Türkiye’de gün geçmiyor ki kadın cinayeti yahut şiddeti haberi olmasın. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre; 2008'de 80, 2009'da 109, 2010'da 180, 2011'de 121, 2012'de 210, 2013'te 237, 2014'te 294, 2015'te 303, 2016'da 328, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3 bin 185 kadın öldürüldü. Yine diğer yandan ekim ayında 18 kadın cinayeti, 19 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bu ay 18 kadın cinayeti işlenmiş, 19 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Öldürülen 18 kadından 12’sinin hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilemedi, 6’sı da boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile öldürüldü. Eylül ayında ise 26 kadın cinayeti, 19 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti.MÜCADELE GÜNÜDÜR’ Kadın Hakları Koruma Günü’nün bir kutlama değil ‘mücadele’ günü olduğunun altını çizen Kadın Haklarını Koruma Dernekleri Federasyonu Ege Temsilcisi ve Kadınları Koruma Derneği Başkanı Engin Demir, “Korona dolayısıyla evde kalan kadın ve erkek bir arada kaldığında maalese kültürü bir arada yaşamayı öğrenememiş. Birlikte yaşamaları öğretilmemiş. Şiddetin doğduğu yer Dominik Cumhuriyeti’dir. Kadına yönelik şiddetin mücadele yeri orada başlıyor. Kadınlar birlikte mücadele ederek seslerini duyuruyor. Ardından Güney Amerika'ya yayılıyor. 25 Kasım BM tarafından Kadın Hakları Koruma Günü ilan ediliyor. Kadın hakları mücadelesi içerisinde Güney Amerika’daki bu mücadele dünyanın dikkatini çekiyor. Kutlanacak bir gün değildir bu; bir mücadele günüdür. Eşitliğe inanan tüm insanlar akılda tutmak zorundadır bu günü. Çocuklarımıza neden şiddete karşı olduğumuzu öğretmek zorundayız” dedi.KORUNDUĞUNU HİSSETMELİ’ Şiddettin son bulması için öncelikli olarak yaptırımların artması gerektiğini belirten Gül, sığınma evi sayısının artması gerektiğine değindi. 50 bin nüfusu geçen her yerde sığınma evi olması gerektiğini ama olmadığını belirten Gül, “Özellikle devletin yapması gereken yaptırımlar var. Yerel yönetim yaptırımları, sivil toplum kuruluşu yaptırımları. Pandemi ve ekonomik sorunlar da şiddeti artıyor. Kadınlar para kazanmak nedir bilmiyor. Kadınların ve erkeklerin ortaklığı benimsemeleri lazım. Evin ekonomisi erkek ya da kadına ait değildir. Ayrımcılığın önlenmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının öğretilmesi gerekiyor. Bu anlamda devlet olarak biz sağlayamazsak bu uluslar arası arenada prestij kırıyor ve yaşam kalitemizi düşürüyor. Ders kitapları önemli. Düşünce yapısını basın yoluyla geliştirmek önemli. Eşitlik üzerinden gidilmesi gerektiği önem kazanıyor. Hür basın, bunu anlatabilmeli. Dili doğru kullanabilmeli. Biz eşitlik için kadınları eğitiriz. Sivil toplum kuruluşları kadın ve erkeklere eğitimler vermeli. 6284 İstanbul Sözleşmesi kabul edildikten sonra, anayasa komisyonundan geçti ve kesinleşti. Sonra uluslar arası taahhütlere uymak zorunda kaldık. Kendi alanımızda ciddi çalışmalara ihtiyacımız var. Halkı doğru olarak bilgilendirmek zorundayız. Yerel yönetimlerin Londra’daki gibi evlilik öncesi kurs vermesi gerekiyor. Evlilik öncesi eğitimin verilmesi şart. Bizim ülkemize çok gerekiyor. Sığınma evleri hala eksik. 50 bin kişinin yaşadığı her bölgeye bir ev lazım. İzmir’de bile yok bu rakamlara erişemedik. Maalesef erkekler şiddet olduğunu bilmiyor bile. Şiddetin pek çok türü var. Bu anlamda eğitim vermek zorundayız. Verilen kararlar caydırıcı olmalı. Kadınların korunduğunu bilmeleri mücadele için çok önemli. . Devlet, eğitimde bu konuyu ciddi olarak ele alacak. Devlet korumasında olduklarını hissetmek zorundalar” diye konuştu. RANA BEYZA ÖZTÜRK / ÖZEL HABER