Yeni yeni hayatımıza giren bir kavram var; ev genci… Ne okuyan, ne çalışan ne de iş arayan, başka bir deyişle ‘ne istihdamda ne eğitimde’ anlamına geliyor. geliyor. Sayıları ise endişe verici… Türkiye’nin yüzde 33’lük oran ile Avrupa ülkeleri arasında ev genci sayısının en yüksek olduğu ülke olduğunu belirten uzmanlar, aynı zamanda dünya genelinde de listede ön sıralarda yer aldığını ifade ediyor. Gençlerin Türkiye’de plansız bir biçimde açılan üniversitelere yerleştirilmesiyle sürecin aslında pandemi öncesi başladığını aktaran Sosyologlar Derneği Başkanı Necati Yıldız, “Bu kavram bizler için çok kötü. Pandemi sürecinde eve kapanan gençlerin yaşamları ev, internet ve telefonla... Yaşamları bunlara indirgendi. Ev genci ya da hareketsiz genç önümüzdeki yıllarda problem teşkil edecek” dedi. BEKLENTİLERİ YOK!’ Gençlerin bu yaşam stilinde var olmasının gerekçelerini paylaşan Yıldız, “Yaşadığı yerlerde spor yapma şansları yoksa bundan fizyolojileri, bedensel sağlıkları da etkileniyor. Zihinsel fonksiyonlar da öyle… Yaşamlar, internetin sağladığı alana indirgeniyor. Bu durumun sonuçlarını kestirmek mümkün değil. Psikolojik olarak etkileniyorlar. Pandemide sürecinde yaptığımız gözlemler var; bu anlamda gençlerin bu durumunu siyaset üstü ele almak gerekiyor. Çocuğun hayattan beklentisinin dip yapması demektir bu” ifadelerini kullandı. KONU SİYASET ÜSTÜ Eğitim politikalarının düşünülmeden hazırlandığını ileri süren Yıldız, “Gençlerimiz hızla açılan üniversitelerde okudu fakat şu an moto kuryelik yapıyor. Diploma alıp iş bulamadılar. Eğitimin düşünülmeden yapılmış olması çok belli. Acısını ilerleyen senelerde acı biçimde göreceğiz. İnşaat sıvacılığı yapacak kimse yok. Düşünmeden açılmış üniversite sancısını görüyoruz. Gelecekte toplumu, yeni model hareketsiz genç ya da ev genci oluşturacak. Bu nasıl bir toplumsal kültüre dönüşecek, öngörmek mümkün değil. Hareketsizlik beden ve ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Daha önce başlamıştı ancak pandemi, bu sürecin tuzu biberi oldu. Bu neslin geleceği için siyaset üstü bir çözüm bulunmalı. Evde bir kuşak geliyor. Toplum için dramatik bir durum, gelecek açısından. Türkiye’nin bu konuda iyileştirme yapabilmesi için 5-10 yıl ve üzerini kapsayan eğitimler vermesi gerekiyor” diye konuştu. Rana Beyza Öztürk/Özel Haber