“sonra soyundun yavaş sevindim seni saygılandım sana” Bu dizeler dile kolay 15 e yakın şiir kitabına imza atmış Cem Seyhun Ünbay’a ait. İlk kitabı “Yosundandı Poseidon’un Sakalları” 1992 de yayınlanmış. Son kitapları ise hep aşk üzerine. Aşk Hep (2013) Aşk kalandır (2015 ) Aşk ki..Sevilerek (2016) B/aşka (2018).Türkiye’de kitap satışlarının durumu malum. Hele şiir kitapları? B/aşka 2.baskı yapmış durumda... Ünbay’ın aşka takıntısı nereden geliyor acaba? “Hep aşkı anlatan kitaplar yazdım. Aşk insan doğasında yadsınamaz. Ben aşk adına yazabildiğim her şeyi yazmaya çalıştım, yaşadığım her şeyi de şiirselleştirmeye... Yaşadıklarımı yazıyorum yazdıklarımı yaşıyorum. Aşk deyince herkesin aklına önce tensel bir şey geliyor. Aşk aslında kendimizle yüceleştirdiğimiz sevgi yoğunluğu. Bunun içersinde tanrı aşkı olabilir, doğa aşkı olabilir. Aşk denilince sadece karşı cinse duyulan duygular olarak bakmamak gerek. Aşkı yaşarsınız, bunu benim gibi söze, yazıya, çizgiye dökebilirseniz aşkınız ikiye katlanır. Aşkın insanı insan ettiğine inanırım. Aşık olan bir insanın yaşama bakış açısı kendine bakış açısı o kadar değişir ki siz kendinizin farkına varırsınız. Aşık olan insanın davranışları değişir. Aşk en güzel duygudur. Aslında önemli olan aşık olmak değil aşık taşıyabilmektir. Aşkı keşfetmek için önce zamanda kaybolmak gerekir, tadını çıkararak” Cem Seyhun Ünbay İzmirli. Ev hanımı bir anne ile o zamanlar ESHOT'ta çalışan bir babadan doğma... Okuma yazmayı çok çabuk öğrenmiş . Daha 6 yaşlarındayken bile bir şeyler çiziktiriyor. Aile hep destek. Zaten kitaplara çok meraklı bir anne baba. İlkokul bittiğinde herkes çocuğuna saat, bisiklet alırken, Cem’e Victor Hugo’nun iki ciltlik Sefiller’i alınmış. Anne gittiği misafirliklerden eve okunmuş gazetelerle, dergilerle, takvim yapraklarıyla dönüyor. Ünbay, devlet parasız yatılı sınavlarını kazanıp ortaokul ve liseyi Denizli’de okuyor. Okul yıllarında da tam bir kitap kurdu. Lise sonrası Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne giriyor. Öykünün devamı ve yazın serüvenini yine Ünbay’dan dinleyelim.. “Fakülteden mezun olupta kendi dalında çalışan ve emekli olan nadir insanlardan birisiyim. Yazı hayatı mesleğim ile at başı gitti. Lise 3’e giderken dergilerde şiirlerim yayınlanmaya başladı. Yine o yıllarda İstanbul’da yayınlanan 7.sanat sinema dergisinde kısa metrajlı film öyküm yayınlandı. Aslında ilk kitap 1989 da. O kitap bende de yok. Aşk dışı sadece bir kitabım var. “Pireler berber değilmiş” yaşama çocuk gibi bakanların şiirsel seslenişleridir. Bu kitap bir yerde çocukluğumun aynası. Ben orada yazdıklarımın hepsini yaşadım” Ödüllere gelmişken Cem Seyhun Ünbay’ın ödülleri arasında Ömer Seyfettin Öykü Özel Ödülü (1998) Karadeniz Hasan Bayrı Şiir Yarışması 1.liği (1998) Karadeniz Hasan Bayrı Şiir Yarışması 1.Liği (1999) CUMOK-Uğur Mumcu Şiir Yarışması 1.liği (2001) ilk akla gelenler. Ünbay’ın bir özelliği de şiirlerini çok güzel seslendirmesi. TRT de program yapmasının katkısı var tabii ki. Ama birey kendi acısını, kendi mutluluğunu en iyi kendi seslendirir. Sufi şiirler de seslendiriyor, Mevlana şiirleri gibi. Onlarda da bir nefes, bir ses oluyor adeta. Edebiyatın en zor formu şiir.. “Şiir aslında dilin en rafine edilmiş hali. O nedenle şairin önce dile hakim olması lazım. Yazdığı dile aşık olması lazım. Şair, dili ne kadar fazlalıklardan temizleyebilir rafine edebilirse iyi bir şair olur. Çünkü kısa şiir en zor şiirdir”

“Eşin şiirine mi sana mı aşık oldu?”

