1983 yılında Remzi Erdem tarafından kurulan ve İzmir’in önemli markalarından biri haline gelen Atılgan İnşaat’ın sahibi Yasir Erdem ile Türkiye’de konutun geleceği, İzmir’de gayrimenkulün geldiği son noktayı konuştuk. Mavişehir’de en küçüğü 350 m2 olan ve birbirinden değerli 78 konuttan oluşan Atılgan Oasis ile Mavişehir’de lüksü yeniden planladıklarını belirten Yasir Erdem, insanları yeniden müstakil yaşama özendiren projeleri ile ilgili “Komşu kavramı geri dönüyor. İnsanları rezidans ortamından kurtararak müstakil bahçeli, havuzlu, lüks ve bir o kadar keyifli bir yaşama davet ediyoruz” dedi. Gayrimenkulün iyi bir yatırım aracı ve güvenli bir liman olduğunu belirten Yasir Erdem şunları söyledi: Gayrimenkule olan talebi sadece İzmir özelinde değil, Türkiye ve hatta dünya genelinde değerlendirmeli. Açık ki üretim talebi karşılayamaz durumda. Bu sadece inşaatta değil, alt tüm sektörlerin de karşı karşıya olduğu durum. Doğal olarak bu durum dünya genelinde fiyatları yukarı çekmiş durumda. Şuan Türkiye’de talep edilen konut sayısına bizler üretim olarak yetişemiyoruz. Maliyetlerin ve arazi fiyatlarının hızlı yükselişi ile beraber şuan inşaat sektöründe üretim anlamında bir durgunluk yaşıyoruz. Müteahhitlerin eskisi kadar cesaretli davranabilmesi zor. Maliyetlerden korkuyor ve yükselen maliyetleri öngöremiyor. Mevcut durumda ciddi bir talep artışına, maliyetlerin hızla artışına paralel durgunluk yaşayan sektörün cevap vermesi zor. Peki duracak mı? 2023’ten sonra fiyatlar çok çok daha yukarı çıkacak. Bugün bu rakamlar alım için bir fırsat. Doğalgaz-enerji krizi, işçi sorunu, emtia problemi ve savaşlar üretime yansıyacak. Bu tüm dünyanın yaşayacağı bir sıkıntı. Cebimizde paramız olduğu halde ürüne ulaşamayacağız. Piyasada ürün olmayacak zaten. Avrupa’da bir çok fabrika üretimi azaltma kararı aldı. Bu aslında Türkiye için bir fırsat. Orada yaşanan kriz yerli üretime daha fazla talep olarak yansıyor. Gayrimenkule yöneliş… İnsanlar bugün şunu anladı… Paranın dünyada bir değeri yok. Bundan önce dövize, altına ciddi bir talep vardı. Pandemi sonrası dövizin düşüşü, sanal paranın hızlıca çakılması ile birlikte bu alışkanlığımızı kaybettik. Millet gördü ki, bunları hakimiyeti elinde değil. Büyük sermaye bu yatırım araçlarını istediği gibi şekillendiriyor. Hakimiyeti olan şey nedir peki? Elle tuttuğum, gözle gördüğüm reel şeyler. Bu da halkı en güvenilir liman olan konut ve araziye itti. İnsanlar kendisinin fiyatlandıracağı gerçek yatırım araçlarına yöneldi. Bu bir avantaj. Çünkü dövizden kazandıklarını emtiada koruyamazlar. Bizim halkımızda yanlış bir algı var: Yarın kriz gelecek. İnşaatta kriz malı aşağı çekmez. Malını elinde tutarsın krizin bittiği gün malın kat kat değerlenmiştir. Para dünyada değerini yitirdiği için emtia insanların dikkatini çekmiş durumda. Para mı, mal mı? Tabi ki mal… Pandemide paran vardı, harcayabilecek yer yoktu. Konut ise pandemide de satıldı. Müstakil yaşama özen arttı Atılgan Oasis… Bizim projemizin doğuş mantığı pandemiye dayanıyor. İnsanlara şehir içerisinde bahçesini