Yağmur DAŞTAN / EGE TELGRAF- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in kültür sanat vizyonu doğrultusunda kırsalda sanat üretimini başlatmak ve köylülerin kişisel gelişimine katkı sağlamak için kurulan İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) Köy Tiyatroları, hem sanatın parıltısının birçoklarını aydınlatmasını sağlarken hem de bazılarının içindeki parıltıları ortaya çıkaran gerçek sanatçıların doğmasına katkı sağlıyor. Bu sanatçılardan biri de Gülsüm Güldüren… İzBB Köy Tiyatroları’nın eğitimine katılan ve aldığı desteği yeteneğiyle süsleyerek oyun yazan Güldüren ile bu çok özel yolculuğunu konuştuk… İzmir Büyükşehir Belediyesi Köy Tiyatrosu… İlk olarak bu hikayenin nasıl başladığını konuşalım… Sanatçı, vizyoner, toprağa, kadına, çocuğa, gence değer veren Değerli Başkanımız Tunç Soyer, Seferihisar Belediye Başkanlığı döneminde Ulamış ve Ürkmez’de Kadın Tiyatrosu çalışmalarını başlatmıştı. Bu çalışmalar sonunda bulundukları yerdeki dönüşümü, oradaki iyileşmenin gözler önüne çıkması ve süreklilik arz eden çalışmalar sonucunda teatral kaliteli gösteriler, çalışmaların meyvelerini vermesi “Yılın En Başarılı Anadolu Tiyatrosu” ödülünün kazanılması, Avrupa turnelerinin yapılması, pek çok uluslararası davetlerden davet alınması üzerine, Başkan Soyer İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda Büyükşehir çatısı altında Türkiye’de bir ilk olarak Köy Tiyatroları Birimi’ni kurdu. Kurduğu bu birimin başına Seferihisar’ın Genel Sanat Yönetmeni Vedat Murat Güzel’i getirdi. Seferihisar’da başlayan bu hikaye şimdi İzmir’in dört bir yanında, 9 farklı noktada; Bergama’dan Ödemiş’e, Çeşme’den Menderes’e kadar uzanan alanda faaliyetlerini sürdürüyor. İzBB Köy Tiyatroları İzmir’in bütün ilçelerine yayılmak, oralarda ilham kaynağı olmak insanları cesaretlendirmek için çalışmalarına devam ediyor. İzBB Köy Tiyatroları şu anda, alanda oyunculuk ve dans-ritim eğitimleri vermek amacıyla haftada iki gün bulundukları yerlerde çalışmalar yürütüyor ve oradaki insanların kültürel zenginliklerini, örf-adet, geleneklerini, ağız, yaşam şekillerini, unutulmaya yüz tutmuş o coğrafyanın o bölgenin hikâyelerini gündeme getirmek, gelecek nesillere aktarmak için çalışmalar yürütüyor ve buradaki renkleri, özellikle İzmir genelinde, görünür kılmak için tohum takas şenliklerinde, önemli günlerde, İzmir’in dört bir yanında açılan üretici pazarlarında pek çok etkinlikte kendilerini göstererek hem sokak performanslarıyla hem oradaki ürünlerini ve yaşam şekillerini resmettikleri performanslarla bunu gösteriyorlar ve göstermeye de devam edecekler. Her yerde oynanabilecek, fazla dekora, kostüme ihtiyaç duymadan, o anda gerçekleşen, samimi, sıcak, kendi hikayelerini sunmak için alanda emek vererek köy seyirlik oyunları sergiliyorlar. Gönüllü olarak yapılan bu çalışmada samimi ve içten ve oraya ait hikâyelerin yansımasına öncelik veriliyor. Peki, Gülsüm Güldüren kimdir? 1992 yılında İzmir’de doğdum. İlkokul ve liseyi Narlıdere’de okudum. Celal Bayar Üniversitesi Alaşehir Meslek Yüksekokulu’nda Peyzaj ve Süs Bitkileri bölümünden mezun oldum. Narlıdere Belediye Tiyatrosu’nda Aysel Güzel hocamdan tiyatro ve oyunculuk eğitimleri aldım. Aysel Hoca kendimi bulmamda ve göstermemde çok yardım etti.

