adı verilen sezonluk gezginlerin gelmesiyle canlanırken, yaz aylarında çölün bunaltıcı sıcaklığı nedeniyle nüfus dramatik biçimde azalıyor.
Slab City’nin en ikonik noktası Salvation Mountain. Rengarenk boyanmış bu devasa tepe, sanatçı Leonard Knight tarafından Tanrı’nın sevgisini yaymak amacıyla yapılmış. Aynı zamanda bölgenin yaratıcılıkla yoğrulmuş ruhunun en güçlü simgesi.
Topluluk içinde bulunan bir diğer önemli yer ise The Range. Burası, hafta sonları açık hava konserlerinin düzenlendiği, herkesin sahne alabileceği bir performans alanı.
Ayrıca Slab City Library gibi kültürel mekanlar da bilgiye ve birlikte öğrenmeye değer veren bir yapının ipuçlarını sunuyor.
Slab City’nin sunduğu özgürlük, aynı zamanda ciddi zorlukları da beraberinde getiriyor.
Temel hizmetlerin yokluğu, yaşamı oldukça meşakkatli hale getirebiliyor. Ayrıca bölgenin resmi olarak bir yönetim otoritesine bağlı olmaması, mülkiyet ve güvenlik konularında belirsizlik yaratıyor.
Tüm bunlara rağmen Slab City sakinleri, orada olmayı bilinçli bir tercih olarak görüyor.
Onlar için burası sadece bir yaşam alanı değil; sistemden bağımsız, dayanışma dolu bir varoluş biçimi.
Slab City'nin geleceği hâlâ belirsiz olsa da buranın ruhu kolay kolay yok olacak gibi görünmüyor. Kapitalist düzenden uzak, özgürlük ve yaratıcılık temelli bir yaşam sürmek isteyenler için bu çölde kurulu küçük topluluk, ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
