Bir gün aldığı ani bir kararla yöneticiliği bırakan ve aile işini devralan Nihat Özer, başarı basamaklarını tırmandığı yılların ardından markasını Kemeraltı'ndan dünyaya taşıdı. Pandemi sürecinde sağlıkçılar kadar yoğun çalıştığını aktaran Özer, özellikle son aylarda korona virüse karşı mucize koruyucu ürününe talep patlaması yaşandığını söyledi. Sabun üretimine nasıl başladınız? İşinizin kuruluş öyküsü nedir? 2000 yılına kadar büyük bir holdingde yöneticilik yaparken bunu bırakıp Edirne'nin meyve sabunlarını üretmeye başladım. Aslında 17'inci yüzyıldan gelen bu geleneği bugünlere taşıyan bir aileyiz. Çok zorlu süreçleri aşıp bugünlere geldik. Herkes "Sabuncu" "Sabuncu Nihat Bey" derken, katıldığımız fuarlarda doğal ürünleri alanlar hep benden tavsiyeler istiyordu. Cilt güzelliği için ne gerekir, saç dökülmesine ne iyi gelir, hangi sabun, hangi ürün ne işe yarar insanlara anlata anlata adımız da büyüdü. Arapların zeytini keşfetmesiyle ve bana gelen yoğun talep karşısında benim işimin de aslında bu olduğunu bir kez daha anladım. Ayvalık sabunlarına yıllardır artan bir rağbet var. Ben Ayvalık sabuncusuyum. Annem Havranlı. Ailemden, babadan, dededen gelen gelenek de bu. Bu benim el sanatım. Ani bir kararla bu işi başlattım. Herkes bana sabuncu derken düşündüm, neden ben insanlara faydalı olmayayım ki dedim. Ve bu işe koyuldum, bugünlere geldim. Sizin ürünlerinizi diğerlerinden ayıran nedir? Markam Ayvalık Sabuncusu olarak biliniyor. Buna ilaveten Nihat Özer Ayvalık Yöresel Ürünler ve Lezzetleri, Alaçatı Sabuncusu, Himalaya Organics olmak üzere Özer Grup adı altında dört adet tescilli markam var. Türkiye'nin farklı farklı köşelerinde gezip sabunun ve ürünlerimin tarihini de anlatıyorum. Piyasada çok fazla sabuncu var. Ama ortalıkta sabun yok. Ortalıkta taklit sabunlar, ucuz market sabunları kaynıyor. Biz organik sertifikasyon belgeli, yağdan kostiksiz sabun ürettik. En son İstanbul'da gittiğimiz ve 80 firmanın katıldığı doğal ürünlerin sergilendiği EXPO fuarında 9 televizyon kanalında birden çıkan tek üretici oldum. Dükkanım Kemeraltı'nda. Vaktimin büyük bölümü Türkiye'yi gezmekle, fuarları dolaşmakla geçiyordu. Pandemi süreci başlayana kadar ulusal fuarlar, yurt dışındaki fuarlar, yöresel etkinlikler derken yılın neredeyse 11 ayı geziyordum. Yılda en fazla bir ayım İzmir'de geçiyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin on yıldır düzenlediği Organik Ürünler ve Ekoloji Fuarı benim markamı tanıtmamama büyük bir katkı sağladı. Bir sabunun iyi ya da orjinal olup olmadığını nasıl anlayacağız? Sabun kokusundan belli olur. Kayganlığından belli olur. Sabunu elinizle tuttuğunuzda akıp gitmesi lazım. Kalite böyle anlaşılır. Eğer elinizi kurutuyor ve kaşıntı yapıyorsa, bilin ki kimyasal kullanılmıştır. Birçok yöresel ürün olarak lanse edilen farklı farklı sabunlar var. Ayvalık sabunları da bunlardan bir tanesi. Ege Bölgesi'nde