havuzunu verebilmek. İnsanlara çocukları ile birlikte özel alanlar yaratabilmek.Pandemi ile birlikte  genel anlamda da insanların Çeşme’ye, Urla’ya, kuzeyde Foça’ya, Sasalı’ya, Dikili’ye gidişleri bu yüzden oldu. İzmirli insanın maksimum günlük trafikte geçireceği süre yine pandemi sonrası müstakil yaşama özenle arttı. Pandemiden önce Çeşme kış aylarında bomboştu. Artık öyle değil. İnsanlar orada yerleşik hayata geçti. Çeşme’nin kışında bir kütlesi var. İnsanlar oradan işine gidip geliyor. İnsanlar bahçe alanı istiyor. Yüksek yapıdan kaçıyor. Alçak yapı, bahçe ve havuz özellikle şehir içinde cezbediyor. Deprem ve pandemi ile birlikte insanları geleneksel yaşama dönüş çabası ile birlikte doğan projemiz, İzmirlilere istediğini veriyor. Rezidans mantığı bu proje ile birlikte yerini apartman mantığına bıraktı. Dikey mimarinin bu proje ile birlikte yatay mimariye bıraktığını görüyoruz. Eskinin sıcaklığı geri döndü. Komşularımız artık daha değerli. En küçüğü 350m2 Bundan yaklaşık 6 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yatay mimari” çıkışı ile birlikte Atılgan Oasis kafamızda oluşmaya başladı. Ne yapabiliriz diye düşündük. Ardından araya pandemi girdi. İnsanların özel alan yaratma çabasını, villa arayışını gördük. Sonunda üst üste villa konseptini Mavişehir’de hayata geçirmeye karar verdik. Dünya’da bu kütleye sahip, üst üste havuzlu ve bahçeli özel villa projemizin bir örneği daha yok. Apartman mantığında bir takım çözümlemeler mevcut. Ama hiç biri Atılgan Oasis değil. Bunun varyasyonlarının çıkacağına inanıyorum. Takip edilecek bir proje. Çünkü maliyet olarak yüksek yapılara baktığımızda bizim projemiz yüzde 10 ila 15 daha düşük. Ciro olarak bir o kadar yüksek. Yüksek yapılı projelerden daha fazla talep görüyoruz. Şehrin merkezinde villada oturabilmek büyük avantaj. İzmir’in göbeğinde inanlara hem villasını ve havuzunu veriyoruz, Hem de işine şehrine yakın bir mesafede bunu sağlayabiliyoruz. Oluşan talep, bu işi ne kadar doğru yaptığımızı ortaya koyuyor. Villalarımız minumum 350 m2’den başlıyor, 800 m2’ye kadar genişliklerimiz mevcut. Aile konsepti projelerde, keyifli ve büyük alanlar sunuyoruz. Projemizin en güzel özelliklerinden biri salonlarımız minimum 60 m2 ve her odanın kendine özel banyosu mevcut. Keyifli ve geniş alanları ile 78 villamız ve 15 dükkanımız yatırımcılarını bekliyor. Arsa problemi büyük İzmir genelinde arsa problemi var. Çok fazla tazyikle karşılaşıyoruz. Bir gruplaşma söz konusu. Biz firma olarak daha fazla özel projeler geliştirme gayretindeyiz. Araziyi kendi projelerimize özel olarak seçiyoruz. Ama genel anlamda İzmir’de arsa problemi ve buna paralel konut üretememe problemi had safhada. Var olan arazilerin satış fiyatları inanılmaz yüksek. Kat karşılığı projelerde, arsa sahiplerinin istediği rakamlar çok uçuk. Bu da fiyatlara önemli ölçüde yansır durumda. Bugün yüzde 45 ve üstü kat karşılığı müteahhit için zarar. Buna bir de yüksek yapı eklenince maliyetler artıyor. Bu tip arazilerin kar karşılığı verilmesi gereken rakamlar yüzde 35 bandını