İzmir Kantinciler Odası Başkanı Rasim Topçu, Ege Telgraf Web Tv ’de Ege’nin Gündemi programına konuk oldu. Türkiye’yi yasa boğan iki çocuğun ‘şırınga çikolata’ ile ölümü sonrası konuşan Topçu, “Asıl sorun okullar değil, dışarısı, denetimlerden alnının akıyla çıkan insanlar sırf devletin yetkili kurumlarının bu işi istismar edip göz yummalarından dolayı potansiyel tehlike olarak anıldı” dedi. Sektörün başında olan kantincilerin yaşanan olaylar sonrasında çok üzüldüğünü dile getiren ve yaşanan hadiselerin asıl kaynağının ürün piyasada bulunuyor olduğunu söyleyen Topçu, “Bir Ankara bir Diyarbakır’da olmak üzere, bence hiç piyasaya üretim izni verilmeden piyasaya sürülebilecek bir ürün olan ‘şırınga çikolata’ olarak tabir edilen ürünün kapağında bulunan tıpası sonucu böyle bir olay yaşandı. Kimsenin tasvip etmediği bir dizi ihmalden kaynaklı. Yaptığımız araştırmalarda sonuç bu çıktı. Burada bir sektörün, bir meslek kurumunun suçlanmasından ziyade bu ürünün piyasaya gelinceye kadar kamu adına görev yapan ve kamuda bulunan ciddi makam ve mevkii de yer alan kişilerdeki ihmal silsilesi’’ dedi. Bir ürünün dağılmadan önce en az sekiz adet analiz raporu olması gerektiğinin altını çizen Topçu, “Analiz raporlarında örneğin; Ürünün bir zararı var mı? Sağlık riski var mı soruların karşılığı bulunuyor. Aynı benzeri olaydan iki yavrumuz hayatını kaybediyor. Bu çok büyük talihsizlik. Hiçbir kantinci meslektaşım ya da hiç bir vatandaş bunu onaylayacak değil. Ucundaki tıpayı açamıyor ağzıyla açıp arkadan birinin çarpması sonucu nefes borusuna kaçabiliyor. Ateş düştüğü yeri yakar hiç kuşkusuz. Piyasaya çıkana kadar aklınız neredeydi? Ankara’da yeni bir kantinci kardeşimiz bulmuş, kantinine koymuş kantinler sattı demiyorum. Özellikle İzmir’de yok” diye konuştu.

‘SUÇLU İLAN EDİLDİLER’

Ölümlere sebebiyet veren ve iki çocuğun yaşamını yitirdiği ürünlerin satışının zaten yasak olduğunu söyleyen Topçu, merdiven altı ürünlerin büyük tehdit oluşturduğunu dile getirdi. Topçu, “Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi devletin devasa kurumları var. Merdiven altı ürünler daha çok. Merdiven altında üretilen bir sürü taklit ürün var. Bu ürünler piyasada daha çok bulunuyor. Güvenlik tehlikesi çok üst düzeyde. Bizim talihsizliğimiz bu ürünü satan kişiyle aynı mesleği icra etmemiz. Türkiye’de hiçbir kurum, hiçbir sektör ve hiçbir iş kolu kantinciler kadar denetlenen bir iş kolu değildir. 7,8 kurumun yetkilileri tarafından denetlenen ve en güvenilir yerler olan kantinler burada potansiyel suçlu ilan edildi. Bir esnaf olarak sindiremiyorum. Meslek hayatım boyunca İzmir’de böyle bir olumsuz bir duruma rastlamadık. Bu takdire şayan bir durumdur. Her gün 1 milyon 100 bin öğrenciyi besliyoruz biz. Türkiye’de toplamda 16 milyon öğrenci besleniyor. Bu kadar işini düzgün yapan insanlar, denetimlerden alnının akıyla çıkan insanlar sırf devletin yetkili kurumlarının bu işi istismar edip göz yummalarından dolayı potansiyel tehlike olarak anıldı” dedi.

‘BAKKALLARA BAKSINLAR’

Diyarbakır’da yaşanan olayın kantinle bir alakası olmadığını söyleyen Topçu, “Evladımız, sokaktan ve bakkaldan almış. Bir tane bakkal esnafı ile ilgili haber duydunuz mu? Benim kantinci arkadaşlarım bunu hak etmiyor, çocuklara bu kadar iyi hizmet eden sektör daha yok. Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, her şehirde ve her ilçede üç bakanlık bir protokol imzalayarak, bir komisyon kuruyor. Bakanlığın temsilcilerinden oluşan, bir yer tarafından duvardaki çatlaklara kadar bakarlar. Lambaların korunaklı olup olmadığına bakarlar ve detaylı denetimler olur. Bununla kalmıyor, okul içinde kurulan kantin denetim komisyonu da var. Bu komisyon, bir müdür yardımcısı başkanlığında öğretmen, öğrenci velisi ve zaman zaman öğrenciden oluşan dörtlü bir komisyon tarafından her ay denetlenir. Hangi belediye ise o belediyenin Sağlık İşleri Müdürlüğü, Zabıta İşleri Müdürlüğü ve İktisat İşleri Müdürlüğü görev ve sorumlulukları çerçevesinde farklı alanlarda denetim yaparlar. Geriye birde İzmir Kantinciler Odası. Zaten ben haftanın 3 günü ekiple beraber geziyorum. 800 okul kantini var günde 10-15 kantini ziyaret ederiz. Yıl içerisinde gezmediğimiz kantin bırakmamaya çalışıyoruz. Denetimleri yapıyor, eksikleri hatırlatıyoruz” ifadelerini kullandı.