“Yazdığım şiirleri biliyormuş. Kitaplarımdan tanıyormuş beni. Eşim, aşkı nasıl anlattığımı çok iyi biliyor. Kadına nasıl değer verdiğimi her yerde söyleyen bir insan. Ona kitap yazdım, “Aşk ki sevilerek“, benim yazdıklarıma inancından dolayı eşime bir teşekkür kitabıdır” Cem Seyhun Ünbay bir Kemeraltı aşığı aynı zamanda. Saat Kulesi altında vakti zamanında insanlara farkındalık yaratmak amacıyla kitabın her yerde okunacak olduğunu göstermek amaçlı haftada 3 gün öğlenleri bir saat kitap okudu arkadaşlarıyla. İsim babası olduğu “başka ele başka göze” etkinliği çerçevesinde okudukları kitabı oturdukları yere bırakarak giderlerdi. Alan okurdu. Orada kendiliğinden oluşan grup her Cuma kitap buluşmalarına konuk yazarlarla bugün Kemeraltı’nda Duvar kitabevinde devam ediyor. Ayrıca Piyaleoğlu Çarşısı’nda “Akademi Kemeraltı”nda kent kültürü üzerinde sohbetler yapıyor. Kemeraltı aşkından söz ediyor bu kez.. “Kemeraltı’nda ,Beyler sokaklarında büyümüş bir babanın çocuğuyum. Bu nedenle herhalde göbekten Kemeraltı’na bağlıyım. Kemeraltı benim için İzmir’in bayram yeri. Her gittiğimde aklıma çocukluk yıllarım düşüyor. Bayramlık elbise almaktan tutun “hadi gidelim kemeraltında birşeyler yiyelim”e kadar. Kemeraltı yaşamın ana arteri. Kentin tarihini araştırırken Kemeraltı’na daha bir tutkun oldum. Fotoğraf sanatçısı kardeşim Esat Erçetingöz ile bugün Kemeraltı’nın farkına varmadığımız yerlerini şimdi daha iyi yorumluyoruz. Arka sokaklarını, cumbalı bahçeli evleri ,camileri buluyoruz. Kemeraltı’nda böyle bir tarih içinde yaşamaktan çok mutluyum. Kemeraltı turlarını zevkle gönüllü bir ruhla sürdüren bireyleriz. Kemeraltı’na girerken ya da çıkarken esnaf “hocam bugün erken kapattınız ya da bugün dükkanı açmadınız “diyorlar. Kemeraltı esnaf derneği başkanı Esat’la beni burada mekanımız ya da dükkanımız olmamasına karşın derneğe kültür ve sanat danışmanı olarak seçti” Cem Seyhun Ünbay kısa film senaryoları yazıyor. Yazdığı senaryoların bazıları sinema dergilerinde yayınlandı, çekildi ve film oldu. Seslendirmeler yapmaya devam ediyor. İyi bir kent gözlemcisi. Fotoğraflar biriktiriyor..Özellikle insan fotoğraflarında yaşamla ilgili köprüler kuruyor. Şu anda yeni iki kitabını okurlarıyla buluşturmanın hazırlığında. Birisi kitaplarından seçme şiirler olacak diğeri bir İzmir kitabı. Sevdiği kente yazılan şiirler. Bildik bileli hep sakallı. Arkadaşlarının telefon fihristlerinde” Sakallı Cem” diye kayıtlı. Şapka takmayı seviyor, kışlık 52 yazlık 33 şapkası var. Klasik müzik sever.Tv da sadece haber ve film izler.. 2020 de Esat Erçetingöz ile fotoğraf ve şiir birlikteliğini içeren bir sergi de olacak.Deniz fenerleri koleksiyonuna gözü gibi bakıyor.Neden deniz fenerleri? “Normlarımdan dolayı hep yaşama karşı dik duruşları sevdim. Onca güneşin, onca soğuğun, onca yağmurun, onca dalganın karşısında deniz fenerleri hep dik durur. 100 yıllık olanlarda var. Önce fotoğraflar topladım, sonra objeleri. Binlerce fotoğraf, 500 ü aşkın obje var. Düğme şeklinde olanı da var, bıçağın sapında olanı da. İlk basılmış deniz fenerli pul da... Plaj havluları da var, Norveç’te bir yerel futbol takımının deniz fenerli atkısı da... Deniz fenerlerinin direngen yalnızlığına aşığım” _______________________________________________ BALKONDA duruyor balkonda can fesleğen geçen kışın iki narı öte yarıya uzanan iki saksı sardunya duvarda ses masada nefes duruyor daha gözlüklerim küfürlerim kitaplarım şiirlerim şarkılarım sakallarım dursun daha kalırsa “merhaba”larım kalsın kahve kokulu sesim varsın kalsın sonraya (Cem Seyhun Ünbay) Erkan Sevinç