aşmamalı. Arazi sahipleri şuan an mallarının ne kadar kıymetli olduğunun farkında. Haklılar aslında. Ama ortada bir gerçek var. Yüzde 50’ler gerçek rakamlar değil. Kat karşılığı değil de satın alma yoluyla elde edilmek istenen araziler için de mal sahiplerinin istediği rakamlar da oldukça arttı. Sosyal konut projesi vatandaş için önemli Hükümetin B ve C sınıfına konut anlamında imkan sağlaması önemliydi. Bu sınıfta konut alanlar için fiyat artışları tehlikeli. Hatta kiralık rakamları da tehlikeli bir noktada. Bu noktada hükümetin sosyal konut üzerinden bu kesime sağladığı destek kuşkusuz çok değerli. Bu kesimden bir çok insan sürenin sonunda sağlıklı ve güvenli binalarda oturma şansı yakalayacak. Savaş sonrası göç ile İzmir’e olan ilgi arttı Avrupa’dan, Ukrayna’da e Rusya’dan çok ciddi bir göç söz konusu. Bu da döviz girişi anlamına gelmekte. Bu olumlu tablo henüz İzmir’e yansımadı bile. Antalya ve İstanbul bu farkı hissedebiliyor. Yabancılar bu göç yolunda yavaş yavaş İzmir’i de keşfetmeye başladı. Bu fiyatları artıracak. Önümüzdeki dönemde emtianın fiyatını çok farklı noktalarda göreceğiz. Döviz, altın bekçilik ister, konut ise asla Gayrimenkul hiçbir zaman kaybettirmedi. Bugün paran olduğunda, dövizin, altının olduğunda bir defa onun bekçisisin. İnişini, çıkışını, kaybını takip etmek zorundasın. Sürekli kontrol etmek zorunda olduğun bir ürün. Ama arazin olduğunda, dairen olduğunda bugün aşağı inebilir ama elbet değerlenir. Ve senden bekçilik istemez. Para, döviz, altın dış müdahalelere açık… Arazi ihalelerinde sanayiciler olmamalı TOKİ’den yapılan arazi satışlarına sadece müteahhitler girebilmeli. Sanayinin için de olan insanlar da bu satışlara girebiliyor. Ben bu işi hem finanslayacağım, hem üretimini yapacağım, hem de üstüne para kazanacağım… Bu 3 faktörü de gerçekleştirmek zorundayım. Sanayici kesim bu ihalelere tek bir amaçla giriyor. Tek derdi parasını saklamak. O ürünü alacak, birine kat karşılığı verecek. Bunu engellersek, sadece o ürünü şekillendirecek, üretim yapacak insan o ihaleye girerse müteahhitler çok daha iyi projeleri daha az maliyetle üretir. Böylelikle afaki satış rakamlarının da önüne geçilir. Buna bir kısıtlama getirilmeli. Ben sanayicinin ürününü satın alamıyorsam o da benim ürünümü satın alamamalı. Benim maliyetimi yükseltmemeli. Aileler küçüldü ama EVLER BÜYÜDÜ! Daha önceleri sokakta daha fazla vakit harcar durumdaydık. Pandemi ile bu alışkanlık son buldu. İnsanların evde geçirdiği vakit pandemi ile birlikte artınca evlere daha çok önem verilmeye başlandı. Evini değiştirdi. Yeniledi. Dekorasyon yaptı. Evde geçirilen zaman konfora daha çok önem verilmesine neden oldu. Lüks tüketim arttı. Teknoloji evlere daha çok girdi. Lükse talep ile birlikte büyük evlere ilgi arttı. İnsanlar kullanamayacakları alanları da satın alır hale geldi. A sınıfı kesim, pandemi ile birlikte aileler küçülse dahi daha büyük alanlarda yaşamayı talep etti. Bununla birlikte A plus kesimin tercihi artık çok daha büyük evler. B ve C sınıfı ise maliyeti öngörerek daha küçük evleri tercih eder oldu.