‘BÜYÜLÜ DÜNYA BENİ ÇEKTİ’

Yazarlık serüveniniz nasıl başladı? Liseden beri yazdığım ama çekmecelerde tozlanan yazılarım, öykülerim ve oyunlarım vardı. Bir nevi kilit altındaydı diyebilirim. O kilidi açmamı sağlayacak anahtarı bulmam lazımdı. Ama farkında değildim ki o anahtar elimdeydi. Hocalarım elime bakmamı sağlayıp o kilidi bana açtırdı. Sonra yazdıklarım hocalarımla, sonra Ulamış Köy Tiyatrosu’ndaki oyuncu ağabeylerim, ablalarım, arkadaşlarımla buluştu ve de siz değerli seyircilerle buluşacak.

‘ÇOK GURUR VERİCİ…’

Köy tiyatrolarına nasıl başladınız ve oyun yazmanızı nasıl etkiledi? Aysel Hoca’nın köy tiyatrolarında eğitim verdiğini duyunca o köylere de gidip köy tiyatroları üzerine eğitim almaya başladım. Bana çeşitli tiyatro deneyimlerini yaşatan hocam sayesinde o büyülü dünya beni iyice içine çekti ve bu bana daha çok anlam kattı. Lise çağlarında yazdığım birçok yazımı cesaretimi toplayıp Aysel ve Vedat Hocayla paylaşmaya başladım. Onların yazdıklarımı beğenmesi ve beni bu konuda cesaretlendirmesi beni bu konuda yönlendirip ilerlememi sağladı. Bunun sonucunda iki tane oyunumun köy tiyatrolarına uygun olduğunu söylediler. Şu anda Aysel Hoca’nın yönetmenliğini yaptığı Yelki Köy Tiyatrosu da benim yazdığım oyunu çalışmaktadır. Ve yine Aysel Hoca’nın yönettiği, benim yazdığım “Köyden İndim Şekspir’e” adlı oyunu Ulamış Köy Tiyatrosu, 41’inci Uluslararası Hülya-Özdemir Nutku Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali kapsamında ilk gösterimini gerçekleştirecek. Bu da benim için çok değerli ve çok büyük bir anlamı var. Oyunculuğu her yönüyle, sahne arkasıyla ve sahne önüyle bana ilklerime kadar işleten hocalarımın şu anda benim yazdığım ve oynadığım bir oyunun yönetmenliğini yapmaları benim için çok gurur verici bir şey. Bunun için ilk önce bu olanakları sağlayıp Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren ve bir Büyükşehir Belediyesinde böyle bir birimin olmasına olanak sağlayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’e ve kadına, köylüye her koşulda destek veren Neptün Soyer Hanım’a, sonrasında bana gururu yaşatan sevgili hocalarıma çok teşekkür ediyorum.

‘ÇEKİNGEN BİR KIZDIM…’

Bu konuda adım atmak isteyenlere verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir? Sanata ve sanatçıya destek verenler sayesinde, benim gibi gençlerin her zaman bu konuda yolunun açık olduğuna inanıyorum. Sanatla ve sanata değer katan bireylerin, internetten, kahvelerden ve sosyal yaşantıyı kısıtlayan her yerden ve her şeyden uzaklaşıp verilen fırsatlar içerisinde bu yolda ilerlemelerini tavsiye ediyorum. Çünkü ben de kendime göre içe kapanık, çekingen bir kızdım. Tiyatro sayesinde kendini daha iyi ifade eden, yerini bulan ve bir adım atınca önünde dünyaları olan bir birey haline geldim. İleride en büyük hayaliniz ne? Daha büyük projelerde, daha iyi göstereceğim ve yansıtabileceğim eserler çıkarıp o oyunlarda da oynamak tabi ki! Ulamış Köy Tiyatrosu’nu biraz anlatır mısınız? Ulamış Köy Tiyatrosu kendini ispatlamış, Avrupa turnesine gitmiş, ‘Yılın En Başarılı Anadolu Tiyatrosu’ ödülünü almış ve yaklaşık altı yıldır bu işi pek çok oyunla festival festival dolaşmış Seferihisar’ın köy tiyatrolarının İzmir’deki parlayan yıldızlarından biri olmuş bir ekip. Böyle bir ekibin benim ilk deneyimim olan bu keyifli oyunu da hayata geçirmesi bana büyük keyif verdi. Kağıda kaleme yazdığınız bir oyunun üç boyutlu olarak ete kana bürünüp can bulduğunu görmek gerçekten çok büyük bir heyecan. Umarım herkese böyle mutluluklar ve heyecanlar nasip olur. Yine bana bu heyecanı yaşattıkları için Aysel ve Vedat Hocam’a çok teşekkür ediyorum. Danslarında ve müziklerinde büyük emek harcayan Özgür Adiloğlu Hocama da ayrıca teşekkür ederim. Bu iki güzel tiyatroda hangi oyunları sahneliyorsunuz? Yelki Köy Tiyatrosu’nun oyunu, köyde yapılan Muhtar seçimlerini esprili bir dille anlatıyor. ‘Köyden İndim Şekspir’e’ oyununda da şehirden gelen bir tiyatro projesi için köye gelen tiyatrocuların köyde yaşadıklarını yine keyifli ve eğlenceli bir şekilde izliyoruz. Aysel Hocam Ulamış Köy Tiyatrosu’nu çalıştırmaya başlayınca benim de oyunda yer almamı istedi. Ben de orada küçük bir rol aldım.

