YAĞMUR DAŞTAN / ÖZEL HABER-Türkiye, depremin ardından sağlıklı binaların önemini bir kez daha acı gerçeklerle öğrendi. Yaşananların ardından yurdun birçok yerinde adeta bina dönüşümü ve iyileştirme noktasında seferberlik ilan edilirken atılacak yeni adımlar hakkında işin uzmanları da hayati uyarılarda bulundu. Bu uzmanlardan biri de mimar Mehmet Göksel Alaca... Binaların sadece sağlıklı yapılmasının yetmeyeceğini belirten İzmirli mimar, nasıl araçlarımıza her yıl vize yapılıyorsa binalar için de düzenli aralıklarla kontrolün şart olduğunu söyledi. Sağlıklı yapıları konuşmak için öncelikle kaçak binaların önüne geçilmesi gerektiği vurgusunu yapan Alaca, “Mevcut ruhsatlı binalarla birlikte kaçak yapılaşmanın ve izinsiz tadilatların yapılması önlenmeli. Bir otomobil alıyor, ona vize yaptırıyoruz. Fakat ev tadilat yapıldığında herhangi bir kontrol sistemi yok. Kaçak yapıyı önleme yükümlülüğü belediyelere ve bakanlığa verilmiş. Ne yazık ki siyasi açıdan oy kaygısı taşıdıkları için yeterince kaçak yapılaşmanın üzerine gitmiyorlar. Bu kaçak yapılaşmalar özellikle oturma raporundan sonra çok yapılıyor. Binalar üzerinde büyümeler, küçülmeler ya da önemli değişiklikler söz konusu olabiliyor. Daire içi tadilat yapıyor, kontrolsüzce hareket ediyorlar. Bu da binanın genel taşıyıcı sistemine zarar veriyor. Ayrıca betonarme binaların bir ömrü vardır. Her şeyde olduğu gibi binaların da mukavemeti giderek düşer. Belli bir zaman sonra da yenilenmesi gerekir. 50 sene önce binayı yapanlara ‘Neden kötü yaptın?’ diyemeyiz çünkü binaların dayanıklılığı giderek azalıyor. Şimdiki beton kalitesiyle o zamanın kalitesi de çok farklı. O yüzden en az beş senede bir binanın ara karnesi çıkarılmalı. Eğer orada en ufak bir kaçak yapılaşma, ilave ya da projeye aykırı bir durum varsa anında müdahale edilmeli ve gereği yapılmalı” dedi. mimar-alacaKONTROL EDİLEBİLİR’ “Bir de denetimli ‘denetimsiz’ binalar var...” sözleriyle açıklamalarını sürdüren Alaca, “Ne yazık ki mühendis kıtlığı var. Yapı denetim şirketleri var ama yeterince mühendis bulamıyorlar. Bu sefer ‘fason mühendis’ peşine düşüyorlar. İzmir’den, İstanbul’dan bazı isimleri sistemlerine kaydedip maaşlarını ödüyorlar fakat bu kişiler inşaatı kontrol etme anlamında zayıf kalıyor. Özellikle afeti yaşadığımız illerde bu durumla çok karşılaşıyoruz. Büyükşehirlerden kargoyla projeler geliyor, imzalanıyor. Kontrol elemanları genelde sayı olarak yetersiz olduğundan birçok şey ya görmezden geliniyor ya da ihmal ediliyor. Fakat her şeye rağmen yeni deprem yönetmeliğine göre yapılmış binaların genellikle ayakta olduğunu görüyoruz. Asıl sorun kaçağın önlenmesi. Bu mesele partiler üstü, oy kaygısı yaşamayan, tamamen devlete bağlı anayasal kuruluşlarla çözülür. Örneğin, ‘yapı polisleri’ sayesinde kimseye göz açtırılmadan her şey kontrol edilebilir; buna mevcut binalar da dahil! İmalat kafaya göre yapılıyor, halbuki müellifi dışında kimsenin o inşaata müdahale etmemesi gerekiyor. Eski fenni mesuliyet sisteminde ustalar ‘Biz biliriz’ der, mühendise ya da mimara haber vermeden inşaatı bitirirdi. Mühendis de müşteri kaybetme korkusuyla sesini çıkaramaz ‘günah keçisi’ pozisyonuna düşerdi. Evet, günümüze baktığımızda sistem gözelleşiyor ama ilavelerinin de yapılması lazım” ifadelerini kullandı. ‘HER EV BİZİM GİBİ...’ Yaşanan felaketin binalara ve yapılaşmaya bakış açısını bütünüyle değiştirmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Alaca, “Biz sadece kendi evimizin sağlamlığıyla uğraşmamalıyız çünkü her yere gidiyoruz. Kız istemeye, düğüne, ev ziyaretine gidiyoruz. Her ev hepimizinmiş gibi hareket etmeliyiz. O yüzden ‘Benim evim, istediğim gibi kaçak kat yaparım’ deme hakkına kimse sahip değil. Depremin olduğu 11 ilde akrabalarının ya da tanıdıklarının evinde ölen çok kişi oldu. Kimse bunu unutmamalı” diye konuştu.