de çok fazla üretim var. Ama baktığınız zaman posa ile yani artık yağdan yapılan kalitesiz sabunlar çok fazla. Bizim sabunlarımız ne kepek, ne kaşıntı yapar. Saç dökülmesini geçirir. Bana mantar ya da egzama şikayeti ile gelen sonra iyileşen çok. Mesela ozonlanmış kantaron yağımızla mucize yaşayan çok oldu. Bizim sabunumuzu diğerlerinden ayıran kokusu ve üzerindeki markadır. Sadece dillere değil, illere destan olan, Türkiye'nin hatta dünyanın pek çok yerine sattığımız bir markamız var. Mesela Dikili'de bir yerimiz var. Buraya çok fazla yerli ve yabancı turist geliyor. İlk yıl bir tane sabun alan, ikinci yıl gelip kolilerle alışveriş ediyor. 14 ülkede toplam 100'ü aşkın noktaya ürünlerimi gönderiyorum. Kemeraltı'nın yanı sıra, Karşıyaka, Dikili, Antalya ve Bursa'da mağazalarımız var. Devamlı buradayım, ana merkezimiz Kemeraltı'nda. İnternet üzerinden satış yapmıyorum ama ürünlerimizi bilenler telefonla istediklerinde özel kolilerle her yere gönderiyorum. Biz reklamı internetten değil, insanlar üzerinden yapıyoruz. Yani, ürünlerimizin kalitesi kulaktan kulağa yayılıyor. Ekoloji fuarında tanıştığımız insanlar için Amerika'ya dahi sabun gönderiyoruz. Azerbaycan'dan fuarda tanıştığımız halen alışveriş yapan devamlı müşterilerimiz var. Kaç çeşit ürününüz var? Toplamda 28 çeşit sabunumuz var. Tüm ürünlerimiz bitkisel ve doğaldır. Bir kimyasal ya da ilaç değil. Saç dökülmesinden sivilceye, mantardan kepeğe, cilt lekelerinden sedefe kadar birçok hastalığa iyi gelen ve tedavi eden organik ürünlerimiz var. Egzamaya karşı çare sabunlarımız var. Sadece bir tek şeye çözüm yok, o da vitiligo hastalığı. Bunun çözümünü tıp bile, bilim de bulamadı. Burunları açan, nefesi güçlendiren, horlamaya iyi gelen ürünlerimiz var. ‘Dedemin nenemin sabunu’ adlı özel bir sabunumuz var. Bu Türkiye'de sadece bizde olan zeytinyağlı çok özel bir banyo sabundur. Ürettiğimiz gibi satıyoruz ve yok satan bir ürün. Sabunun yanı sıra, çörek otu, ozonlanmış kantaron yağı gibi ürünlerimiz de mevcut. Ozonlanmış kantaron yağımızı çok soran oluyor. Ameliyat sonrasında oluşan dikiş izlerini kapatıyor. Yanık, kesik, morluk gibi durumlara iyi geliyor. Saç dökülmesini durduran bitkisel bir üründür, hücreleri yeniler. Kurtuluş Savaşı'nda kılıç yaralarını iyileştirmek için kullanılan ve tarihten gelen bir üründür. Kendi markamız olan ve Türkiye'ye ilk bizim getirdiğimiz 84 ayrı minerali içerisinde barındıran Himalaya tuzumuz mevcut. Yemeklik, banyoluk ve alkalit yani lamba olarak kullanılan bir ürünümüzdür. Her evde olması gereken bir şeydir. Bugün yeni doğan çocuklara hediye olarak götürülen ve çok satan bir üründür. Böbrek rahatsızlıkları, kalp, sinir hastalıkları gibi çok sayıda soruna iyi gelen bir şey. Piyasada satılan iyotlu ve rafineri tuzları bıraktıran, son derece sağlıklı bir üründür. Bugün afaki fiyatlara satılan ve gerçeği zor bulunan bu ürün bizde en uygun