Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi (SP), Demokrat Parti (DP), Gelecek Partisi ve Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) genel başkanlarının katılımıyla Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem törenle açıklandı. 6 partinin genel başkan yardımcıları sisteme ilişkin açıklama yaptıktan sonra, 6 lider kürsüde metni imzaladı. Açıklanan yeni sistemin detaylarını siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Ege Telgraf okurları için değerlendirdi. Hazırlanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’nin ne halihazırda uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ne de 2008 yılı öncesi yürürlükte olan Parlamenter Sisteme’ne benzediğini belirterek açıklamalarına başlayan Prof. Dr. Tosun, “Yeni sistemi, daha önce uygulanan Parlamenter Sistemi’nin rasyonelleştirilmesi olarak değerlendirebiliriz. Eski sistem, özellikle Türkiye’de hükümet istikrarsızlıklarına yol açan bir sistem olarak değerlendiriliyordu. Bu sistemde getirilen bazı mekanizmalar var. Örneğin, yapıcı güvensizlik oyu konusunda hükümetin iş başından uzaklaştırılabilmesi için yeni bir hükümet alternatifinin ortaya çıkmasına imkan tanıyan bir sistem. Dolayısıyla, bizim klasik Parlamenter Sistemimiz’e getirilen ‘Hükümet istikrarsızlığına yol açıyor’ argümanını ortadan kaldırıyor” dedi. Tanju-TosunGÜÇLÜ BİR YASAMA’ “1982 Anayasası ile birlikte aşırı derecede güçlendirilen bir yürütme vardı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu yürütme tamamen şahsileştiğine tanık olduk ve yasama by pass edildi” sözleriyle değerlendirmelerini sürdüren Prof. Dr. Tosun, “Böylelikle Türkiye’de bütün yetki tek elde toplandı. Bu önerilen sistemle birlikte yasama, yürütme karşısında güçlendiriliyor. Bir anlamda halk iradesinin tecelli ettiği yasama organı çok önemli bir kuruma dönüştürülmek isteniyor. Görev ve yetkilerinin artırılması açısından bu da çok önemli. Cumhurbaşkanlığı kurumu sembolik bir hale getiriliyor; sadece parlamentodan çıkan bir yasayı yeniden incelenmesi için geri gönderme gibi sınırlandırılan bir yetki var. Kamu bürokrasisinin oluşturulması ve atamalarda yetki, gerek Meclis’e gerekse atanacak bürokratın üst kurumuna veriliyor. Özellikle yargının tarafsızlaşması ve bağımsızlaşması adına çok önemli düzenlemeler var. Hakimler ve Savcılar Kurumu ayrılacak. Yargı organını siyasi iradenin etkisinden arındırma amacı güdülüyor” diye konuştu. Türkiye’de siyasal sistemin demokratikleşmesinin hesap verme ve sorma kavramlarıyla da ilgili olduğunun altını çizen Tosun, hazırlanan yeni sistemde bu anlamda yasama denetiminin daha işlevsel hale getirildiğini söyledi. Yürütmenin sorumlu kanadı olan hükümetin, yasama organından çıktığını ve yasama organının yürütmeyi etkin bir şekilde denetleyebilme gücüne sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tosun, şu ifadeleri kullandı: “Mevcut sistemde yürütmenin denetimi gibi bir şey söz konusu değil; sadece kağıt üzerinde görülüyor. Başta Sayıştay ve üniversiteler olmak üzere kurumların özerkliği de bir başka konu. Genel olarak bakıldığında Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin işlemediği uygulamalar dikkate alındığında görülüyor. Eski klasik Parlamenter Sistemi’nin de bazı aksaklıkları vardı. Bu anlamda yapılan düzenlemelerle bu sistemin daha işleyen bir sisteme dönüştürüldüğü gözlemleniyor. Aşırı derecede güçlendirilmiş bir yürütme Türkiye’de demokrasinin önündeki en temel engellerden bir tanesidir. Dolayısıyla, yürütmeyi de yasama karşısında dengeleyen bir sistemle karşı karşıyayız. O yüzden açıklanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi çağdaş, demokratik, hak ve hukuk referanslı bir sistem olarak yorumluyoruz.” ‘ETKİN BİR DENETİM’ Yeni sistemde öngörülen ‘Seçim barajının yüzde 3’e dönüştürülmesi’ konusunu da değerlendiren Tosun, “Seçim barajının 12 Eylül rejimi ile 1980’lerde kanunla yüzde 10 oranına düşürülmesi parlamentodaki parçalanmayı önleme amacı güdüyordu. Bir seçim sistemi ile bu ülkedeki parti sistemini daraltmak mümkün değil. 1990’larda yüzde 10 baraj varken çok sayıda parti kuruldu ve hükümet kurulması güçlendi. Dolayısıyla bu bir çözüm değildi. Seçim Kanunu ‘Yönetimde istikrar ve temsilde adalet’ ilkelerinden işletiliyor. Bu yapıcı güvensizlik oyu ile hükümet istikrarsızlıklarının önüne geçiliyor. Ulusal seçim barajını yüzde 3’e düşürmekle temsilde adalet sağlama amacı güdülüyor. Hazine yardımının da yüzde 1 oy alan partiye verilmesi özellikle küçük partilerin mali zorluklar yaşamasını aşmayı hedefliyor. Parlamentoda muhalefetin yürütmeyi denetlemesi olarak getirilen bir düzenleme; Kesin Hesap Komisyonu başkanının anamuhalefet içinden biri olması... Bu da etkin bir denetleme sinyali veriyor. Komisyonlarda muhalefet partilerinin daha etkin olması için düzenlemeler