Dominik Cumhuriyeti'nde, Trujillo Hükümet'inin kendisine karşı gelenlere zulüm, şiddet ve işkence gibi baskılarına karşı mücadele veren Dominikli Mirabal Kardeşler, kendilerine uygulanan maddi ve manevi baskılara boyun eğmeyince 25 Kasım 1960 günü uçurumdan atılarak öldürülmüştür. Bu ölüm ise resmi kayıtlara “Trafik kazası” olarak geçmiştir. Annesi Minerva Mirabal’ın izinden giden Minou Mirabal 25 Kasım haftası kapsamında Ankara, İstanbul ve İzmir’deki etkinliklere katıldı. Kadının siyasetteki yeri ve kadına yönelik şiddet ile ilgili çalışmalar yapan Mirabal, İzmir’de Konak Belediyesi’nin “Sınır Tanımayan Kadınlar” sergisine katıldı. Dil bilimci ve siyasetçi Porf. Mİnou Mirabal,”Sergideki konuşmasında,Musatafa Kemal ATATÜRK, dünyada insan hakları, demokrasi ve özgürlük için savaşan herkese ilham kaynağı olmuştur. Dünya haritasına baktığımızda biz çok uzak ülkeleriz ama bugün burada bir araya gelerek ülkeler arasında kadınlara bir köprü oluşturduk.” Sözlerini dile getirdi. “Sınır Tanımayan Kadınlar” sergisi açılışının diğer bir konuğu da Urla’nın önceki dönem belediye başkanı ve Urla Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Uyar’dı. 2014 yılı yerel seçimlerinde birçok erkek aday arasından seçilerek Urla’nın ilk kadın belediye başkanı ünvanını alanUyar ile Maribal ortak çalışma noktaları olan kadına yönelik şiddet ve kadınların siyasetteki yeri ile ilgili sıcak bir sohbet eşliğinde fikir alışverişinde bulundular. “Bizim ülkemizde 36 saatte bir kadın öldürülüyor, sizin ülkenizde ise 24 saatte bir kadın öldürülüyor. Bu çok acı.” Diyen Mirabal’a; Sibel Uyar,bu durumu aşabilmek için başta Urla Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi olmak üzere ülkemizde kadınların istihdama katılması için nasıl çalışmalar yapıldığını, kadınların daha bilinçli ve özgür yaşayabilmeleri için düzenlenen etkinlik, eğitim ve benzeri çalışmaları anlattı. Urla önceki dönem belediye başkanı ve Urla Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Uyar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında gazetemize verdiği demeçte “Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ‘bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin’ demiştir… İsterim ki bugün, kader sandığımız hayatımızı değiştirmek ve milletimizi göklere yükseltmek için yeni bir adımı atalım… Maalesef ki, Ata’mızın çizdiği o medeni toplum bugün öyle bir hal aldı ki kadının, sözde; erkeğe ait pantolon giymesi normal karşılanırken; aynı toplumda bir erkeğin başarısızlık yaşaması üzerine “etek giy oğlum “ denilmesinin; kadına hakaret içerdiğini farkında bile değiliz çoğumuz… Erkeğin etek giymesinin ayıp olduğunu ve eteğin, kadını temsil ettiğini düşündüğümüzde; bu cümle ile kadının,  erdemsiz ve başarısız olduğu düşüncesi bilinçaltımıza yüklemiştir… Üstelik toplumsal rollerin sırtımıza yüklediği sorunlar, erkekler içinde geçerlidir… Bir erkeğin omuzlarına yüklenen, kadının sözde namus bekçiliği; durumun ne kadar vahim olduğunu anlatan en iyi örneklerdendir… “Namus cinayeti” adı altında; cinayet işleyen bir ülkenin insanı, kadına özgürlüğünü teslim ettiği zaman, bilim ve sanata yönelecektir… Böylece “elalem ne der” korkusu yaşamayan kadın ve erkeklerin, kendilerini çalışmaya ve üretmeye vermeleri sayesinde, ülkenin ekonomik kalkınmasında da gözle görülür oranda artış sağlanacaktır… Bu bağlamda kadına bakışımızı değiştirdiğimizde, bazı kesimlerin düşündüğü gibi kadın, sadece aile hayatında önemli değildir… Kadının yaşamında yapılacak olan reformlar, bir devlet düzenleyicisi hatta dünya devrimidir” açıklamasında bulundu.