fiyata bulunabiliyor. Kaşıntı, yara, ayak kokusuna, alerjiye, solunum yolu hastalıklarına iyi gelen mucize bir üründür. Son dönemde kulaktan kulağa yayılan bu mucize ‘Koronasavar’ ürününüz nedir? Bunların yanı sıra, şeker, kolesterol, tansiyon gibi rahatsızlıklara, kilo problemine iyi gelen çörek otu yağı üretiyoruz. Çörek otumuz piyasadaki gibi makineden çıkan yanık yağ gibi değil. Sağlık Bakanlığı bunu sakıncalı görüyor, kolon kanseri yaptığını açıklıyor. Bizim çörek otu yağımız tamamen doğaldır. Biz kesinlikle sanayi ürünü satmıyoruz. Ekolojik Tarım Derneği üyesi ve doğal ürünler satan bir markayız. Özellikle pandemi döneminde çok satan bir üründür. Ben pandemi döneminde yirmi gün süresince dükkanımı hiç açmadım. Kemeraltı'nın hali malumdu. Bu süreçte kolonya, zeytinyağlı sabun ve çörek otu yağına yönelik inanılmaz bir talep artışı vardı. O süreçte özellikle bu çörek otu yağına talep patlaması vardı. Virüs riskine karşı yüzde bin etkili muhteşem bir koruyucu ve bağışıklık güçlendiricidir. Pandeminin bir numaralı ilacı bağışıklığımızı kuvvetlendirmektir. Sabah ve akşam bir kaşık içtiğinizde ve dışarı çıktığınızda emin olun ki size virüs bulaşma tehlikesi sıfıra yakındır. Yine hijyen için kolonya çeşitleri ve sabunumuz yoğun satıldığından ötürü gece üçlere kadar burada kaldık. Bir akşam bu yoğunluktan ötürü bayılacak hale geldiğimi hatırlıyorum. Bu yoğunluk halen devam ediyor. Kemeraltı'nda işi böyle giden sayılı mağaza sahibinden bir tanesiyim. Hijyen amacıyla piyasadaki o kötü sabunları kullanıp elleri yara olan, sonra da tedavi amaçlı gelip kantaron yağı alan bir çok insanla karşılaştım. Bu pandemi sürecinde baya bir yoruldum. Ama çok kişiye de yardımım dokundu, bu yüzden çok mutluyum. İnsanlar yaşamak için doğru ürünün peşindeler. Bu dönemde taklit ve kötü ürünle, orjinal ve faydalı ürünler arasındaki fark açıkça görüldü. Tüketici pandemi sayesinde insan sağlığı ile oynayan, ucuz ve taklit ürünlerin hiçbir faydası olmadığını, tersine zararlı olduğunu görmüş oldu. Sabun alırken sadece fiyata bakılmaması gerektiğini gördük. Üzerinde organik yazan her ürün aslında organik değil. Bizim tüm ürünlerimiz akredite firmalar tarafından onaylanmış sertifikasyona sahip ürünlerdir. Tüketici alışverişini yaparken buna mutlaka dikkat etmeli. Bugün ta Amerika'ya kadar ürün satıyorsam bu boşa değil, güvenden ötürüdür. Ekolojik ve organik ürünler ne oldu da son dönemde bu kadar kıymete bindi? İzmir'de yapılan ekoloji fuarlarının da etkisiyle insanlarda bir uyanış oldu. Bugün yetmiş yaşında teyzeler koli koli sabun almaya geliyor. Bugün bu doğal ürünleri alanlar bize çocukluğumuzu yaşattın diye teşekkür ediyorlar. İnsanlar sanayi ürünlerini kullandıkça, zamanla saç dökülmesi ve diğer cilt hastalıklarıyla ilgili şikayetleri arttı. Bunun zararlarını yaşadıklarından ötürü şimdi, doğala ve doğaya dönüş başladı. Erman Şentürk / Özel Haber