OKUL DIŞINA DİKKAT EDİLMELİ

Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili bölümünde kurulan ‘bilim kurulu’nun uygun bulunmayan gıdalar ile ilgili bir liste gönderdiğini söyleyen ve bu ürünlerin kantinlerde bulunmadığını dile getiren Topçu, “İyi denetlenen bir kurumda, böyle bir iş çıkması sorun mu? Esas tehlikenin okulun dışı olduğunu söylüyorum. Kantinleri kapatalım, evlatlarımızı sokağa mı salalım? Her türlü hijyen koşulunun oluşmadığı o yerlerde mi olsunlar? Uygun bulunmayan ürünler sadece kantinlerde değil madem çocukların sağlığına tehdit Sadece kantinlerde değil, bu çocuğun günlük yaşantısı içinde de erişiminin engellenmesi lazım. Alkol ve tütün ürünleri gibi. 18 yaşındaki çocukların erişimine engel bir kanun var. Gidip bakkala 13 yaşında bir çocuk alkol istediğinde verirse, suç olduğunu bilir esnaf. Bir çocuğun kantinde geçireceği zaman en fazla 10 dakikadır. Bin kişilik okulda kantine giren öğrenci sayısı üçte biridir” dedi. Satışı uygun bulunmayan ürünlerin yaklaşık olarak yüzde 30’unun kantinlerde olduğunu söyleyen Topçu, “Kantine gelen çocukların, bir kısmı da sandviç veya tost yemek üzere gelir. Gelen öğrencinin de yüzde 30 ‘u bu ürünleri almıyordur. Böyle bir durumda esas tehlike aslında kantin değil, serbest zaman dilimidir. Anne babadan tenkit yok, okuldan tenkit yok, kantinlerde de yok o ürünler. Devletin istediği ürün 3 lira, çocuk dışarıdan bir liraya alıyor. Tabi sağlığını tehdit eden boyalı içeceği alıyor. Buradaki erişime engel koyduğun ürünü orada engellemezsen, çocuğu sokağa itersiniz. Çocuklar için tehdit arz edecek her türlü gıda ve yiyeceğin okula girişinin engellenmesi şart. Çocuklar telefonla sipariş ediyor. Uzun bir çubuk ile poşeti okulun içine koyuyor. Gıda dışında şeylerde var o poşette” diye konuştu.

‘BUNLARI HAK ETMİYORUZ’

İdarecinizle aranız iyi değilse ‘Sen sattın’ diyor, ‘Bende bu ürün yok’ diyorsun yine uğraşıyor. Siz çocukları böyle denetlenen kantinlerden alıp sokağa atarsanız, erişimine engel olmayan her türlü ürünü alır. Ben tost satacağım, para kazanacağım önemli ölçüsünü kira olarak ödeyeceğim, devlet buradan kira alıyor. Sonra personelin parasını, sigortasını vereceğim. Boyalı içecek için bakkala gittiğinde orada tost istiyorsa veriyor ve denetlenmiyor. Benim potansiyel müşterim sokağa gitti. Neden? Benden istediği ürünü alamadı. Biz o ürünleri satalım demiyoruz. Fakat örneğin nektar satalım? Öyle garabet bir uygulama ki… Hak etmediğimiz bir şey” diyen Topçu, kantincilerin hak etmediği uygulamalarla karşı karşıya olduğuna değindi. Kantincilerin güvenlik açısından denetlendiğini ekleyerek sözlerine devam eden Topçu, “Sadece gıda değil. Benim meslektaşlarım çocuklara potansiyel tehdit olabilecek hiçbir durumda yok. Kantinin ihalesinden önce, ön şartı ustalık belgesi. İhaleye girdiniz ihale sizin, prosedür başlıyor. Savcılıktan ‘iyi hal kağıdı’, sağlık raporu alıyorsunuz. Rakamın ücreti yatırılınca sözleşme yapılıyor. Zaten iyi hal kağıdı her yıl istenir. Çalışan personelden de isteniyor. GBT ile ilgili sakıncalı personel var ise bana da tebliğ edilerek derhal uzaklaştırılması gerektiği söylenir ve okul aile birliklerine yazılır. Sabıkasında sıkıntılı olanlar işte çalıştırılamaz. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’nın yazılı talimatı var” dedi. Rana Beyza Öztürk / Özel Haber