YENİ ESERLER YOLDA!

Yazdığın başka oyunlarınız var mı? Var tabi ki. Ama henüz tamamlanmamış olanlar var. Onları da tamamlayıp zamanla sahneye koymak çok istiyorum. Ayrıca yarışmaya gönderdiğim hikayelerim de var. Umarım bir gün onları da basılmış bir şekilde görme şansım olur. Böylece hem ailemi hem de hocalarımı gururlandırmış olurum. Son olarak şunu sormak istiyorum: Köy tiyatrolarının sizce önemi nedir? Ulamış Köy Tiyatrosunda oyuncu olan en yaşlımız Ayşe Teyzemizin ‘’Eskiden köy kahvesinin önünden geçemezdik. Şimdi kahvenin içinde tiyatro oyunu oynuyoruz.’’ Diye bir sözü var. Bunu en güzel bu şekilde açıklayabiliriz. Köy tiyatrolarına katıldığımdan beri bu denli bir projenin, çalışmanın nasıl önemli olduğunu, köy enstitülerinin ruhunun bu şekilde nasıl canlı tutulduğuna her ders de tanık oluyorum. Köy tiyatroları gerçekten çok önemlidir. Çünkü sadece metne dayalı oyunlar değil, o yörenin, o bölgenin kültürü, ağzı, gelenekleri ve görenekleri, örf adetlerini tiyatro yoluyla belki de adını hiç duymayanların bile izleyeceği ve kulak kabartacağı bir gösteri haline geliyor. Böylece o yöre ve o bölge daha fazla insanın dikkatini çekiyor. Oradaki 7’den 70’e bütün oyuncular olarak, dekoru, kostümlerimizi beraber yapmak, herkesin yapabildiği kadarıyla ortaya koymak için samimiyetle çalışması, o içtenlik, o samimiyet, o gayret gerçekten beni çok etkiledi. Tiyatronun birleştirici gücünün bir kanıtı olarak, bunu tecrübe edip yaşamak benim için son derece keyif verici bir deneyim. Köy tiyatroları adı altında insanlar isteyerek, canla başla çalışıyor. Özel tiyatro olsun profesyonel tiyatrolar olsun, bu duyguyu belki pek yaşayamayabilir. Kendi imkanlarını kendi gücünü maksimum seviyede kullanıp, bu işin en iyi şekilde ortaya çıkması için severek, birlik olarak çalışıyor. Ve bu onların çıkardığı işlere de yansıyor. Ben onların köydeki yaşantılarına, üretici pazarlarındaki işlerine ve sahneye ortaya koyduklarına birebir tanık oldum ve anladım ki gerçekten bu yolla pek çok insanın dönüşmesi, iyileşmesi ve farkındalığını arttırması mümkün. Onlarla etkinliklere gitmek, sokakta olmak, oyun oynamanın dışında pek çok yerde nefes almak, yaşamak, kendimizi göstermek, yapmaya çalışmamızı anlatmak, kültürümüzü geleneğimizi örflerimizi göstermek büyük bir keyif. Örneğin; Ben de bir genç olarak çoğunu bilmiyordum. Arkadaşlarıma ve benden küçüklere aktarma fırsatı oldu. Oyun ve öykü yazmaya meraklı bir insan olarak pek çok öyküyü birebir hissedip yaşama fırsatı buldum. Ve bana pek çok malzeme de çıktı diyebilirim.