İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Lütfi Çamlı, Ege Telgraf'a yaptığı açıklamalarda sağlıkçıların ailelerine, yakınlarına ve çevresindekilere virüs bulaştırma endişesiyle evlerine gitmeye korktuklarını söyledi. Çamlı, salgınla mücadelenin daha etkin sürdürülebilmesi amacıyla alınması gereken en önemli tedbirlerden bir tanesinin de sağlıkçıların korunması olduğunu hatırlatarak, "Sağlıkçılar bu pandemi ile mücadelede en önde savaşan, korona virüsü taşıyan hastalar ile birebir temasta olan, bu yüzden de sağlıkları ve yaşamları tehlikede olan riskli gruptur. Sağlıkçıların hemen hemen bu takip sırasında tedavi ettiği hastaların da birçoğunda daha sonra virüs testi pozitif çıkıyor. Daha sonra sağlık personeli de bundan dolayı test yapıyor. Sonra kendilerini izolasyona alıyorlar. Kendi testleri negatif çıkana kadar bir gerginlik yaşıyorlar. Bakılan hastanın testi negatif çıksa bile sağlıkçının yaptırdığı testin sonucu ise 2-3 gün sonra geliyor. Dolayısı ile salgını kapmış olarak farkında olmadan hayata devam etme riskleri var. Burada sağlıkçılar hem çevreye bu virüsü bulaştırmamak, hem de kendi ailelerine ve sağlık personeli arkadaşlarına da yaymamak için mümkünse evlerinin dışında otel, konukevi, yurt gibi ayarlanan mekanlarda kalmak istiyorlar. Bu konuda birçok talep alıyoruz. Virüs riskini eve taşımamak ve hastalığı yaymamak adına böyle haklı bir önlem almak istiyorlar" dedi.

SÜRECE KATKI

İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Çamlı, belediyelerin sağladığı imkanların genişletilmesini ve diğer devlet kurumlarının da sürece katkı koyması için şu çağrıyı yaptı: "Gerek Büyükşehir Belediyesi, gerekse ilçe belediyeleri konaklama için yerler belirlediler. Önlem olarak oteller ve öğrenci yurtları tahsis ettiler. Bizzat odamızı arayan ve burada kalmak isteyen sağlık çalışanlarını belediyelere yönlendiriyoruz. İzmir'de en az on tane büyük ölçekli hastane var. Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Katip Çelebi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Suat Seren Göğüs Hastalıkları Hastanesi, Alsancak Devlet Hastanesi, Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi gibi kurumların hepsinde koronalı hastalar var ve bakılıyor. Sadece buradaki sağlık çalışanlarını düşünecek olursanız konaklama açısından oldukça fazla bir ihtiyaç söz konusu. Böyle bir talep varken gerek yokmuş gibi bir tavrı çok mantıklı bulmuyorum. Kaldı ki Sağlık Bakanlığı'nın da bu konuya hayır diyeceğini düşünmüyorum. Türk Tabipler Birliği sağlık çalışanlarının korunması için bunun şart olduğunu açıklıyor. Eğer sağlıkçılara da bir şey olursa, yani savaşacak unsurlarınızı da kaybederseniz bu virüs ile kim uğraşacak? Dolayısı ile sağlık çalışanlarını daha yakından takip etmemiz, korumamız ve tedbirler almamız lazım. Bu salgını durdurmak açısından çok önemli olduğu gibi, idarenin yani bakanlığın ve devletin de görevidir. Belki herkes tedbir için evde kalıyor ama sağlık çalışanlarının böyle bir lüksü yok.. Doktorlarda virüs çıkan, ailesine bulaştıran birçok vaka ile karşılaştık. Üniversitelerin gelen talepler doğrultusunda sağlıkçılara konaklama imkanları sağlaması lazım. Şu anda belediyeler tarafından sağlanan imkanlar olumludur ancak bunun devamı da gelmeli. İzmir'de devlet kurumlarının kullanılmayan birçok misafirhanesi var. Eğer sağlıkçılardan gelen talebe belediyelerin sağladığı oteller ve yurtlar yetmeyecekse bu misafirhaneler sağlık personeline tahsis edilmelidir. Kim ne kadar katkı sunabiliyorsa sunmalı, herkes elinden gelen desteği vermelidir." Erman Şentürk / Özel Haber