Altay, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, dün adli yıl açılışında "Sivilleşmeyi, sivil bir anayasayı muhalefet engelliyor." ifadesini kullanarak kendilerini hedef gösterdiğini savundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Ülkemizin adalet sistemini suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için var gücüyle çalışıyorlar." ifadesini de kullandığı dile getiren Altay, şunları kaydetti: "Bu şu demek; Erdoğan, sen en son Sermaye Piyasası Kurulu'ndaki rüşveti, nüfuz ticaretini, ortalığa saçılan pislik için 'suç çetelerinin oyunu' demek suretiyle savcıya talimat verdin, hem de adli yıl açılış töreninde. Ne demek suç çetelerinin kirli oyunu? Ortaya da pislik saçılmış. Niye aldın danışmanını görevden o zaman? Adı geçen danışmanını niye görevden aldın? Aldın da görevden almakla oluyor mu sadece? Ruhsar Pekcan'ı da kendi bakanlığını dolandıran bakanı da görevden aldın ama savcının önüne koyamadın. Görevden aldığın danışmanı görevden alma gerekçeni çık millete söyle. Yargı kurban ediliyor da yargıyı kurban eden sensin. Adli yıl açılışında 'Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları siyasidir.' demek yargıya 'Anayasayı boş verin, anayasaya takılmayın.' demektir." Altay, adli yıl açılışında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan'ın konuşmasının yayına verilmediğini ileri sürdü. Bazı medya mecralarında, eski Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu'nun da aralarında bulunduğu kişiler hakkında çıkan iddialarla ilgili, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyelerinin de konuştuğunu söyleyen Altay, "Suç çetelerinin kirli oyunlarıyla kurban edilen bir adalet mekanizması yok, suçu görmeyen, suçu örtbas eden bir adalet mekanizması var. AK Parti MKYK üyesi ne diyor, 'AK Parti arınmalı.' diyor. Arınmak nedir, pislikten arınmaktır. AK Parti'ye pisliğin bulaştığını itiraf ediyor." diye konuştu. Altay, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan SPK'nin de adının geçtiği iddialarla ilgili açıklama beklediklerini belirtti.

"Devletin kör kuruşunun çalınmasına şüphesiz tahammülümüz olmayacak"

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'un birkaç gün içerisinde Tank Palet Fabrikası ile ilgili önemli açıklamalarda bulunacağını aktaran Altay, "Türkiye'nin hangi kurumu olursa olsun, devletin kör kuruşunun çalınmasına, çırpılmasına, devletin rüşvetten dolayı kokuşmuş hale gelmesine, devletin kirletilmesine, yüce, kadim devletimizin böyle anılmasına şüphesiz tahammülümüz olmayacak. Araziler verilmiş, teşvikler verilmiş, ortada ne tank var ne de palet." değerlendirmesinde bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Dezenformasyon yasası bir an önce çıksın." ifadesini kullandığına işaret eden Altay, yasanın ilgili taraflarla oturulup konuşularak çıkarılması gerektiğini dile getirdi. FETÖ'den herkes gibi Bahçeli'nin de çok şikayet ettiğini anlatan Altay, "Şunu merak ediyorum. Sayın Bahçeli, Bank Asya'da 16 yıl üst düzey yöneticilik ve genel müdürlük yapan bir insanın Halkbank Genel Müdürü yapılmasından, sonra SPK Başkanı yapılmasından hiç rahatsızlık duydu mu? Sayın Bahçeli, mutat görüşmelerinde Sayın Erdoğan'a '100 lira yatırdığı için adamları devlette memuriyetten attık. 16 yıl burayı yönetmiş adamı Halkbank'a nasıl genel müdür yaptın?' diye sordu mu, merak ediyorum. Devlet soyuluyor, Sayın Bahçeli medyayı susturmak peşinde." ifadelerini kullandı. Türkiye'nin demokrasi endeksinde 147'nci sırada olduğunu söyleyen Altay, "Türkiye'nin en kısa süre içerisinde demokrasi liginde ilk 10'a çıkması Cumhuriyet Halk Partisinin ve millet masasının en temel ve asli görevidir." dedi. Altay, İstanbul'un Beykoz ilçesine bağlı Tokatköy Mahallesi'ndeki kentsel dönüşüm için insanların evlerinden polis zoruyla atıldığını ileri sürerek, bu durumu eleştirdi.

"Kur korumalı mevduata Merkez Bankasından ne kadar para aktardınız?"

Altay, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'na, "TBMM'de görev yapan, halkın seçtiği bir milletvekili olarak size soruyorum; bugüne kadar, yılbaşından bu yana, 21 Aralık'tan bu yana kur korumalı mevduata Merkez Bankasından ne kadar para aktardınız?" sorusunu yöneltti. Yurt başvurularına da değinen Altay, şu değerlendirmeyi yaptı: "Geçen yıl yurt meselesi tüm çıplaklığı ile kamuoyuna yansıdı. Geçen yıldan bugüne kadar alınmış ek bir tedbir var mı? Yok, değil mi? Geçen sene yaşanan sancıdan sonra devletin bu konuya daha dikkatli, daha özenle, daha gayretle el atması gerekmez miydi? Gerekirdi. Bütün sosyal tesisleri, misafirhaneleri öğrencilere tahsis edeceksiniz. Belki 50 bine yakın öğrencinin sorunu bu şekilde çözülür. Yetmiyor. Öğrencilere kira yardımı yapacaksınız. Devlet, sosyal devlet olmanın gereği olarak öğrenciyi barındıramıyorsa kirasını verecek, katkı sunacak. Yetmez. Bir şey daha yapılacak. Özel yurda giden öğrencilere devlet ayrıca katkı parası verecek, vermeli. Gencecik kardeşlerimizi, yavrularımızı sokaklarda, parklarda perperişan etmek sosyal devlete yakışmaz." (AA)