de var” dedi. ‘ŞEHİR EFSANESİ’ “Koalisyonlu Parlamenter Sistem’in Türkiye’ye etkisi ne olur?” sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Tanju Tosun, şu açıklamaları yaptı: “Türkiye’de en fazla suistimal edilen kavramlardan biri koalisyon hükümetleri. Türkiye, koalisyon hükümetleri nedeniyle hiçbir dönemde istikrarsızlığa sürüklenmedi. Siyasal elitlerin uzlaşma kapasitelerinin zayıf, demokratik değerlerinin cılız olması nedeniyle koalisyon hükümetleri sürdürülemedi. Türkiye’de oldukça başarılı koalisyon hükümetleri de oldu: Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi... Bu koalisyon özellikle Avrupa Birliği uyum sürecinde çok önemli yapısal düzenlemelere ve ekonomi ile ilgili çok önemli kararlara imza attı. ‘Koalisyon hükümetleri istikrarsızdır’ algısı tamamen bir şehir efsanesidir! Sorun koalisyon hükümetleri değil; siyasal elitlerin demokratik değerleri içselleştirmemesidir. Cumhur İttifakı da bir koalisyondur; o zaman topyekün ‘Cumhur İttifakı da istikrarsızdır’ diye düşünmek lazım. Sorun, koalisyon hükümetlerinde değil; Türkiye’de uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde. Avrupa’da, yanıbaşımızda kualisyonla yönetilen Belçika, Hollanda gibi başarılı örnekler var. Dolayısıyla koalisyon hükümetleri hem siyaset bilimi literatüründe hem de uygulamada ‘İstikrarsızlık üretir’ demek bilimsellikten uzak bir ifadedir.” ‘SATIR SATIR İNCELEDİM’ Hazırlanan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’nin detaylı bir çalışmanın ürünü olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Tanju Tosun, “Dört siyasal partinin raporunu satır satır inceledim. Bu raporu diğerleriyle karşılaştırdığımızda Türkiye’deki siyasal seçkinlerinin, akademinin mevcut koşullar içinde üretebileceği en iyi raporlardan birtanesi olduğu izlenimine kapıldım. Eksiklikleri tabii ki de var ancak eksiklerinden çok daha önemlisi Türkiye’deki toplumu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ülkeyi ileriye taşımayacağı yönünde uyarıyor. Muhalefetin bundan sonraki süreçte bu sistemi topluma anlatması gerekiyor. Sadece kuru kuruya değil, aynı zamanda bunun ekonomi ile ilişkisi de kurulmalı. Yani bu sistem olursa ‘Refah ve ulusal gelir seviyesi nasıl artacak, gelir daha adaletli dağıtılacak, çoğulcu demokrasiye geçilecek’ başlıkları doğru şekilde anlatılmalı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hiç uygun olmadığını gördükten sonra herhangi bir demokratik siyasal sistemin bu ulusa çok daha uygun olduğunu düşünüyorum” açıklamalarında bulundu. Yeni sisteme imza atan partiler arasında HDP’nin yer almamasının verdiği mesajı da yorumlayan Tosun, “HDP’nin masada yer almaması bu sistemi desteklemediği anlamına gelmez” dedi. HDP’nin zaten seçimlere kendi başına ya da sol ittifak içinde gireceğini açıkladığını söyleyen Tosun, “Ancak Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde belirlenecek adayın kendileri açısından uygun olması takdirinde destekleneceğini söylüyor. Dolayısıyla HDP seçmeni açısından bu önerilen sistemin bir dezavantajı olduğunu düşünmüyorum. Mevcut sistem içinde özellikle Türkiye’deki farklılıklara baktığımızda demokratikleştirme, adalet, insan hakları gibi vaatler de var. HDP’nin bunlara itirazı olmaz” dedi. ‘YÖNELİM OLABİLİR’ Son olarak, “Bu sistemin açıklanması ve oluşturulan güç birliği Türkiye siyasetinin yapı taşlarını ne denli etkiler?” sorusuna yanıt veren Tosun, “Bu açıklama özellikle siyaseti çok yakından izleyen kesimler arasında heyecan verici oldu ancak siyasetle çok yakın olan büyük bir kitle yok. Şu anda insanlar geçim derdinde. Bu sistem önerisinin nasıl daha iyi koşullarda yaşayabileceklerine ilişkin yapılacak açıklamalar çok önemli. Anlatıldıktan sonra sistem asıl etkisini göstermeye başlayacaktır. Özellikle Cumhur İttifakı’nın sosyolojik tabanında bir miktar ancak asıl ‘gri alan’ dediğimiz yüzde 20 civarında olan o kararsız seçmenden Millet İttifakı’na yönelim olacağını düşünüyorum” diye konuştu. ‘Pardon, Tansu Çiller kimdir?’ Eski Başbakan Tansu Çiller’in, parlamenter sisteme dönüş isteyen 6’lı masaya sert çıkarak, “Bunu Türkiye’nin, gençlerin önüne umut diye koymak ihanettir” sözlerinin açıklanması üzerine Tosun, şunları söyledi: “Pardon, Tansu Çiller kimdir? Kimdir artık? Türk siyasetinde ifade ettiği anlam, arkasındaki toplumsal destek nedir? Çiller’in başbakanlığı döneminde ‘Türkiye’nin sürüklendiği felaketler nelerdir?’ bence Sayın Çiller önce bunu değerlendirsin sonra Parlamenter Sistem’in kötü olduğuna ilişkin değerlendirmelerde bulunsun. Herhangi bir toplumsal tabanı olmayan, iktidar olduğu dönemde Türkiye’nin siyasal istikrarsızlığının 1 numaralı aktörleri arasında yer alan birinin önerilen sisteme ilişkin değerlendirme yapmasının herhangi bir kıymeti yoktur” diye konuştu. YAĞMUR DAŞTAN / ÖZEL HABER